gün batımı

8.5K 728 1.5K
                                    

Çiçekler dökülüyor ceplerimden
Sana veremediğim, bir yere koyamadığım
Geçmişin yükünü sayıklarken ben sana gelemedim
Bir yere varamadım
——

Ünlü muggle edebiyatçı, siyasetçi ve doğabilimci yazar
Johann Wolfgang von Goethe der ki;

"Aşk, imkansız olan bir çok şeyi mümkün kılar."

Harry ünlü bir edebiyatçı falan değildi ama Draco Malfoy'a aşık olmasını mümkün kılan tüm evren kurallarının onunla dalga geçtiğine yemin edebilirdi. Birkaç sene önce Draco'yla kütüphanede karşılaşsa muhtemelen onu umursamaz, kendi işine bakar ve daha sonra öylece orayı terk ederdi. Ancak şimdi pencereye yakın masalardan birine oturmuş, en uçtaki sandalyelerden birinde oturan sarışını izliyordu.

"Daha ne kadar uzaktan izlemeyi düşünüyorsun?" diye sordu Hermione, önündeki parşömenleri bir düzene sokmaya çalışırken. Tonla ödevleri vardı ve şüphesiz buna en mutlu olan tek gryffindorluydu.

"Godric Gryffindor seni görse, 'Atın bunu benim binamdan.' derdi." dedi Ron sesiyle bina kurucusunu taklit ederek.

Harry ve Herm onun taklidine gülerken Ron kafasında onu rahatsız eden düşüncelerin etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. Şayet Zabini ile arasında geçen o andan sonra bildiği her şey sıfırlanmıştı sanki. Tüm gece onu düşünmüş, sırf bu yüzden Oliver'a karşı suçlu hissetmişti. Tabii ki Zabini ile ilgili ayıp şeyler hayal ettiğinden falan değil de, daha çok çillerini okşarken suratındaki o gülümseme zihnine yapışmış gibiydi.

"Elimdeki bombayı ona verirsem, ucunu açıp üzerimde patlatmaktan keyif duyacaktır." dedi Harry tekrar bakışlarını Malfoy'a çevirerek.

Draco önündeki kitabın sayfalarını zarifçe çevirirken bir eli yanağına yaslıydı ve yana yatırılmış düzenli saçlarından bir tutamı yaramazca sürüden ayrılmış, alnına doğru düşmüştü. Yalnız olduğundan olsa gerek etrafına hiç dikkatini vermiyordu. Şayet verse bir çift zümrüt yeşilinin onun grilerini yakalamak için yanıp tutuştuğunu görebilirdi.

"Biliyorum Malfoy zor birisi, eh, senden de nefret ettiğini hesaba katarsak-"

"Ronald Weasley, onu cesaretlendirmen gerek aptal!"

Harry ikiliye sırıttı, Herm Ron'un omzunu ufak ufak yumruklarken tekrar kendisine döndü. "Sen onu dinleme. Hazır yalnızken yanına gitmelisin bence."

Yanına gitmek? Yanına gidip ne yapacaktı ki? Onunla ne konuşabilirdi bilmiyordu. İnsan düşmanıyla ne muhabbeti kurabilirdi ki?

"Ona ne diyeceğim Herm? Ee, bugün sevimsiz olduğumu mu, gereksiz olduğumu mu, yoksa aziz Potter olduğumu mu düşünüyorsun, diye mi soracağım?"

Bu sefer Herm gözlerini devirirken Ron güldü. "Bence gidip laf at. Birbirinize laf soktuğunuzda daha iyi anlaşıyorsunuz."

Harry keyifle sırıttı ve anlık bir gazla yerinden kalkıp Malfoy'a doğru yürümeye başladı. Belki de onların iletişim şekli böyleydi. Belki de onlar birbirlerine laf sokarak birbirlerini anlıyorlardı. O an için sorgulamadı ve sarışın olanın şaşkın bakışları kendisine dönerken yanındaki sandalyeye oturmuştu bile. Draco onu görünce gözlerini kıstı, köpek görmüş kedi pozisyonuna geçti sanki, etrafına bir koruma duvarı örmüş gibiydi. Bunun açıklaması şöyleydi, 'Beni kimse kıramaz.'

loverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin