Yorgunlukla kapanan gözlerimi kırpıştırarak telefonumun ekranına bakıyordum. Migrenim tutmuştu ve başımda inanılmaz bir ağrı vardı ve o kadar halsizdim ki bayılacakmış gibi hissediyordum. Eve gidecektim ama müdür yardımcısı bu halde tek başıma gidemeyeceğimi söyleyerek annemi aramıştı. Şanslı olduğumdan mıdır bilinmez annem de işleri olduğu için işten erken çıkacakmış zaten, geçerken beni de alacaktı.
Ekranda annemin aramasını beklerken okulun ders başladığı için boş koridorlarında, sırtımda içinde kitap bile olmayan çantam ve lacivert montumla yavaş yavaş ilerliyordum.
Giriş katındaki koltuklardan birine oturup annemi beklerken gözlerimi kapattım ve başımı geriye yatırdım. Yarım saat sonra geceleğini söylemişti, zaman geçirmek için telefonumda bulunan saçma sapan oyunlardan birini oynamayı düşünmüştüm ama sonra vazgeçtim çünkü gözlerimi kırpınca bile başım daha çok ağrıyordu.
Bir süre yalnızca gözlerim kapalı şekilde koktukta oturdum, ne kadar olmuştu bilemiyorum; belki on dakika, belki daha fazla. Gözlerimi aralayıp annemi aramak için dikleştiğim sırada gördüm onu.
Kim Arin'i.
Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken kalbim küt küt atıyordu. Haftalardır onu görmemiştim ve kalbimdeki özlem git gide büyüyordu.
Halsiz görünüyordu o da; saçları tekrar griydi, teni hiç görmediğim kadar soluk, gözaltları mosmordu. Dayak yemiş gibi görünüyordu ve bu perişan hali kalbimin üzerine kocaman bir ağırlık bırakmıştı.
Üzerinde pek de kalın olmayan siyah bir hoodie ve aynı renk pantolon vardı. Bu sağukta onu koruyacak tek bir parça bile yoktu sırtında. Karşımdaki mrdivenleri ağır ağır inerken bakışları yerdeydi ve trabzanlara tutunuyordu.
Kütüphanede olanlardan sonra okula hiç gelmemişti, instagram hesabını da kapatmıştı ve numarası zaten yoktu. Evini de bilmiyordum, okulda ona yakın kimse yoktu ve ben bir aydır Arin'e hiçbir şekilde ulaşamamıştım. Tüm bu olanlardan sonra o kadar özlemiştim ki onu ne olursa olsun sadece sarılmak istiyordum ona. Bir çeşit cadı veya uzaylı olsa bile zerre umrumda değildi.
Oturduğum yerden kalktığımda başıma giren keskin sızıyı umursamadan yavaş adımlarla merdivenlere yürüdüm ve ağır ağır inen Arin'i izledim. Sonunda merdivenleri bitirmek üzereyken başını kaldırdı ve kıpkırmızı gözleriyle bana baktı.
Kim Arin gerçekten o kadar berbat görünüyordu ki kalbimdeki ağırlık gittikçe fazlalaşıyordu.
Bakışlarımız buluştuğunda önce biraz korktuğunu gördüm, duraksadı ve merdivenleri inmeyi kesti. Üç adım yukarımdayken boylarımız eşitti.
Kısa bir süre için yalnızca birbirimize baktık, ikimiz de konuşmadık ve ben hasret kaldığım parlayan gözleriyle özlem giderdim.
"Kötü görünüyorsun." dediğimde düz bir şekilde gözlerime bakmaya devam etti. Konuşmayacağını bildiğim için bir basamak çıktım ve yüzünün çenem hizasında kalmasını sağladım. "Özledim seni."
Elimi ona uzattığımda bir basamak geri çıkıp uzaklaştırdı bedenini benden. "Sakın dokunma." Kısık sesiyle sert bir şekilde söylediğinde yavaşça başımı sallarken elimi geri çektim. "Üzgünüm." dedim ardından.
"Neden gelmiyorsun okula?"
Omuz silkti sadece, sorumu yanıtsız bıraktı.
Bir süre sessizlik olduğunda dayanamayarak "Konuşmayacak mısın?" diye sordum sinirle. "Boğazım ağrıyor." diyerek cevapladı beni, sonra tekrar sustu.
Ben onu incelerken o yalnızca gözlerime bakıyordu. Gözlerim ellerindeki morluklara kaydığında hızla ellerini hoodienin ceplerine soktu.
"Bir süre daha görüşmesek iyi olur Jaemin."
Gözlerine baktım. "Ne kadar süre?"
"Sonsuza kadar."
Sesli bir şekilde güldüm ama acınası bir gülüştü. "Sen nasıl istersen." dedim ardından. "Zaten hep senin istediğin gibi oynuyoruz."
"Aptalca."
"Öyle." dedim ben de.
Derin bir nefes aldı ve ellerini ceplerinden çıkararak hoodienin kollarını parmak uçlarına kadar çekti, sonra gözlerimi izledi bir süre daha. "Gitmem gerekiyor." dediğinde başımı salladım ve "Tamam." dedim ben de.
Basamakları yanımdan geçerek yavaş bir şekilde indi ve ağır adımlarıyla çıkışa yürüdü. Arkamı döndüm ve çıkışa gidişini izledim.
"Kim Arin," diye seslendiğimde yalnızca durdu ve dönme gereği bile duymadı.
Umursamadım ve "Seni seviyorum," diye bağırdım. Kalbim daha hızlı atarken zorlukla derin bir nefes alabilmiştim. Madem görüşmeyecektik bir daha, bunu bilmesini istiyordum. "her şeye rağmen." diyerek bitirdim sonra.
"Kurda aşık olan aptal bir koyunsun, Na Jaemin."
Histerik bir kahkaha attığımda başım daha kötü sızladı ama umursamadım. O da daha fazla dikilmeden çıkışa giden koridora ilerledi ve gözden kayboldu.
Lütfen okumaya devam edin, fic henüz bitmedi. (birçok kişinin fici buraya kadar okuduktan sonra bırakması nedeni ile not düşülmüştür. )
11.1.20
hellö bebişlerim, çoook uzun bir ara geçti biliyorum, bunun için sizden gerçekten özür diliyor ve yoğun bir dönemden geçtiğim için anlayışınızı bekliyorum.
bundan sonra daha çok ilgileneceğim bu kitapla, söz veriyorum
okul falan araya girdiği için okunmalar düşecek biliyorum ama buraya kadar gelen herkes oy verirse çok mutlu olurum❤
sınır +40
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel on fire :: na jaemin
Fanfictionbiliyorsun jaemin, ben ateşte olmaya alışığım. ©hisblackpearl 2019 | na jaemin • [fantastik¡au x texting] [x-men'deki jean grey karakterinden esinlenilmiştir.] started: 8.5.19 published: 10.8.19 finished: 13.9.23