"Cenneti birbirimize dar edeceğiz..."

428 66 11
                                    




"Demek Park Chanyeol?"

Dallardan örülmüş bir sandalyede oturuyordum, Jongdae ormanın içindeki tahtadan yapılmış evinin içinde koştururken ben de ona aldırmadan elimdeki yeni görev kartlarımı inceliyordum. Başımı kaldırdım, cevap vermediğim için durmuş beni izliyordu, derin bir nefes alıp başımı bir kere aşağı eğerek onu onayladım. Şu anda elimdeki en iyi cevap buydu çünkü bütün olanlar tekrar tekrar zihnimde dönüp duruyordu ve ben buna engel olamıyordum. Yaptığım şey taşkınlıktan çok daha fazlasıydı. Asi bir melek olmanın getirisi değil de sahiden endişeydi. Arkadaşlarım için yüreğimi ateşe veren bir endişe.

Sessizlik. O sinirimle hatırlayabildiğim en belirgin şey ana görev binasına çöken sessizlikti. Park Chanyeol ile birbirimize bakıyorduk, ne onun yüzünde ne de benim yüzümde tek bir mimik oynamıyordu ve etrafımıza dizilen bütün meleklerin o anda nefeslerini tuttuğundan emindim. Bir güç savaşına dönmüştü, ikimizde geri adım atmamıştık. Sanki ilk kim hareket ederse, ilk kim orayı terk edip giderse kaybedecekti. Güç savaşının kimsenin dile getirmediği bir kuralı olarak ortaya çıkmıştı bu, sessizliğin içinde. Birbirimize açıkça meydan okumuştuk ve aramızda gidip gelen elle tutulacak kıvamdaki gerginlik, duruma hiç de yardımcı olmamıştı.

Bıraksalar orada saatlerce dikilip, ona haddini bildirebilirdim fakat sonradan görevlerimiz bir daktilonun tuşlarına vurulurcasına küçük bölmelere düşmeye başladığında, kalabalık yavaş yavaş dağılmış, ortama çöken sessizliği minik darbelerle tuz buz etmişti. Sehun yanıma gelmiş ve kolumdan tutarak çekiştirmişti. Ben dinlenme alnından çıkar çıkmaz Chanyeol'de oradan ayrılmıştı.

"Olayı bu kadar çabuk öğrenmiş olman biraz ürkütücü, biliyor musun?" Yarım saat bile olmamıştı neredeyse bu olay yaşanalı. Bana doğru biraz eğildi, elini kaldırıp işaret parmağını kendi göğsüne koydu "Ben periyim Baekhyun, bunu unutuyor gibisin." Dedi.

Derin bir nefes alıp verdim ve omzundan tutup geriye ittirdim onu. Bana bu kadar yakın durması rahatsız ediciydi. Arkadaş olsak da özel alan ihlalini kaldıramazdım, özellikle şu anda. Tekrar doğrulup arkasını döndü ve kollarına doldurduğu, içinde tuhaf şeyler olan kavanozları karşı duvarda duran raflarda, boş olan yerlere yerleştirmeye başladı. "Hem büyüsü seni etkilememiş, doğru mu duymuşum?"

"Evet, bana öğrettiğin gibi, gerçek dışı bir ayrıntı buldum." Omzunun üzerinden kısa bir bakış attı. "Çabuk öğreniyorsun." Omuz silktim. Ondan işime yarayacak şeyler öğrenmek, zor zamanlarda kullanmak için verilen herhangi bir silahtan çok daha yararlı oluyordu. Genelde bir büyüyü nasıl anlayacağımı ya da bir büyünün etkisinden nasıl kurtulacağıma dair küçük tüyolar verirdi. Küçük bir başkaldırı olarak başlayan arkadaşlığımız zamanla sağlam bir dostluğa dönüşmeye başlamıştı.

"Bundan sonra ne olacak peki?" Rafları tamamen doldurup bana döndüğünde elimdeki kartları birbirlerinin üstüne koymaya devam ediyor, önümdeki üç görevi tekrar tekrar okuyordum.

Saat 03.42, Seoul Üniversitesi Hastanesi, doğum. Seo Junseok

Saat 19.06, Namsan, dövülme, ölüm. Park Bongsu

Saat 22.22, Han Nehri, intihar, ölüm. Kim Minju

"Cenneti birbirimize dar edeceğiz?" Kahkahası tek odalı tahta evinde yankılanmıştı. "İşte bu tam senlik."

Oturduğum yerde biraz doğrulup kartları siyah pantolonumun arka cebine koydum. "Bunu konuşmak için gelmedim aslında." Dediğimde kollarını göğsünde birleştirmiş, yüzü de az önceki halinden biraz daha ciddileşmişti. "Ne, bir insanın yardıma filan mı ihtiyacı var?" Ben yapamıyorsam Jongdae yapar felsefemi benimseyeli çok olmamıştı ama Jongdae beni hiçbir zaman geri çevirmemiş, içimdeki ateşi söndürmek adına insanlara yardım etmişti 'Peri olmak için doğmuşsun Byun Baekhyun, böyle asi bir melek olman canımı sıkıyor.' Derdi her seferinde. Ben de bu sözlerine gülerek karşılık verirdim çünkü söyleyecek başka bir şeyim olmazdı. Belki de haklıydı bunun üstüne pek düşünmemiştim.

Gece kanatlarıma taşır alevini // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin