Savaş

4.1K 339 147
                                    

Sehun;

Avcumdaki küçük cam şişeyi çevirip düşünürken diğer elim Luhan'ın yanıma gelene kadar yarısını içip bitirdiği meyve suyu bardağındaydı.

"Sehuun, meyve suyumu geri alabilir miyim?" Luhan büzdüğü dudaklarıyla sorup üzerimdeki tişörtün eteklerini çekiştirdiğinde cam şişeyi ona doğru uzattım. "Bunun ne olduğunu biliyor musun?"

Yuvarlak gözleri şişeye kısaca baktığında yüzündeki alaycı çok bilmiş ifadenin hedefi bendim. "Biliyorum tabii, ilaç bu." Ona dümdüz bakmaya devam ettiğimde daha fazla açıklamak zorunda olduğunu fark etti ama fazlasıyla sıkılmış görünüyordu. "Ölmeyeyim diye içiyorum. Sabahları meyve suyuma ekliyoruz ama bu sabah ilacımın gelmesini beklemediğim için buraya göndermişler işte." Yer çekiminin var oluğunu söyler gibi söyleyip omuz silktiğinde ben nedensizce ürpermiştim. Küçük bir çocuğun kendi ölümünden bahsederkenki soğukkanlılığı, özellikle de bu çocuğun Luhan gibi hayat dolu birisi olması ruhumu derinden sarsmıştı.

Daha fazla konuşmayıp Luhan'ın meyve suyunu geri verdiğimde yer çekiminin varlığına ve bütün kanın ayaklarımda toplandığına emindim. Beynim uyuşmuş gibiydi. Vücudum yorgundu. Buna rağmen içimdeki garip his hepsini örtecek kadar kuvvetliydi.

Gözlerimi mutfak penceresine çevirip derin birkaç nefes almaya çalıştığımda ormanın ilerisinde Chanyeol ve tanımadığım diğerleriyle ayak üstü konuşan Jongin, almaya çalıştığım her bir nefesi ciğerlerime kilitlemişti.

Sabah uyandığımda yanımda değildi. Kollarımın arasında bir yastık vardı ve üzerimdeki ince örtüyse kafamın üstüne kadar çekiliydi. Gitmeden önce odayı havalandırmıştı ancak şimdi ona bakarken kendisini ne kadar çok boşladığını görüyordum.

Saçları hafifçe esen rüzgarla birlikte zaten karışık olmasına karşın daha fazla birbirine giriyordu. Bıkmış suratı ve yorgun gözleri, benim aksime, hiç uyumamış gibilerdi. Üzerindeki siyah tişörtün yakasına parmaklarını geçirip gevşetmeye çalıştığında iki yana salladığı başıyla, gözleri aniden benimkileri bulmuştu.

Göğüs kafesimin ortasındaki kemiğin kasıldığını ve en içinden çatlayacakmış gibi sarsıldığını hissettiğimde kulaklarımda benimkilerin dışında bir nefes sesi daha vardı. Bu nefes sesi yavaşça bir hırlamaya ve daha sonra da ulumaya dönerken yere düşmemek için elimle mutfak tezgahına tutunmuştum. Başım çoktan öne düşmüştü ve yarı yarıya kapanmış gözlerimin de göğsüme bastırdığım elim kadar titrediğine emindim.

Bir anda gelen ve ne kadar sürdüğünden emin olamadığım bu atağın geçtiğinden emin olup gözlerimi tekrar cama çevirdiğimde ise kendi yansımamdan başka bir şey görememiştim. Gözlerim dönüşmeye hazırmışım gibi kırmızıya boyanmıştı. Alfamı etkileyen neydi bilmiyordum ama sonunda nefeslerimi kontrol altına alıp hala avcumda duran şişeyi camın kenarında duran saksıdaki çiçeğe boşalttığımda evin kapısı açılmış ve bacaklarımı istemsizce o yöne doğru ilerletmişti.

Baekhyun, Luhan'ın karıştırıp durduğu sarı saçlarını, küçük ellerinden kurtarıp bana döndüğünde kısa bir baş selamı verip boğazını temizlemişti. Aramızın gergin olduğunu sanıyor olmalıydı ama ben onu kin tutamayacak kadar çok seviyordum. İçten bir gülümsemeyi dudaklarıma misafir edip bakışlarına karşılık verdiğimde bir nebze de olsa rahatlamış gibi göründü.

"Ben... haber vermek için gelmiştim." Tek kaşımı kaldırdığımda bir eliyle dışarıyı gösterdi. "Arkadaşın az önce döndü."

White Wolf ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin