Arin'in bakış açısı
Saçlarım arasında hissettiğim öpücükle gözlerimi televizyondan ayırıp Jaemin'e baktığımda koltuğa uzattığı kolunu omzumu sardı ve bedenimi kendine çekti. Ben de dudaklarım hizasındaki boynunu öptüm ve başımı omzuna bırakarak gözlerimi tekrar televizyona çevirdim.
"Uykum geldi." diye mırıldandı sessizce. Diğer koluyla da omzumdan tuttuğunda "Filmi izliyorum ben." dedim kolunu iterken. Tam Edward'ın Bella'ya vampir olduğunu söylediği kısımda bölüyordu ve ben kısmı bin defa izlesem de bıkmazdım.
"Bunu defalarca izlediğine bahse girerim." Dudaklarımı büzüp ona baktığımda dudaklarımı öptü ve yüzüme dökülen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Benimle ilgilensene biraz."
"Annene haber verdin mi sen?"
"Ne?"
Koltuğun önündeki telefonunu kaptım ve ona uzattım. "Yakın bir gelecekte annen sana ulaşamayınca deliriyor ve polise haber veriyordu."
Jaemin birkaç saniye duraksayıp ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışırken kıkırdadım. "Ne komik." diye söylendi telefonunu elimden alırken. Tuş kilidini girdikten sonra parmaklarını bir süre ekranda gezdirdi, ardından "Jeno'da kalacağımı yazdım." diye mırıldandı ve telefonu kapatıp arkamdaki yastıklara attı.
"Geleceği değiştirdiğimize göre," Yanaklarımdan tutarak yüzümü kendine yaklaştırdığında dudaklarına uzandım ve öptüm onu. Jaemin de dudaklarımı kavrayarak karşılık vermeye başladığında yanaklarımı serbest bıraktı ve bir kolunu belime sararak bedenimi kendine çekti.
Yumuşak bir şekilde öpüşmeye devam ederken bir elimi saçlarına götürüp parmaklarımı yumuşak tutamlarda gezdirdim. Dudaklarımız uyum içinde hareket ediyor, arada nefes almak için ayrılıyor ama yine de öpüşmeye devam ediyorduk. Sıcak dudaklarıyla dudaklarıma yaptığı her darbede hafifçe midem kasılıyordu.
Jaemin doğrulup bedenimi geriye, koltuğa yatırdıktan sonra üzerime eğildi ve bir elini başımın yanına koyduktan sonra saçlarımı yüzümden iterek beni öpmeye devam etti. Kollarımı boynuna dolayarak başımı hafifçe yana yatırdığımda daha derin öptü dudaklarımı.
Yalnızca bir saniyeliğine kontrolümü kaybettiğimde Jaemin koltuğun öbür ucuna savrulmuştu bile, gözlerini neler olduğunu anlayabilmek için etrafta gezdirirken hızla doğruldum ve "Özür dilerim." dedim dudaklarımı dişlerken.
Güçlerim birinin bana yaklaşmasını asla istemiyordu. Daha önce bana yakın olan herkes zarar görmüştü ve Donghyuck bu listenin başını çekiyordu. Güçlerimin tek istediği beni herkesten uzaklaştırıp yalnız öldürmek ve özgür kalmaktı.
"İyi misin?" diye sordum Jaemin'e. Oturduğum yerden kalkıp yanına ilerlediğimde hala şaşkınlıkla beni izliyordu. "Neler oldu?" diye sordu kolumu tutarken.
"İstemeden oldu." dedim fısıltıyla, gözlerim çoktan dolmaya başlamıştı bile. Jaemin şaşkın ifadesini bir kenara attıktan sonra ayağa kalktı ve yanağımdan dudağıma doğru süzülen yaşları sildi özenle. "Önemli değil." Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladığımda Jaemin derin bir nefes alıp yanaklarımdan tuttu.
"Ağlama." Bir eliyle süzülmeye devam eden yaşlarımı kurularken diğeriyle uzamış kahküllerimi kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Nasıl bu kadar ağlayabiliyorsun tanrı aşkına?" diye sordu, sıkıca yanaklarımdan tutup çekiştirdiğinde gözyaşlarım arasında istemsizce güldüm.
"İkinci bir emre kadar ağlamayı yasaklıyorum sana."
Çekiştirdiği yanağıma ufak bir öpücük bıraktı. Geri çekilmesine izin vermeden elimi ensesine attım ve dudaklarını öptüm ben de. Başımı geri atarak yüzüne baktığımda Jaemin gülümsedi ve parmakları yanaklarımı rahat bıraktı. Yanağımı okşadığı sırada daha fazla dayanamadım ve kelimelerin ağzımdan dökülmesine izin verdim: "Güçlerim nüks etmek üzere, Jaemin."
Pat diye söylememem gerektiğinin farkındaydım ama az kalmıştı; neler olabileceğini kestiremiyordum, bu yüzden Jaemin bilmeliydi. Hazırlıklı olmalıydık çünkü Donghyuck yoktu. Bu seferki, o olmadan geçirdiğim ikinci nüks olacaktı ve diğerinden daha beter olacağına emindim.
Yavaşça gülümsemesi soldu ve "Ne?" diye sordu eli hala yanağımda dururken. "Ne zaman geldiğini anlayabiliyor musun?"
"Hissediyorum." diyerek cevapladım sorusunu. Oturduğum yerden kalktığımda yanağımdaki elini çekti ve sessizce koltuğa oturup gözlerini bana çevirdi.
"Ne zaman?"
"Bilmiyorum, en erken birkaç saate."
Derin bir nefes aldım ve masaya yürüdüm. Kumandayı elime aldıktan sonra filmi kapattım. Ciddi bir konuşma yapmak üzereydik ama Bella ve Edward öpüşüyorlardı. Ardından masadaki bardakları da aldım ve salonla birleşik olan mutfağa ilerledim. Bardakları lavaboya bıraktığım sırada "Arin," dedi Jaemin, ona döndüğümde başını elleri arasına alıp dirseklerini dizlerine yaslamıştı.
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Seni koruyamıyorum ve bundan nefret ediyorum."
Kalçamı tezgaha yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim derin bir nefes daha alırken. "Bir şey yapman gerekmiyor, Jaemin-ah."
Saçlarını geriye yatırarak başını kaldırıp bana baktığında gülümsedim. "Beni zaten kurtaramazsın. "
21.4.20
hellöööö
bu bölümün mutlu bişiler olmasını istemiştim ama ortaya böyle bir şeyler çıktı üzgünümfinale çok az kaldı, bundan sonraki bölümler daha heyecanlı geçecek umarım sıkılmamışsınızdır ://
ve okunmalar ve oylar çok düştü lütfen desteklemeye devam edin, okumasını istediğiniz arkadaşlarınızı etiketlerseniz mutlu olurum❤️
sınır: +45
VE AYRICA DREAM GELİYOR ULAN AKLIM ÇIKTI MÜKEMMELLERRRRR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel on fire :: na jaemin
Fanfictionbiliyorsun jaemin, ben ateşte olmaya alışığım. ©hisblackpearl 2019 | na jaemin • [fantastik¡au x texting] [x-men'deki jean grey karakterinden esinlenilmiştir.] started: 8.5.19 published: 10.8.19 finished: 13.9.23