(29.10.2015, Ankara)
...
Hatice Çelikay bir diğer habere geçerken ekranda bu sefer başka tanıdık figürlerin fotoğrafları yer almaya başladı. İlk olarak Yüzbaşı Halil'in fotoğrafı ekrana yansıdı. Bu eski olanlardandı, yüzünün yarısının hala sağlam olduğu ve Öcü isminin sadece bir lakap olarak kullanıldığı zamanlardandı.
"Bu üzücü haberimizin ardından asıl başka bir gelişme daha yaşanıyor. Ülkenin yarısı bu olay karşısında öfkelenmiş vaziyette. Ağrı Dağı felaketi ve Ankara Savaşı'ndaki rolüyle bilinen Yüzbaşı Halil bilindiği üzere müebbet alarak Ankara'da özel olarak yapılan "Ada" kod adlı hapishanede kalmasına karar verilmişti, çoğunluğun beklentisi idam cezasının geri getirilecek olmasıydı.
Fatih Tunçkaya, Halil ile partisi adına bir görüşme talep etmişti ve bu görüşme istekleri mecliste seçimlerden sonra karara bağlanacak şekilde şimdilik bir kenara bırakılmıştı. Ama Halil'in kız kardeşi Zehra Yıldırım'ın birden Fatih Tunçkaya'nın partisinden milletvekili adayı olarak ortaya çıkması görüşme talebinin yeniden alevlenmesine yol açtı."
Zehra geçen akşam Hatice Çelikay'ın programına katılmıştı. Ekranda Hatice haberi sunmaya devam ederken geçmiş programın görüntülerinden de seçkiler gösteriliyordu.
"Herkes olanaksız gözüyle bakarken bugün Diyarbakır mitingini iptal ettiğimi öğrendiğimiz Fatih Bey'in Zehra ve birkaç parti üyesiyle birlikte Halil'in Ada'da ziyarete gidecekleri ortaya çıktı. Bu kadar devlet prosedürünü bir günde nasıl geçebildikleri kimseler tarafından açıklanamıyor. Hukukçular bile durum karşısında şok geçirmiş durumdalar. Zehra'nın bu olayda kilit bir rol oynadığı tahmin ediliyor. Şu anda görüşmede ne konuşulacağı ise merakla beklenmektedir."
...
Genel Kurmay Başkanlığı'ndaki arazilerden biri özel bir hapishaneye dönüştürülmüştü. Ahmet Çakal'dan kalmaydı aslında bu alan, orayı bu hapishane için bilerek boşalttığı anlaşılmıştı. Onun planlarından yola çıkarak hapishane kısa zamanda faal hale getirilmişti ve ilk mahkumuyla da açılışını yapmıştı. Burası özel insanlar için özel olarak yapılmış bir yerdi ve özel insanın gücüne göre özel güvenlik önlemlerinin yapılması için her türlü imkân sağlanmıştı.
Zehra'nın kıyafet olarak çok fazla seçeneği yoktu. Dün katıldığı programda giymiş olduğu aynı giysi üzerindeydi hala. Hatta hiç çıkartmamış bile olabilirdi üzerinden, pek fazla parfüm kullandığı da söylenemezdi. Açık turuncu ceketinden ter kokuları hapishanenin koridorlarında fark ediliyordu, çünkü yeni bina olduğundan ve tek bir mahkûm bulunduğundan her yer burada temiz ve bakımlıydı, o yüzden rahatsız edici kokuların suçu binaya atılamazdı. Zehra bu durumdan dolayı pek utanmıyordu. Sonuçta ter de bedeninin bir parçasıydı ve onu insanlar ya tamamen bu şekilde kabul edecekti ya da sonuçlarına katlanacaklardı.
Fatih Tunçkaya, miting hazırlıklarının boşa gitmesinden dolayı biraz hayal kırıklığına uğramış olsa da bugün daha büyük bir başarıya ulaşmışlardı. Zehra nasıl yapıyordu anlam veremiyordu hala, ama onun karşısında tüm kapılar açılıyordu birer birer. İklime Bulut'a karşı da büyük bir zafer kazanmışlardı, onun konuk olarak katılacağı televizyon programını sabote etmişlerdi ve İklime'yi küçük duruma düşürmüşlerdi halkın karşısında.
Yüzbaşı Halil'in günlük kıyafetlerini giymesine izin vermişlerdi. Bir mahkûm kıyafeti üzerinde yoktu. Sıkı bir şekilde hem ellerinden hem de ayaklarından zincirlemişlerdi. Cam bir bölmenin ardındaydı. Birebir temas olanaksızdı. Zehra bunu hesaplamamıştı, Halil ile nasıl görüşüleceğini detaylıca konuşmamışlardı. Ondan en azından bu düzeyde de olsa bazı güvenlik önlemleri devlet tarafından alınabilmişti.
"Ağabey..." dedi küçük bir kız edasıyla Zehra. Halil ilk defa kardeşini iş kadını gibi giyinmiş olarak görüyordu. Onunla gurur duyan bakışları hemen fark edilebiliyordu. Zehra da ağabeyini uzun zamandır bu kadar bakımlı görmemişti. Halil buraya geldiğinden beri düzenli olarak tıraşını olmuştu ve hiç olmadığı kadar sağlıklı beslenmeye başlamıştı.
"Zehram..." diye seslendi Halil de. Yüzündeki yaradan ötürü Öcü isminin hakkını veren bir görünüşe kavuşmuştu, ama kız kardeşi de Fatih Bey de bu görüntüden dolayı rahatsız görünmüyorlardı. Kız kardeşinin ona Ağrı'da yaşadıkları olaylardan ötürü öfke duymamasından memnundu. Birbirlerinden uzakta kalmak aile bağlarını daha da kuvvetlendirmişti.
"Nasılsın, Halil?" diye sordu Fatih. Burada ciddi olmaları gerektiğinin bilincindeydi. İzleniyorlardı. Konuşmalarına dikkat etmeleri lazımdı.
"Gördüğün gibi, hala özgür değilim. Bir gün olacağımın düşüncesine tutunarak yaşamaya devam ediyorum."
"Bizden istediğin bir şey var mı? Getirtebiliriz," diye üsteledi Fatih. Halil'in bir şeyler söylemesini bekliyordu. Şifreli olarak söyleyebileceği şeyler olabilirdi, aralarında bu tarz şifreler belirlemişlerdi.
"Evet, ağabey. Söylemen yeter," diye de destekledi Zehra. Şu anda sesi bile yaşından daha küçük çıkıyordu. Onun dışarıdaki hallerini birebir gören Fatih için Zehra'nın bu halleri korkutucuydu. Ama Halil anlaşılan kız kardeşinin bu deli yönlerine alışıktı, onu bu şekilde kabul etmişti.
"Seçim kampanyanızı takip ediyorum. Hala gerilerdeyiz," diye belirtti Halil.
"Maalesef. O Çakal'ın sekreteri bizi zor durumda bıraktı. Onun parti kurması planda yoktu," diye öfkeyle konuştu Zehra.
"İklime Bulut dişli bir rakip çıktı," diye de destekledi Fatih.
"Ona karşı bir şey yapmanız olanaksız. Özel insanların kaymağını yiyecek bizim gibi. Başka bir partiye karşı hamle yapabilirsiniz," diye öneride bulundu Halil.
"O cadalozu mu diyorsun yoksa?" diye sordu şaşkınlıkla Zehra. Fatih, Zehra'nın dediğini duymamış gibi yaptı. Ona düşmanı bile olsa saygılı bir dile konuşmayı bir türlü öğretememişti.
"O partinin oyları bize geçerse bir şansımız olabilir. En azından muhalefet partisi olarak meclise girebiliriz," diye Halil'in önerisine sıcak baktı Fatih.
"O halde yolunuzu belirlemiş oldunuz," dedi Halil acıyla gülümseme denemesi yaparken. Yüzü yüzünden artık gülümsemek bile hayatından silinmiş bir detay olmuştu.
O sırada bulundukları odanın tepesindeki turuncu ışık yanmaya başlamıştı. Bu görüşmenin bitmek üzere olduğunu gösteriyordu.
"Hayır, bu kadar kısa olamaz," diye isyan etti Zehra. Ama Halil kız kardeşini sakinleştirdi: "Bugünlük bu kadar olmak zorunda, Zehram. Fazla üstelemek bize yarar getirmez. Yakında yine görüşeceğiz, hem de arada cam olmadan."
"Seni çok özledim, ağabey. Sana ihtiyacım var," diye konuştu Zehra. Konuşması gözyaşlarıyla kesintiye uğruyordu.
"Senin kimseye ihtiyacın yok, Zehra," diye karşılık verdi Halil. Sesi Zehra'nın ağlamasına merhamet duymayan bir sertlikteydi. "Gidin hadi," dedi ikisine birden son olarak ve veda sözcüklerini bile demeden arkadaki kapıdan çıktı.
"Gidelim," dedi Fatih. Ama Zehra bir süre boş cam bölmeye bakmaya devam etmişti. Dalgın bir haldeydi. Ne yapması gerektiğine karar verememişti. Sonra birden camda ağabeyinin demin bulunduğu yerde başka birinin gölgesini görür gibi oldu. Ağrı Dağı'nda mağaralarda saklandıkları günlerden bir an canlandı zihninde ve tutkulu bir öpücüğün hatırasıyla parmaklarını dudaklarına götürdü.
"Hayır, ağabey. Yanılıyorsun," dedi hevesle. "Sana ihtiyacım yok belki, ama kime gerçekte ihtiyacım olduğunu biliyorum."
Gelecek bölümde: Nazlı Ulugül!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON İNSAN: DELİLİĞİN ZEHRA TONU
Science FictionSon İnsan evreninde delilik dendi mi ilk akla gelen karakter olan Zehra, aşkının ve tutkunun peşinden deliliğin sınırında savaşını vermeye sürekli devam etti. Öcü'nün kız kardeşi, kendine inandırdığı şekilde Starfell'in ateşli eşi, Anka Takımının he...