0.8

590 49 11
                                    

İçimde o kadar büyük bir korku vardı ki kağıttaki adrese geldiğimde adımlarımı yavaşlattım.

Bir sürü depo olan büyük bir araziydi burası. Adresteki depoya geldiğimde aralık kapıya baktım. Derin bir nefes alıp kapıyı ittirdim.

Bomboş bir araziydi. Her anlamda... İçinde kimse de yoktu.

Boğazımı temizleyip konuştum. "Hadi kimsen çık ortaya!" Sessimin titrememesi için uğraşmıştım ve başardım.

Kahkaha sesi bomboş depoda yankılanırken sesin olduğu yöne çevirdim kafamı.

"Hoş geldin İrem."

Bir şey demeden karşımdaki çocuğu inceledim. Uzun boylu, esmer biri vardı. Benim yaşlarımda falan olmalıydı. Belki de bir iki yaş daha büyük.

"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?"

"Hadi ama İrem sen zeki bir kız olmalısın. Düşün..."

Karşımdaki çocuğu incelemeye devam ettim.

"Konuşmayacaksan gideceğim. Bir daha bana saçma saçma mesajlar da yazma." Adımlarımı çıkışa doğru ilerlettim. Alayla güldüm. "Ben de seni belalı bir şeyler zannetmiştim. Korka korka geldim."

O an saçlarımda hissettiğim acıyla kıvrandım. "Ne dedin sen?!" Tıslayarak konuşan adama baktım. "Hayatım sen ve orospu çocuğu babanı beklemekle geçti."

"Babam mı?" dedim acıyla kıvranırken. Saçlarımdaki ellerini çekince beni bir sandalyeye oturttu.

"Zeki bir şey zannetmiştim seni. Aptalın tekisin. Babasının kızı."

Debelenmeme rağmen kalkamadığım sandalyeye sıkıca bağlanmış ellerimi oynatmaya çalıştım.

"Kimsin sen diyorum?!" Önümdeki adama bağırdım. Bu ne cesarettir yiğidim? Elleri bağlı olan sensin.

Bana iğrenerek bakan adama aynı şekilde bakmaya başladım.

Yarım saattir ikimizde tek kelime konuşmamıştık. Berk napıyordu acaba? Ecem ve Sena... Kim bilir nasıl meraklanmışlardır... Derin bir nefes aldım.

Deponun açılan kapısı ile kafamı heyecanla kapıya çevirdim. Elinde şeffaf bir poşetle giren takım elbiseli adamı görünce yüzüm düştü.

"Abi buyur. Kıza da yaptırdım." Karşımda hala adını bilmediğim adam sinirle ayağa kalkınca istemsizce oturduğum yerde sıçradım.

"Ben sana kıza al dedim mi?!"

"Demedin abi." Mahçupca kafasını eğen adama baktım.

"Bir hata daha istemiyorum. Şimdi siktir git. Bir kişi bile girmeyecek içeri. Yakarım hepinizi." Az öncekinin aksine sesi sakindi. Az önce sinirle kalktığı yere sakince geri oturdu.

Adam bir şey demeden sakince depodan çıktı. Gözlerim hala karşımdaki adamı inceliyordu.

"Aç mısın?"

Konuşmadan kafamı öne arkaya salladım. Oturduğu yerden kalkıp yavaş yavaş bana yürümeye başladı. Yürürken de konuşmaya başladı. "Dışarıda bir sürü adam var ve hepsinin de belinde silahları var. Ellerini açtığımda kaçmaya çalışırsan bu senin zararına olur küçük deniz kızı."

"Bana öyle seslenme." Açtığı bileklerimi ovaladım.

"Nedenmiş?"

"Hoşuma gitmiyor." Kucağıma bıraktığı sarılı tavuk döneri açıp bir ısırık aldım.

"Yoksa biricik sevgilin de sana böyle sesleniyor diye mi?" Karşımda alayla bir kahkaha attı. "Denizden korkan küçük deniz kızı."

Denizden korktuğumu bilmesine şaşırarak yüzüne baktım. "Hakkımda nasıl bu kadar şey biliyorsun?"

Yüzünde bir saniyeliğine oluşan acı gülümseme ile kaşlarımı çattım.

"İnsan hayatı hakkında bir şeyler bilir değil mi?"

"Ne?"

"Siktir et İrem." Tavuk dönerin çöpünü eliyle buruşturup bitirdiği ayranın içine koydu ve sakince yere koydu.

"Haksızlık. Burada zorla tutuluyorum. Hakkımda her şey biliniyor ve ben daha senin adını bile bilmiyorum."

"Ah onu unuttuk değil mi?" Elini uzattı. "Orkun ben."

"Orkun mu?"

flashback

Babamla gittiğimiz kocaman evi inceledim. Ne kadar büyüktü? Aynı dizilerdeki zenginlerin evi gibiydi. Babamla havuzun kenarında oturan adama baktım. O an evin içinden heyecanla çıkıp babasına doğru koşan çocuğa baktım.

"Baba!" Heyecanla babasına kollarını açarak koşan çocuğu inceledim. Esmer bir çocuktu. Benim yaşlarımdaydı. Adam sarılmak için koşan çocuğun sadece başını okşamakla yetindi.

"İş konuşuyoruz. Hadi git oyun oyna bahçede." Oğluyla göz teması bile kurmadan konuşmuştu. Yüzü düşen çocuktan gözlerimi ayırmadım. Yüzü düşerek bahçeye yürürken gözleri beni buldu. Heyecanla parlayan gözleri ile bana koşmaya başladı.

"Merhaba."

"Merhaba."

"Orkun ben."

"İrem ben de."

"Oyun oynayalım mı İrem? Benim bir sürü oyuncağım var ama kimse benimle oynamıyor."

"Neden arkadaşların nerede?"

"Yok ki."

"Nasıl arkadaşın olmaz? Benim bir sürü arkadaşım var. Ecem var. Sena var. Yiğit var. Karşı apartmanımızda Berk var." Babamlardan uzak olsak da sesimi kısarak konuşmaya devam ettim. "Biliyor musun? Büyünce biz Berkle evleneceğiz."

"Evlenecek misiniz? Küçüksün sen daha."

"Büyünce diyorum akıllım."

"Beni de arkadaşlarınla tanıştırsana. Belki onlar benimle oynamak ister."

"Olur. Sen babana söylersin bize getirir seni sonra ben seni herkesle tanıştırırım."

"Getirmez ki."

"Neden getirmesin?"

"Ben hayatımda bu evden hiç çıkmadım çünkü yasak."

"HİÇ Mİ?"

"Bağırma." Eliyle ağzımı kapattı. "Bunu başkalarına söylemem yasak. Sen arkadaşımsın diye söyledim."

flashback

"Özleştik değil mi biricik arkadaşım?"

Her şey üstüne gelse de devam | MAESTROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin