Taraf

24 2 0
                                    

2 Gece Önce

"Anlaşma basit." Çağıl böyle söylerken silahını psikopatça okşuyordu. Silahı komidinin üstüne bıraktığında gözüm namlunun bana doğru olup olmadığına kaydı. Neyse ki namlusu duvara bakıyordu. Ayağının birini diğerinin üzerine attı. "Mete ile sevgili olmaya devam edeceksin. Onun gerçek hayatına sızmayı başarıp bana yaptığı her şeyi rapor edeceksin." dedi. Anlamayarak ona baktım. "Anlamadım?" dediğimde kaşları çatıldı. "Senin gibi bir kız bence söylediklerimi anlamıştır." dedi. "Sanırım beni gözünde fazla büyütüyorsun." dediğimde öne doğru eğildi. "Sanırım sen de ciddi olduğumu anlamadın." dedi. Ürkütücü bakışları son derece ciddi görünse söylediğini yapmayacaktım. İstesem de yapamazdım zaten. "Biz Mete ile 2 yıldır çıkıyoruz. 2 yılda gerçek hayatından tek bir ipucu bile vermeyen bir adam nasıl olurda 2 günde bana gerçekleri anlatır?" diyerek ona diklendim. Dişlerini sıktığı çenesinden belli oluyordu. "Yazarak ta iletişim kurabileceğini düşününce bana bilmişlik taslayarak konuşmayı kesmessen ağzını kırmakta tereddüt etmem." dediğinde ürperdim. Yapabilecek kadar gözü dönmüş gibi bakıyordu. Sustuğumu görünce devam etti. "Mete'nin sana 2 günde sırlarını anlatmayacağını biliyorum. Ama ben tahmin ettiğinden daha uzun süredir bu anı bekledim. Elimde ona karşı kullanabileceğim bir silah varken sonuna kadar bekleyebilirim. "dedi. Gerçekten mi dememek için kendimi oldukça zor tuttum. Aksi takdirde tehdidini gerçeğe dönüştürmekten kaçınmazdı. Konuşmaya devam etti. "Okula döneceksin. Her şey eski halinde devam edecek. Mete ile sevgili kalıp onunla daha yakın olacaksın." dedi. "Daha yakın?" diye sordum. Daha yakından kastı eğer düşündüğüm şeyse anlaşma şartları ya da reddetmem durumunda olacaklar umurumda bile değildi. "Mete 2 yıl boyunca seninle çıktıysa bu iki sebeptendir. Birincisi sahte kimliğine uydurduğu mükemmel liseli profili ikincisi ise..." dedi ve duraksadı. Onun bu korkunç haline daha az önce tanık olmamış olsam onun doğru kelimeler kurup beni üzmemeye çalıştığını düşünürdüm. Ama tabi ki bu mümkün değildi. "İkincisi ise senin... bu... Hallerinin onu eğlendirmesi." dediğinde kaşlarımı çattım. "Hallerim mi?" dediğimde soğukça güldü. "Oldukça masum ve bu dünyadan değilmiş gibi görünüyorsun." dedi ve aklına komik bir şey gelmiş gibi dudakları yukarı kıvrıldı. "Eminim onunla öpüşmekten ileri gitmemişsindir." dediğinde kızardım. Ona en nefret dolu bakışlarımı attım. Çağıl'ın kaşları tekrar çatıldı. "Neyse ne. Yatak odası maceralarınız beni ilgilendirmez. Biz işimize bakalım." dedi. Hepsinden, istisnasız her birinden hatta yanlarında iyilik olsun diye kalan Sevda'dan bile nefret ediyordum. "Okulda eskisi gibi devam edeceksin ve... Beni unutacaksın. Adımı, beni gördüğünü, benimle konuştuğunu. Ben istemediğim sürece aklına gelmeyeceğim. Her şeye kaldığın yerden devam edeceksin. Ve vakti geldiğinde sana verdiğim görevleri harfiyen yapacaksın." dedi ve tekrar arkasına yaslandı. "Mete ile sevgili kalmaya devam et. Onunla en ufacık bir tartışmanı bile kabul etmiyorum. Gözlerim her zaman üstünde olacak. Eğer Mete ile kavga ettiğini ya da bana baktığın gibi ona da nefretle baktığını görürsem seni öldürürüm. Ve bunu kuru bir tehdit olarak algılama." dedi. "Anlaşmayı kabul ettiğimi söylediğimi sanmıyorum ancak sen şimdiden bana emir veriyorsun." dediğimde tekrar acımasızca güldü. "Sanım kabul etmek zorundasın. Hayatının baharındayken ölmek istemezsin öyle değil mi?" dedi ve alaycı gülüşüne devam etti. İmalarını bir kenara bırakıp ona baktım. "Ya Mete'yi seçersem?" dediğimde bozulduğunu ve şaşırdığını gördüm. "Ya buradan çıkar çıkmaz Mete'nin yanına gider ve her şeyi anlatırsam? Ya yapacağın şeyi bozarsam? Bunu yapabilirim biliyorsun değil mi? Kaybedecek neyim var ki?" dediğimde öfkesi gözlerinden fışkırıyordu. "Bana meydan mı okuyorsun? Sen..beni..tehdit mi ediyorsun?" dedi. Sanki ilk defa tehdit ediliyormuş gibi verdiği tepki gözüme fazla geldi. "Sana kaybedecek bir şeyim olmadığını söylüyorum. Her yolun sonu benim için tehlikeyse hangi tehlikeyi tercih edeceğime de ben karar veririm. Beni saldığında Mete'nin grubuna sızmamı söylüyorsun. Mete onu öğrendiğimi öğrenirse beni öylece çetesine sokacak kadar sakin kalamaz değil mi? Sahte kimliği öğrenilmesin diye ustaca 2 yıl gizlenmiş bir adamdan bahsediyoruz. Eğer şanslıysam beni hırpalar ve tehdit eder ama kötü gününe denk gelirsem muhtemelen kendimi bir cinayete kurban gitmiş bulurum. Sana gelince... Burada beni bir tehlikeye sokmaya hakkın varmış gibi ahkam kesiyor ve tehdit ediyorsun. Yetmezmiş gibi dediklerini yapmazsam öleceğimi söylüyorsun. Düşündüm de... Her halükarda ölümle burun burunaysam kimi seçeceğime ben karar veririm. Eğer öleceksem bunun kimin yanında ve ne zaman olacağında söz hakkım olmak zorunda." dediğimde bana baktı. Uzunca, oldukça uzunca bir süre. Söze tekrar başlasam mı diye düşünmeye başlamıştım ki konuştu. "Bu seçimi yapmana izin verecek kadar lüksüm yok. Üzgünüm." dedi ve ben ne olduğunu anlamadan silahını komidinin üstünden alıp iki kaşımın ortasına doğrulttu. Ne zaman kalktığını bile anlamamıştım ki birden kendimi tepemde duran silaha ve arkasında kararlı bakan Çağıl'a bakarken buldum. "Bu. Son şansın. Seçme şansı mı? Al sana seçme şansı. İşte sana seçim." dedi. Oyun mu oynuyordu. Kabul. Pes edeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. İnatçı tavırlarla gözlerine baktım. Ona diklendiğimi görünce kaşları çatıldı. "Hoşçakal Güneş." dedi ve tetiğe bastı.

KARANLIĞIN FISILTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin