0.5

743 53 16
                                    

Bana doğru yürüyen Berk'i izledim.

"Ulan ayıkken de hayal görmeye başladık amına koyayım."

İstemsizce yüzüme bir gülümseme kondu.

"Berk." Ona doğru yaklaştım. "Hayal değilim ben. Sen de hasta değilsin. Bundan sonra sabah uyandığında da hep yanında olacağım. Seni asla terketmeyeceğim."

Berk'in acı kahkahası depoda yankılandı. "Sen gerçek değilsin." Ona adım adım yaklaşırken sadece bu cümleyi tekrarlıyordu. Benim gerçek olmadığıma inanmak istiyordu.

Dibine kadar geldiğimde elimle yanağını okşadım. "Buradayım Berk. Gerçekten."

"Yapma. Yine gideceksin. Yine yok olacaksın. Yapma." Ağlamaklı gelen sesi gözlerimi daha da doldurmuştu.

"Gitmeyeceğim. Bundan sonra gitmek yok. Ben varım. Sen varsın. Biz varız Berk."

"Hayal değilsin bu sefer değil mi?" Sesi o kadar masum çıkmıştı ki. Değilim der gibi kafamı salladım.

Yanımdan sadece yürüyüp koltuğu oturdu. Cebinden paket çıkartıp bir sigara yaktı. Gidip yanına oturdum. Konuşmadı sigarasını içtiği süre boyunca. Ben de konuşmadım. Sadece sustuk.

Sesimiz değil sessizliğimiz birbiriyle konuşuyordu.

"Neden İrem?" Yüzüme bakmadan konuşuyordu. "18 yıldır neredesin? Yazmadın. Bir kere bile aramadın. Neden İrem neden?"

"Berk her şeyi konuşacağız. Anlatacağım sana." Elimi ona doğru uzattığımda kendini geri çekti. "Özür dilerim. Her şey için, yaşattığım her şey için özür dilerim Berk."

Hızla ayağa kalktığında önümüzdeki masa devrilmişti. "Özür mü dilersin?" Patlattığı kahkaha depoda yankılanmıştı. "Her şey için özür dilediğinde geçiyor mu İrem? 18 yıldır neler yaşadım sen biliyor musun? 18 yıl. Lan sen benim tek aşkımdın. Çocuktum ben İrem daha 12 yaşında çocuktum. Tüm saflığımla seviyordum seni tüm masumluğumla. Sıçtın hayatımın içine. Olmadığın her gün sıçtın. Hastanede uyandığım her günün sorumlusu sensin. O iğrenç tımarhanede uyandığım her günün sorumlusu sensin. O kullandığım, bağımlısı olduğum, her ilacın sorumlusu sensin İrem. Şimdi özür dileyince bunlar halloluyor mu?"

Gözlerindeki nefreti gördüm. Gözlerindeki nefrette boğulduğumu hissettim.

"Berk özür dilerim sana 18 yılımızı geri vermem ama benim için de zordu. Hastanelerde uyanmadım belki ama senin yanında arkadaşların vardı. Arkadaşlarımız. Sana destek olan, seni dinleyen, seninle konuşan... Ben tek başımdaydım. Bir başıma. 18 senedir yalnızım ben. Tek bir arkadaşım yok. 18 yıldır sadece kendimle konuşabiliyorum."

"Sadece sana ihtiyacım varken sen yoktun İrem. Sikeyim arkadaşlarımı. Seni istiyordum sadece seni."

"Berk-"

"Git İrem."

"Beni bir dinler mis-"

"SİKTİR GİT İREM!" O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki hareket bile edemedim o an.

Kendime geldiğimde yavaşça kalkıp kapıya doğru yürüdüm.

"Yaptığın en iyi şeyi yap ve git." Az önceki nefretinden ziyade sesi çaresizdi bu sefer. Hiçbir şey demedim ve depodan çıktım. Yürüdüm sadece. Eve gitmek istemiyordum. Aslında şu an yaşamak bile istemiyordum.

Berk'ten

İrem'in depodan çıkması üzerine kendini serbest bıraktım. O kadar acizdim ki şu an kendime acıyordum. Çocuklar gibi ağlamaya başladığımda sesim deponun duvarlarında yankılanıyordu. Yankılanan ses ağlamamı daha da şiddetlendiriyordu.

"Neden?" Kendime sadece bunu soruyordum. Neden?

Yarım saat sonra deponun kapısı açıldığında Can içeri girdi. Bir şey demeden karşımdaki koltuğa oturdu ve elindeki Chivas'ı bana uzattı.

"Normalde vermem bak."

Bir şey demeden uzattığı şişeyi aldım.

"Konuşabildiniz mi?" Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Belli kız ölü gibi yürüyordu sokakta."

"Sen biliyor muydun İrem'in döndüğünü? Neden Selo abiye söylemedin? Yine bana o ilaçları içirtti hastasın sen diye diye."

"O gün bilmiyordum. Selo abiyle içeride bağrışırken dışarda bir kız sana ulaşmaya çalışıyordu. Yollamadım yanınıza dışarı çıkardım. Yok görcem de görcem. En son gitsin başımdan diye numarasını aldım ben sana haber vercem yarın görüşürsün dedim. Sen burada İrem'in hayalini gördüm yine diyip tarif edince gözümün önüne geldi kız. Tam tarifine uyuyordu ama emin değildim. Emin olmadan da sana İrem gerçekti demek istemedim."

Bir şey demedim yine. Hem diyecek ne vardı ki? Dönmüş olması ne değiştirecekti?

"Dinleseydin keşke kızı."

"Ne dinleyeceğim Can? Ne değiştirecek dinlemem?"

"Dayı kızın bir suçu yok ki amına koyayım. Orospu çocuğu babasının yediği boklar."

"Ne?" Kaşlarımı çatarak Can'a baktım.

"Ya babası birilerine bulaşmış. Bulaştığı adamlar da baya taşşaklı adamlarmış. O yüzden kaçarak Amerika'ya gitmişler apar topar. İrem'in ailesi ölünce de kız geri dönmüş. Babası korkudan ne dönüyormuş ne de İrem'in dönmesine izin veriyormuş. 18 yıl öyle gizli saklı yaşamışlar Amerika'da."

"Ciddi misin sen?"

Can bir şey demeden kafasıyla onayladı söylediklerini. Evet gerçekten çoğu insanın kaldıramayacağı bir hayat yaşamıştım belki ama İrem... İrem benim zaafımdı. Şu an ona çok sinirli olsam bile İrem'di. Benim sudan korkan güzel deniz kızım.

Can'ın anlattıklarından sonra biraz daha sakinleşmiştim. İkimizde konuşmuyorduk Can elinde telefonla Instagram'da dolanıyordu. Ben de boş boş etrafı izliyordum sadece.

"İrem?" Dışardan gelen bağırış sesleri giderek yaklaşıyordu. Bir iki saniye sonra depodan içeri giren Sena ve Ecem'e baktım. "İrem nerede?"

"İki saat oldu neredeyse o çıkalı."

"Ne demek iki saat oldu Berk?" Ecem telaşla Sena'ya döndü. "Gece 3'te nereye gidecek bu kız?"

"İrem gelmedi mi eve?" Kafama yeni dank etmişti saatin geçliği.

"Gelse burada mı oluruz amına koyayım?" Sena sinirle yüzüme baktı. "Ne konuştunuz?"

"Konuşmadık. Ben..." Depoda volta atmaya başladım. "Ben İrem'i kovdum. Git dedim. Gitti."

"İyi bok yedin Berk aferin." Ecem sinirle başını ellerinin arasına aldı.

"İrem nerede Sena?"

"Ya Berk senin ben amına koyayım. Dinle amına koyayım dinle. Ne olacak sanki? Dinlesen ne olacak?" Can ayağa kalktı. "Hadi yürüyün amına koyayım bakalım etrafa."

Her şey üstüne gelse de devam | MAESTROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin