yıllar ve harry potter nefreti

4.8K 419 409
                                    

sunflower, my eyes
want you more than a melody, let me inside
wish I could get to know you, sunflowers just died
keep it sweet in your memory, I'm still tongue-tied
——

Ünlü Çinli filozof eğitimci ve yazar muggle Konfüçyüs der ki;

"İnsan kalbindeki gerçek aşk, dörtnala giden bir at gibidir, ne dizginden anlar ne de söz dinler."

Konfüçyüs hiç Hogwarts'tan sevdiği insan için kaçmaya yeltenmiş miydi bilinmez ancak görünmezlik pelerinin altında kararlı bir şekilde koridorlarda yürüyen Harry'i görseydi omzunu sıvazlayacağı kesindi. Vakit akşam yemeğinden bir saat sonrasıydı, herkes yataklarına çekiliyor ya da ortak salonlarına dağılıyor olduğundan koridorlar boşalmaya başlamıştı.

Harry dikkat çekmemek için akşam yemeğinde her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışmıştı ancak ne zaman Albus Dumbledore'la göz göze gelse yaşlı adam yarım ay gözlüklerinin arkasından her şeyden haberdarmış gibi bakıyordu. Sanki kaçacağını biliyordu ve yine sanki o da bunu destekliyordu. Garipti ama Dumbledore her zaman her şeyi bir şekilde biliyormuş gibi hissederdi Harry.

Hogsmeade'de Balyumruk'un kilerine açılan tek gözlü cadı heykelinin önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Bu geçit onu Hogsmeade'e götürecekti, ordan sonra ise
Wiltshire'a Malfoy Malikane'sine gidecekti. Yolun zor olmasından çok gittiğinde karşılaşacağı şeyler onu boğuyordu. Draco Malfoy'u düşündü sonra, hüzünlü gözlerini düşündü. Bir daha asla onu öyle görmek istemediğini düşündü.

Sonra ise geçite girerken bir an bile tereddüt etmedi.

——

Draco siyahın hakim olduğu görkemli ve oldukça sessiz olan odasında pencere kenarına oturmuş, gökyüzünü izliyordu. Odası Slytherin ortak salonunun tamamı genişliğindeydi, iki kişilik büyük yatağı, kendi odasına özel şöminesi ve kıyafetleriyle dolu birden fazla dolapları vardı. Mini bir ev gibiydi aslında. Draco geç de olsa anlamıştı ki bir şeyin görkemli olması her zaman mutluluk sebebi değildi.

Kapısı nazik bir şekilde açıldığında gelen kişinin annesi olduğundan emin bir şekilde gökyüzünü izlemeye devam etti. Son birkaç günde beyaz olan cildi daha da solgunlaşmıştı. Fazla yemek yiyemiyor, aklı gerçekleşmeyecek ihtimallerin peşine hayal kuruyordu.

"Harry Potter'dan nefret ediyorum. Benim gibi asil birinin arkadaşlık teklifini reddetti! Aptal!" dedi annesi küçük bir çocuğun ses tonunu taklit edip gülümserken. "Birinci yılının sonunda Hogwarts'tan döndüğünde böyle demiştin."

Draco kafasını annesine çevirmedi ama dudakları minik bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Narcissa Malfoy Draco'nun yatağına oturdu ve oğlunu izlemeye başladı. Gözleri anlayışlıydı. "İkinci yılın sonunda geldiğinde dedin ki, 'Kocaman bir yılanı alt etmiş! Harry Potter! Ondan nefret ediyorum!'"

Draco şimdi bariz bir şekilde gülüyordu. Annesi de ona eşlik etti. "Üçüncü yılın sonunda dedin ki, 'Şahgaga beni öldürdü! Beni öldürdü ve Harry onu korudu!' Sen böyle söyleyince kendime sordum, neden Harry'nin seni korumamasına bu kadar içerlenmiştin?"

Draco kafasını annesine çevirdiğinde gözleri buluştu ve kıkırdamaları birbirine karıştı. Annesi dizini pat patladığında Draco pencere kenarından kalktı ve yatağa, annesinin kucağına kafasını koyarak uzandı. Genç annenin elleri hemen sarı saçları okşadı şefkatle.

loverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin