~Kehanetler Kitabı
Simya dersinde diğer herkes gibi oturmuş önümdeki fanusların içinde olan sıvıların ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yanımda oturan ve bugün A01'e yükselen Nicole ise az daha bataklıkta yetişen küçük Calla bitkisinin zehrini üzerine döküyordu. Neyseki Mr. Ivanovski son anda fanusu onun elinden almıştı. Nicole anladığım kadarıyla biraz sakar bir kızdı. Tıpkı benim gibi ama bana kıyasla o çok daha saftı. Yanlış anlaşılmasın o salak değildi. A01'e yükselebilmek için çok iyi olmanız gerekiyordu. Nicole, Nike'nin kızıydı. Annesi Zafer tanrıçası olduğundan onun somut bir gücü yoktu. Ancak girdiği yarışmalarda kendi takımını her daim başarıya ulaştırıyordu. Onun buraya gelmesinin üstünden henüz 1 yıl geçmeden o A01'e yükselmişti. Benden sonra buraya yükselmesi en kısa süren kişi oydu. Çok bilgili ve hemen hemen teorik olan derslerin hepsinde başarılıydı. İş pratik derslere geldiğinde sakarlığı tutuyordu. Bu nedenle Mr. Ivanovski onun yanına koca bir yangın tüpü bırakmıştı ve olası bir yangında ateşi söndürme görevi de bana verilmişti. Bu işi umursadığım pek söylemezdi ama daha yeni sırtımdaki kemikler kırıldıktan sonra üstüne bir de yanık acısına katlanamazdım. Bu sebeple onun rastgele alıp incelediği şişeleri o baktıktan hemen sonra elinden alıyor, onları yeniden diziyordum.
Bu simya dersindeki konumuz olurda bir yılan tarafından sokulursak, sanırım Mr.André bu konunun öne çekilmesini Mr.Ivanovski'den istemişti çünkü kitapta yılan zehirlerine karşı panzehir üretme konusu en sondaydı, hızlıca nasıl panzehir üreteceğimizle ilgiliydi. Mr.Ivanovski en sonunda herkesin şişeleri incelemeyi bırakmasıyla ellerini kavuşturdu. Gözlüklerinin üzerinden sınıfı taradı.
" Kim az miktarda zayıflatılmış yılan zehrini vücuduna almak ister?" dediğinde sınıftan çıt çıkmadı. Herkes önüne dönmüş Mr.Ivanovski ile göz göze gelmemek için çabalıyordu.
" Hadi ama çocuklar canınız neredeyse hiç yanmayacak. Bir iğne gibi düşünün. "
Bu işimi hiç de kolaylaştırmıyordu. Üzgünüm ama sırf bu ders için kendimi bir yılan tarafından ısırtıramazdım. Bende tıpkı diğerleri gibi gözlerimi Mr.Ivanovski dışındaki her yere diktim. Bu basit bir kaçış yoluydu.
" Yapmayın ama içinizde hiç cesareti olan kimse yok mu?" dediğinde karşımda oturan Poseidon oğlu, Riley'nin kardeşi Ira elini kaldırdı. Bunu yapmasıyla herkes derin bir nefes vererek başlarını kaldırmıştı. Bir kişi hariç Victor ilgisizce simya laboratuvarına geldiğimizden beri sadece camdan dışarıya bakıyordu. Derse olan ilgisini tamamen kaybetmişti. Çaprazımda oturan Robin kolumu dürtene dek ona bakmıştım. Gözlerimi Robin'in dikkatimi çekmek için uğraştığı Ira'ya çevirdim. Mr.Ivanovski kutusundan çıkardığı yılanın ağzını açmıştı. Dişlerinin keskinliğini buradan görebiliyordum. Yılan çok uzundu. Anında Mr.Ivanovski'nin koluna kuyruğunu sıkıca sarmıştı. Gümişi yılanı Ira'ya doğru yaklaştırdı. Ferrie korkuyla gözlerini kapattı. Siyah yılan Ira'nın koluna dişlerini geçirdi. Ira yüzünü buruştururken iki saniye içinde Mr.Ivanovski yılanı onun kolundan çekti. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak bir anda yılan agrasifleşti. Bunun sebebinin ben olduğumu biliyordum. Yılanın siyah küçük gözleri beni gördüğü anda Mr.Ivanovski'nin kolunu çok daha sıkı sarmaya başlamıştı. Ondan kurtulup bana gelmek istediğini biliyordum. Sınıftaki herkes donup kalırken ikinci kez bir yılandan böyle bir tepki almak beni dehşete düşürmüştü. Victor, Mr. Ivanovski'nin yardımına koştu ve ikisi beraber yılanı kutusuna koymayı başardılar. Asıl sorun bundan sonra başlıyordu. Mr.Ivanovski hiç bir şey olmamış gibi rahatça kollarını kavuşturup bize o sözleri söylediğinde korku ile Ira'ya baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aydınlık Ve Karanlık
FantasyOnu tanımıyordum, kim olduğunu bilmiyordum, yüzünü, bedenini, adını dahi bilmiyordum. Onu yalnızca bir defa görmüştüm. Ona da görmek bile denemezdi. Zihnimde yalnızca yarim yamalak bir görüntüsü vardı. Karanlığın arasında parlayan parlak siyah gözle...