DOĞRULARIN YANLIŞLIĞI

43 2 0
                                    

Sabah alarmımın sesi odamda çınlıyordu. Sabahlardan nefret ediyordum. Aslında sabahlardan değilde okulun bu kadar erken başlamasından nefret ediyordum. Hadi ama..17 yaşındayız ve birazcık eğlenmeyi haketmiyor muyuz yani? Sonuçta bir insan hayatının kaç yılını lisede geçirebilir ki?Derslerin yoğunluğuna zaten alışsak bile hiç değilse okul sabahın köründe başlamasa. Kış olunca durum daha da kötü oluyordu. Kalktığımda çoğu kez güneşin doğmamış olmasını görüp küfrederek yatağıma geri dönüyordum. Uykulu gözlerle ayaklarımı yataktan sarkıttım. Gözlerimi ovalayarak evin içindeki banyoya gittim. Aynaya bile bakmadan soğuk suyu açtım. Soğuk su ile buluşan yüzüm elektrik çarpmışçasına beynime uyarı gönderince aynada uyanmış gözlerime baktım. Sonrası...Rutin işler..Saçlarımın kabarıklığını almak için uğraştım. Bu kadar inatçı olmalarından nefret ediyordum. Sonunda biraz şekil aldıklarında salık saçlarımı iki yana alıp aynadaki yansımamda makyajımı tamamladım. Oldukça uzun ve gür kirpiklerim sürdüğüm maskara ile iyice belirginleşti. Varla yok arası rujumu da sürdüğümde başka bir şeye ihtiyacım yoktu. Zaten Mete de makyajımı abartmamı istemiyordu. Mete..2 yıldır onunla beraberdik. Sadece birbirimizin gözlerine bakarak ne istediğimizi anlayabiliyorduk. Diğer erkekler gibi aşırı kıskanç değildi fakat makyajın sadece onun görmesini istediği güzelliğimi gözler önüne serdiğini söylüyordu. Hadi ama Mete..Ne kadar da kibar bir kıskançsın öyle diyerek dalga geçtiğimde ise utangaç bir şekilde gülerdi. Sarışın, mavi gözlü, uzun boylu ve kaslıydı. Bazen spor salonuna bana ayırdığından daha fazla zaman ayırdığını düşünür, onu kısıtlardım. Böyle durumlarda neeredeyse sporu bırakırdı. ancak sporun beynini boşalttığını bildiğim için dayanamaz ve ondan özür dilerdim. Çantama kitaplarımı koyarken Mete'yi düşünmeye devam ediyordum. O benim gerçek aşkımdı. Bunu biliyordum. Bunu herkesin içinde seninle bir gün evleneceğiz kızım diye bağırmadan önce de biliyordum, seni artık istemiyorum diyerek onu başımdan defetmeye çalışırken de...O gün o aptal kıskançlık krizim ilk defa kavga etmemize sebep olmuştu. Ancak 2 yıl içinde küçük çaplı tartışmalarımız ile birlikte kavgalarımız bir elin parmağını geçemezdi. Onunla cidden uyumluyduk. Çantamı alıp dışarı çıktım. Mutfakta annemi kahvaltı hazırlarken gördüm. Masayı çoktan kurmuştu. Babam ise masanın başında gazete okuyordu. Annem beni görünce gülümsedi. "Günaydın kızım." dediğinde bende ona gülümsedim ve yanına giderken babamı öptüm. Ardından anneme sarılıp onu da öptüm. "günaydın küçük hanım." babam böyle söylerken yerime oturdum ve güldüm. "Günaydın.."dedim. Telefonuma mesaj gelmesiyle telefonumu elime alacaktım ki babam öksürür gibi yapınca ona döndüm. Doğru ya..Masa başı kurallarımız. Telefon yok, mesajlaşmak yok..elimi geri çekerken göz ucuyla telefona baktım. Telefona iyice bakmaya çalışırken babam yine öksürür gibi yaptı. Sandalyemde doğruldum ve hızla yemeye başladım. "Kızım yavaş boğulacaksın." Annem böyle söylerken çayı nasıl olduğunu anlamadan dikledim ve mideme kadar ateşten bir yol izlemesine göz yumarak masadan kalktım. "Ben kaçtım. Okula geç kalmayayım." dedim ve kapıya yönelirken babamın anneme "Sırf mesajını okuyabilmek için böyle yaptı." dediğini duydum. annemin ne cevap verdiğini duyamadan kapıdan çıktım ve mesajı açtım. "Günaydın ;) Seni bekliyorum."yazan mesaja baktım. Mesajını cevaplamak yerine adımlarımı hızlandırdım. Beni her zaman beklediği yerde onu görünce kalbim hızlandı. Hemen koşarak yanına gittim. Yanındayken boyunun ne kadar uzun olduğunu daha iyi anlıyordum. Telefonuna bakıyor, benden mesaj bekliyordu. Arkasından dolaştım ve ayaklarımda uzayıp ellerimle gözlerini kapattım. Güldü. "Hımmm...Bu eller...Sevda?" dediğinde bozuldum. "Sevda da kim?" dedim ve ellerimi indirdim. Karşısına geçip ellerİmi belime koydum. "Güneş canım. Kapısında beklediğin Güneş. Ah ama sen Sevda'yı bekliyorsan orasını bilemem." dediğimde halime bakıp daha çok güldü. "Ben gülünEcek bir şey göremiyorum Mete efendi." dediğimde beni belimden tutup kendine çekince ellerim omuzlarına gitti. "Beklediğim de istedİğim de sensin." dedikten sonra dudaklarıma yanaştı. Kalbim hızlandığInda gözlerİmi kapattım. Dudakları yavaşça dudaklarımla buluştu. Öpüşüne karşılık verdim. Daha doğrusu vermeye çalıştım çünkü karşısında gerçekten çok acemice öpüşüyordum. Dudaklarımızı birbirinden ayırdığımda şaşırarak bana baktı. "Bu kadar iyi öpüşmenin sebebi buymuş demek. Sevda üzerinde baya deneyim kazanmışsın ha?" dediğimde güldü. "Hadi ama..Sevda bir şakaydı. Biliyorsun. Benim gözüm senden başkasını görmez." dedikten sonra tekrar bana yaklaşsa da beni öpmesine izin vermedim. "Öyle mi? O halde neden Sevda? Ayşe ya da Fatma değilde Sevda?" dediğimde kaşları çatıldı. "O an aklıma öyle geldi. Hadi ama Güneş şaka yapmıştım." kendini aklamak için çırpınmasına daha fazla dayanamayıp kahkaha attım. "Ne?" dediğinde hala gülüyordum. "Yüzündeki...Yüzündeki ifadeyi görmeliydin Mete." dedim ve ona küçük Emrah bakışı attım. Kaşları başta daha çok çatılsa da o da gülmeye başladı. "Demek bana şaka yapıyorsun." dedi ve bana sarılıp ayaklarımı yerden kesip beni döndürmeye başladı. "Mete.." gülerken durmasını söylemeye çalışıyordum. "Dur..Mete..Dur..." derken hala beni döndürüyordu. Sanki bir oyuncakmışım gibi beni kolayca taşıyordu. Sonunda beni bıraktığında başım döndüğü için kollarına yapıştım. "Umarım bir daha bana böyle şakalar yapmazsın. Beni bırakıp gideceksin diye ödüm koptu. Sen benim en değerlimsin." dedi ve saçlarımdan önüme düşmüş bir tutamı kulağımın arkasına itti. Ardından tekrar dudaklarıma yaklaştı. Dudaklarını dudaklarımla buluşturduğunda kibarca öpmeye başladı. Bende ona karşılık verirken bir anda dudakları açlıkla öpmeye başladı. Bu yüzden kendimi geri çekip yüzüne baktım. Bir an yüzünde geri çekildiğim için kızgınlık geçtiğini görür gibi oldum. Ancak kendini hemen toparladığından bunu hayal ettiğimi düşündüm. "Okula geç kalmak istemeyiz değil mi?" dediğimde güldü. Bu oldukça samimi bir gülüştü. "Hadi bakalım. İnek öğrencimiz çalışmaya pek bir hevesli." dedi ve elini bana uzattı. Tereddütsüz elini tutarken omzumu omzuna çarptım. "Hey..Ben inek falan değilim." dediğimde güldü. "En düşük puanın 98 miydi?" diyerek dalga geçti. "Matematikten 80 aldım biliyorsun." diyerek üzgünce konuştum. Tamam 100 alamadım diye ağlayan kızlardan değildim ama hatalarım çok küçüktü ve hoca istese görmezden gelebilirdi. Ama Aysel hoca ne demişti öyle? "Hayatta her şey istedğimiz gibi gitmez tatlım. Bu da benden sana nazarlık olsun." Iyy..Ne iğrenç bir öğüttü öyle. "Aysel hoca işte. Tipik." dediğinde bu konuda hassas olduğumu biliyordu. Okuldan içeri girdik. Okulun içinde bir kaç kızla konuşan Merve bizi görünce gülümsedi. Merve benim en en en yakın arkadaşımdı. Onu görünce Mete den ayrılıp yanına gittim. Mete de bir kaç arkadaşının yanına gitti. "Günaydınnn.."Merve ışıklar saçacak kadar güzel bir kızdı. Okulda ve dışarıda ve her yerde dikkat çeker ve teklif alırdı. O da bunun keyfiyle her gün bir başkasıyla çıkardı. Siyah saçları ve mavi gözleriyle oldukça seksiydi. Onu ilk gördüğümde ne kadar havalı ve kötü kız olduğunu düşünmüştüm. Şimdi bu düşünce sadece gülümsememi sağlıyordu. İnsanları dış görünüşleriyle yargılamamayı o zaman öğrenmiştim. "Günaydın." dediğimde bana sarıldı. "Benim güzel arkadaşım. Bak bakalım bu nasıl bir çocuk?" dedi ve elindeki telefondan resim gösterdi. Kaslı uzun boylu ve...Oldukça iyi olan çocuğun resmine şaşırarak baktım. Merve gülümsedi. "Arkadaşın her geçen gün kendini daha çok aşıyor kızım." dedi. Onun bu haline gülümsedim. "Hiç ciddi bir şeyler düşünmüyor musun?" dediğimde saçında pislik var demişim gibi baktı. "Şaka yapıyor olmalısın. Şu dünyanın niğmetlerine bak fıstık. Kim bunlardan mahrum kalmak ister ki? Yanlış anlama ama asıl senin bu yaptığın bana yanlış geliyor. Tamam Mete gideri olan bir çocuk. ama Allah aşkına be kızım. 2 yıl nedir? Taş olsa çatlar. Karı koca gibi ne bu böyle? 2 yıl aynı kişiyle çıkılır mı ya? Ayrıca zaten evlenince kendini her şeyden mahrum edeceksin neden buna şimdiden başlıyorsun ki?" dediğinde başkası söylese köpürebileceğim şeylere güldüm. Merve buydu. aklında ne varsa dilinde de o vardı. Ama doğru ama yanlış. "Tamam geri çekiliyorum. İstediğini yap. Ama erkek arkadaşıma dil uzatma. O ve ben çok farklıyız." dedim. Kolunu omzuma attı. "Ah bebeğim..Kendini bana bir bıraksan sana neler yaşatacağım." dediğinde gözlerimi ona çevirdim. "Korkutma beni." dediğimde güldü. Bu sırada yanımıza oldukça taş bir çocuk geldi. Dikkatle bakınca çocuğu tanıdığımı hatırladım. Geçen sene Merve'ye çıkma teklif etmişti. O zamandan bu zamana kendini geliştirmiş olmalıydı ki kasları gömleğinin altından fırlayacak gibi duruyordu. "Merhaba Merve." dediğinde Merve göz ucuyla ona baktı. "Merhaba...." dediğinde çocuk adını unuttuğunu anlayarak heyecanla konuştu. "Samet. Beni hatırlamadın mı? Geçen sene-" derken Merve onun sözünü kesti. "Üzgünüm tanıştığım herkesin ismini kafamda tutmam mümkün değil." dediğinde gizlice Merve'ye dirsek attım. Böyle sert davranmamasını ima edercesine ters ters baktığımı görünce gözlerini devirdi. "Pekala Samet. Ne istiyorsun?" dediğinde Samet'in bir an bozulduğunu gördüm. Ancak kendini topladı. "Şey..Akşam beraber bir şeyler yapabilir miyiz diye soracaktım." dedi. Merve sanki o kızmış Merve de erkekmiş gibi çocuğu baştan aşağı süzdü. "Seni şimdi hatırladım." dediğinde çocuk gülümsedi. "Sana kendini geliştir demiştim öyle değil mi?" dediğinde çocuk geçen seneyi hatırlayarak hafifçe başını salladı. Hatırlamak istemediği bir an olduğu belliydi. "Kendini geliştir derken beni yanlış anlamışsın." dediğinde çocukta ben de anlamayarak ona baktık. "Bebeğim kendini geliştir derken vücudundan değil beyninden bahsetmiştim. Ama sözlerimi yanlış anlaman bile bunun mümkün olmadığını gösteriyor." dedi ve yürümeye başladı. Çocuğu afallamış yüz ifadesiyle baş başa bırakıp Merve'nin peşinden gittim. "Merve!" diye ona seslendiğimde güldü. "Çocuğa niye öyle davrandığımı sorma Güneş. Kendi tipini ve benim tipimi bilmeli. Geçen sene onu reddetmiş olmama rağmen hala etrafımda dolaşması aptalca." dedi. "Yine de bu şekilde cevap vermek zorunda değildin." diyerek onu terslediğimde güldü. "Kesinlikle bu şekilde cevap vermek zorundaydım. yoksa hayatı boyunca asla sahip olamayacağı şeyler peşinde koşturup duracak. Yenilgiyi hazmetmeyi öğrenmesi gerek. birinin bunu ona öğretmesi gerekiyordu ben de bu görevi üstlendim." dedi ve omuz silkip yanımdan ayrıldı. Derince bir iç çektim ve peşinden gittim. Sınıfa girdiğimde Merve'nin yanına oturdum. Mete sınıfa girdiğinde Merve ile bana tuhaf bakışlar attı. Ne oldu der gibi bana bakınca önemli değil der gibi göz kırptım. Fatih'in yanına geçtiği sırada hoca da içeri girdi. Tarih dersi sevdiğim bir ders olmasına rağmen Merve'nin donuk bakışları canımı sıkmıştı. Üstüne fazla gitmiştim. Sonuçta bu onun tarzıydı. Ve üstelik bunu Samet de dahil bütün okul biliyordu. Defterimden küçük bir kağıt kopardım. Üstüne kesin bir cümle yazdım. "Özür dilerim." diye yazıp kağıdı ona doğru uzattım. Kaşları çatık bir şekilde bir süre hocayı dinlemeye devam etti. Tekrar kağıdı aldım. "Kağıda bakmaya tenezzül eder misin?" diye yazarak kağıdı tekrar önüne ittim. Hala kağıda bakmıyordu. Kağıdı tekrar aldım. Büyük harflerle isyan ettim. "MERVE! ŞU KAĞIDA CEVAP VER!" diyerek sinirle kağıdı önüne attım. Oflayarak kağıdı aldı. Üstüne bir şeyler karaladıktan sonra bana uzattı. "Yazın doktor yazısı gibi. Hiç bir şey anlaşılmıyor." Yazısının üstüne gözlerimi devirdim. En güzel yazımla yavaşça tekrar yazdım. Oysa çoktan okuduğunu biliyordum. yine de bana kızmıştı ve nazlanmak istiyordu. Sonuçta en yakın arkadaşlar birbirlerinin nazlarını çekerdi. "Özür dilerim. Gerçekten. Sert çıkıştım." kağıdı yazıp önüne uzattığımda bir süre kağıda baktı. Gerçekten kalbini kırmıştım. Kağıda bir şeyler karalayıp tekrar bana gönderdi. "Her zaman böyle yazsan keşke. Senin yüzünden güneşçe diye bir alfabe oluştu ve ilk kurbanı ben oldum." yazıyı okuyup gülümsedim. "Cevabın ne peki? Barıştık mı?" diye yazıp ona yolladığımda yanımda burukça gülümsedi. İşte bunu kağıda yazmasına gerek yoktu. "Özür dilerim." diye fısıldadım ve kimseye aldırmadan birbirimize sarıldık. "Kızlar. Bir sorun mu var?" Hakan hocanın sesiyle birbirimizden ayrıldık. Merve güldü. "Hayır. hiç bir sorun yok. Yakın arkadaşlar bazen sarılma sendromuna tutulurlar." dediğinde bende güldüm. Hakan hoca ise iç çekerek dersine geri döndü. Bir kaç defa Merve ile laf yarışına girmeye kalkışıp ağzının payını aldığı için artık onun sözlerine ve meydan okumasına karşılık vermiyordu. Gülerek arkamı döndüğümde Mete'nin bizi izlediğini farkettim. En içten şekilde ona güldüm. Merve ile aramızın bozuk olduğunu az buçuk anlamıştı. Şimdi barışmamıza o da sevinmişti. Teneffüs sonunda çalmış ve bizi nefes almamız için rahat bırakmıştı. "Çok çok çok bunaldım." Merve tarih kitabını kapatıp sıkıntıyla bana döndüğünde kendimi gülmekten alamadım. "Daha ilk dersteyiz Merve." dediğimde kafasını yana eğdi. Gözlerini kıstı. "Farkındayım kızım. Ama maalesef ben senin gibi 40 dakikanın 40 dakikasını da inekleyerek geçiremiyorum bebeğim." dediğinde ona dil çıkarttım. Aşırı bir şekilde iç çekerek konuştu. "İnanamıyorum. Senin gibi çalışkan bir kız nasıl olurda dil çıkartıır?" dediği sırada omzumda tanıdık bir el hissettim. "Sevgilimi rahat bırak Merve." Mete böyle söylediğinde ayağa kalkmıştık. El ele tutuşup Merve'nin yanında yürümeye başladık. "Aman Mete'ciğim. Kız arkadaşını ben rahat bıraksam ne fayda? Tarih, coğrafya, matematik rahat bırakmıyor kızı. sürekli aklındalar." dedi ve güldü. Mete de bıyık altından gülünce darıldım. "Ben gayet normal bir öğrenciyim bir kere. Siz tembelsiniz diye bana çamur atmayın." dediğimde ikisi de şaşırarak bana baktı. "Bir dakika. Az önce ikimize birden tembel mi dedin sen?" Merve inanamayarak sorunca kafamı salladım. "İnkar bari etmeyin." dediğimde bahçede banklardan birine geçtik. "Bak kızım beni gaza getirme okul birincisi olurum." Merve böyle söyleyince kahkahayı patlattım. "Güneş. Merve haklı. Aslında ikimizde bilerek çalışmıyoruz. Çünkü çalışırsak seni geçeriz ve bu seni üzer." dediğinde Merve bu tespite güldü. "Kesinlikle. Oturup ağlarsın falan. Uğraşamayız diye." Merve böyle söyleyince ikisine birden baktım. "Ah canlarım..Kendi tembelliğinizi benim üzerimden gizlemeye çalışmanız ne komik." dediğimde ikisi de güldü. Bu sırada Mete bir anda yanımda kaskatı kesildi. Ne olduğunu anlamadım. Baktığı yöne baktığımda...Yüzü gözü dağılmış bir adam okulun içindeydi. O kadar kötü görünüyordu ki her an düşüp bayılabilirdi. Muhtemelen peşindekilerden kaçmak için okula girmişti. O halde..Arkasında bir vardı demek ki. Bu da her an kavga çıkabileceği anlamına geliyordu. Mete hışımla ayağa kalkınca ne olduğunu anlamadım bile. "Mete napıyorsun?" dedim ve kolundan tuttum. Merve de arkamda gergince duruyordu. Bahçedeki diğer çocuklar da dikkatle adama bakıyor ancak yanına gitmiyordu. "Gidip bir bakayım derdi neymiş?" dediğinde ben konuşmadan Merve atladı. "Fedai misin sen bırak hocalar halletsin. Adamın silahı falan vardır." Mete bir anda hışımla Merve'ye baktı. Bu öylesine korkutucu bir bakıştı ki bir an elimi çektim. "Silahı varsa durum daha da kötü. Okulda birine saldırabilir. Ben bakıp geliyorum. Siz içeri geçin." dedi. Dayanamayıp tekrar kolunu tuttum. "Merve'nin hakkı var. Bırak sen karışma. Okula beraber girelim. Hocalar da gelir." dedim. Mete gözlerini kapadı. Sakinleşmeye çalışıyor gibiydi. İyi de bu tepkisi fazla değil miydi? Korumacı olabilirdi ama okulda bunu yapacak bir çok yetkili isim varken bu telaşı neyin nesiydi? "Hemen geleceğim. Siz içeri geçin." dedi ve elini kolumdan kurtarıp hızla adama yürümeye başladı. "Bu ne şimdi ya? Manyak mı bu çocuk? Hey Allah'ım ya!" Merve yanımda sızlanırken dikkatle giden Mete'nin arkasından baktım. Adam Mete'yi gördü ve...Sanki Mete'yi tanıyormuşçasına yüzü parladı. Mete onu kolundan sertçe tuttu ve görüş açımızdan çıkartmak için ilerletti. Görüş açımızdan çıktıklarında bir süre öyle kaldım. "Hadi gidelim." Merve böyle söylediğinde kafamı salladım. "Sen git. Ben Mete'nin peşinden gideceğim." dediğimde Merve inanamayarak bana baktı. "Manyak mısın kızım sen? Adamın tekin olmadığı apaçık ortada. Mete kahramanlık yapmaya çalışıyor diye sen de peşinden gidecek değilsin ya." dedi. Ona bakmadan yürümeye başladım. "Sen okula geç." dediğimde arkamda ofladığını duysam da şu anda bununla ilgilenecek durumda değildim. Adam Mete'yi tanıyor gibi davranmıştı. Bu oldukça tuhaftı. Ayak seslerini duyunca Merve'nin de peşimden geldiğini duydum. "Aptalsın sen aptal. Ölmek istiyorsun değil mi? Giderk-" derken elimle onu susturdum. Aynı elimle onu duvara ittim. Çünkü..Köşeyi dönünce Mete ve o adamı görmüştüm. Hemen kendimi sakladım. Merve ile beraber onları izlemeye başladık. "Burada ne işin var?" Mete adama böyle sorunca donup kaldım. Mete adamı tanıyordu. Merve'ye baktım. O da ne olduğunu anlamadığını gösterircesine bana baktı. "Beni buldular. Patronuna selam söyle dediler. Ellerinden zor kaçtım abi." Adam böyle söyleyince duyduklarımı hazmetmeye çalışarak dinlemeye devam ettim. "Sana buraya gelme demiştim. Aptal. Her şeyi mahvedebilirdin." dedi ve ellerini sinirle saçından geçirdi. Arkasına doğru dönünce hemen kafamı geri çektim. Tekrar adama döndü. "Eve git ve bekle. Hemen!" dediğinde daha fazla konuşmayacaklarını anlayarak Merve ile oradan uzaklaştık. Koşar adımlarla sınıfa girdiğimizde ikimizde olayın şokundaydık. "Siktir." Merve böyle söylediğinde daha fazla duygularıma tercüman olamayacağını düşündüm. Durum için en uygun kelime sanırım buydu. İkimizde tek kelime edemiyorduk. Bu neydi şimdi? Ne patronu? Adam kimin elinden kaçmıştı? Merve ile birbirimize baktık. Bu nasıl bir işti böyle? O adam kimdi? Neden Mete'ye abi diyordu? Mete kimdi?

KARANLIĞIN FISILTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin