Oh my, my, my
I die every night with you
Oh my, my, my
Living for your every move
——Ünlü Yahudi muggle roman ve hikaye yazarı Franz Kafka der ki;
"Yorgunum, hiçbir şey bilmiyorum. Tek istediğim yüzümü kucağına koymak, başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak."
Draco Malfoy yorgundu, yüzünde bir maskeyle yaşamaktan dolayı yorgundu. Bu yüzdendir ki hislerini saklamaktan yorularak geçirdiği onca yılın ardından kalbinin üzerinden kalkan yük ona gerçekmiş gibi gelmiyordu şimdi. Sanki orada bir ağırlık olmasına o kadar alışmıştı ki, oradan bir kuş havalanmıştı göğüsünden şimdi gökyüzüne ve buna inanmak güç geliyordu haliyle.
Tüm gece uyuyamamış, kafasının altına yerleştirdiği koluyla tavanı izlemişti. Suratında sırıtmak için çırpınan dudaklarını tutamıyordu. Sabah olduğunda ve gün aydınlandığında gram uyku görmemiş gözleri yorgundu ama o kadar mutluydu ki, enerjisi düşmemişti uyumamasına rağmen.
Sakince cübbesini giymiş, saçlarını düzenlemiş ve bileklerine kendisine özel olan vanilya kolonyasından sürmüştü. Yıllar boyunca kendi içerisinde yaşadığı zorlanmalar yüzünden ne yazdan bir şey anlardı ne de kıştan. Her yıl Harry ölümün kıyısından geri dönerken kalbi ağzında atardı ama kimseye belli edemezdi Draco. Ona ulaşmak o kadar imkansızdı ki gözünde, şimdi koridorda sakince yürürken yolun sonunda onu kendisine gülerken görmek bir rüyadaymışçasına hissettiriyordu.
"Günaydın Potter." dedi Draco gülümsemesini bastıramayarak. Kurşuni grisi gözleri parlak, dudakları güzel bir gülümsemeyle kıvrıktı.
"Gün gerçekten aydın şimdi Malfoy, kahvaltıya kadar sana eşlik edebilir miyim?" diye sordu Harry daha büyük bir gülümsemeyle.
Draco kahkaha attı, "Doğru söyle, böylesine romantik olman için sana büyü mü yaptılar?" Kavga ve gürültüye alışmış bünyeleri bu yeni hallerini kabullenmekte zorluk çekiyordu belli ki. Harry gözlerini devirdi. "Aslında teklif ettim bunu ama Hermione izin vermedi."
Draco daha sesli gülmeye başladığında yan yana Büyük Salon'a yürümeye başlamışlardı. Harry onun melodik kahkahalarının kulaklarına şarkı gibi geldiğini fark etti, gülümsemeden duramıyordu. Böyle yan yana yürürken elleri birbirine çarpıyordu ama ikisi de tutmuyor, çekiniyorlardı. Sanki tekrar 11 yaşındalardı, o selamlaşmayı yapmışlardı da üzerilerinde hala çocuk kalplerinin heyecanı vardı.
Sessiz yürümek huzurlu olsa da onunla konuşmaya can atan Harry Draco'ya döndü ve "Draco, biz neyiz şimdi?" diye sordu dalgayla. Draco da ona eşlik edip alayla sırıtmış ve "Ölümüne kardeş." diye karşılık vermişti bu sefer.
Harry bozguna uğramış gözlerle sarışın olana baksa da Draco gülmelerini durduramıyordu. "Ne olmak istiyorsun?" diye sordu bu sefer Draco dayanamayıp. Harry elini Draco'nun naif eline sardı ve parmaklarını birleştirdi. Ten renklerinin uyumu, ellerinin buz gibi olmasına rağmen güzelliği daha da heyecanlandırdı bir an onu.
"Malfoy'un sevgilisi Potter olmak istiyorum." dedi cesaretle. Bilerek Draco'ya değil, karşıya bakıyordu. Elleri kısa sürede ısınmış, avuç içleri sıcacık olmuştu. Aynı kalpleri gibi. "Eğer sen yanımda olursan, tamamlanırım."
Draco Harry'den gelen ataklara karşı koyamıyordu artık. O hazır cevaplılığı Harry duygusallaştığında kayboluyor, söyleyecek kelime bulamıyordu. Bir an öylece Harry'e baktı. Bu sırada adımları Büyük Salon'un önünde duraklamıştı ve yanlarından geçen bütün genç büyücüler şokla ellerine bakıyordu. Hatta bazılarının Büyük Salon kapısından ikisini dikizlediğine yemin edebilirdi Draco.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lover
Fanficmuggle şair ve yazar william shakespeare der ki; "gerçek aşkın aştığı yollar ne zaman pürüzsüz olmuş ki?" muggle şair daha önce hiç düşmanına aşık olmuş mu bilinmez, draco malfoy'un harry potter'ın gerçek aşkı olup olmadığı da bilinmez ancak biline...