İlaçlar

3.5K 302 197
                                    

BÖLÜM SONUNDAKİ SORUYA CEVAP VERMEYİ UNUTMAYIN.

***

Bu topraklar güneşe doğduğum yerden daha yakındı. Hatta buraya kışın bile kar yağmadığını söylemişlerdi. Öyle ya, bende soğuğu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Burada güneşin tenimi hafif hafif öpmesine alışmıştım. Çıplak ayakla gezsem bile üşümeyeceğimi biliyordum. Peki ya şimdi? Ayak tabanıma yüzlerce iğne batıyormuş gibi ısırıyordu soğuk. Ya da ben öyle sanıyordum. Belki de gerçekten ayağımı kemirip duran başka bir şey vardı. Yine de bir rüyada olduğumu bildiğimden kafamı eğip de şöyle bir göz ucuyla dahi bakmıyordum ayaklarıma.

Kendimi bir anda ormanda yürürken bulup soğuktan titrediğimde bunun bir rüya olduğunu düşünmüştüm. Karanlık çökmüştü ve üzerimde sadece pelerinim vardı. Olduğum yerde durup ayak parmaklarımı sıktım. Islak toprağı hissedemedim. Oysa ayak parmaklarımın aralarına karışmaları gerekmez miydi? Evet, bir rüyadan ibaret olmasaydı belki.

Neden böyle bir rüyaya çekildiğimi merak ediyordum doğrusu. Bu yüzden amaçsızca yürümeye devam ettim. Gittikçe pusla dolan orman ve sık ağaçlara rağmen tüm görkemiyle görünen dolunay bana sadece gideceğim yeri göstermek ister gibi eşlik ediyordu. Ayın ışığı sadece tek bir yöne düşerken ağaçlar gitmem gereken yöne doğru açılıyordu.

"Sadece bir rüya. İleriye gitmek zorunda değilsin." İçimdeki alfanın sesini hemen ensemde hissettiğimde dönüp de arkama bakma isteğimi bastırıp öne doğru bir adım daha attım.

'Bu sefer senin de bilmediğin şeyler var gibi. Ne dersin?' Kendi kendime söylediğimde alfanın gerginlikle iç çektiğini ve hemen aynı anda benim de bunu tekrarladığımı fark ettim. Belki de şaşırmamam ve aynı kişi olduğumuzu kabul etmem gerekiyordu.

Gecenin karanlığı, puslu yolların beni getirdiği sisli yamaç, dolunay ve bizi adeta içine hapseden ıssız orman ile büyülü bir peri masalının karanlık bir parçası gibi hissediyordum kendimi.

Alfamla rüyadan bir an önce uyanmak ve biraz daha beklemek arasında kaldığımız tartışma ormanda duyduğum farklı bir sesle yok oldu.

Genç bir adam temkinli adımlarla yürüyordu. Geniş omuzları ve uzun boyuyla heybetli bir alfaydı. Bir süre durduktan sonra bir kayanın üzerine çıktı. Buradan görebildiğim kadarıyla ötesi bir uçurumdu. Tıpkı arkamdaki yamaç ve hemen sonundaki deniz gibi.

Sırtını büküp dönüşmeye hazırlandı. Aşağıya atladığında ise duyduğum hırıltı kimden geldiğine emin olamayacağım kadar çok kez yankılandı. Simsiyah bir kurt vardı bu sefer gerçekten fazlasıyla büyüktü. Böylece onun da alfa olduğuna emin oldum.

Avını yakalamak için hızla koşan kaslı bacakları, yakaladığında onu adeta parçalamak için dizayn edilmiş pençeleri, genellikle boğazından başlamak üzere avın etini kemiğinden ayırmak için sivri dişlere sahip güçlü çenesi...

Bu alfanın ormanı kana bulayışını izlerken olan biten hiçbir şeye anlam veremeyip sadece ne kadar güçlü olduğunu düşünebiliyordum.

Zaman kavramım alt üst olduğunda ve gözlerim bulanıklaşıp tekrar eski haline döndüğünde bu sefer dişlerinin arasında bir bebek vardı. Bebeği yere bıraktı. Zavallı şey, koca dişlerin karnında oluşturduğu delikler yüzünden acıyla inliyordu. Onu paramparça edeceğini biliyordum. Durmayacağını biliyordum bu yüzden onu durdurmam gerektiğini düşündüm. Ne pahasına olursa olsun.

White Wolf ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin