Sonunda kurtuldum, evet o lanet yerden kurtulmuştum ama o kimdi ve kimi öldürdü bilmiyordum. Şuan kafa yoracak şeyin o olmadığını düşünüp sadece eve gitmek istiyordum. Şuan ise bir otobüse binmiş eve doğru yol almıştım.
***
Kapıyı açıp çıkmıştım ve kafeteryaya doğru ilerlemiştim çünkü onun arka kapısından çıkabileceğimi düşünmüştüm. O kapıyı her öğrenci bilmez ve o bir öğrenci ise orayı bilmediğinden gayet emindim, içimden bir ses oraya gitmemiş söylüyordu...
Koridoru aşıp sola döndüm ve o koridordan yürümeye başladım. Koridorun sonunda ise kafeterya vardı ve oraya görebiliyordum.
Yürürken bir o kadar da teminkinli gidiyordum çünkü her an önüme çıkabilirdi, sahi önüme çıksa ne yapabilirdim ki? Hiçbir şey. Kocaman bir HİÇBİR ŞEY.
Kafetaryaya girdiğimde hiç kimsenin olmadığını düşünerek mutfak bölümüne ilerledim. Bu arada bu kapıların kilitli olması gerekirken bunlar neden kilitli değildi ki?
İyi ki değillerdi yoksa nasıl çıkabilirdim ki buradan hiç bilmiyordum. Mutfak bölümüne girdiğimde direkt olarak içeriden kapıyı kilitledim eğer kafeteryadan girmeye kalkışırsa diyerek bu hamleyi yapmıştım peki ya dışardan gelmeye kalkışırsa o zaman burada kapana kısılacaktım.
Şansımın yaver gitmesini dileyerek dış kapıyı açtım. Biraz zorlansam da ağırlığımı kullanarak itmeye başladım ve sonunda gıcırtılı bir ses ile birlikte kapıyı açabilmiştim.
Sağıma soluma birer kez bakıp kimsenin olmadığını gördüm ve hızla dışarıya koşmaya başladım. Ön kapıdan kaçmaya kalkışırsam yakalanabilme olasılığımın daha yüksek olabildiğe kanaat getirdim ve arka kapıya doğru ilerledim.
Kapının açık olmasını beklemiyordum ama belki dedim belki açıktır diyerekten kapıya doğru ilerlemiştim. Hemen orada fazla oyalanmadan ağaçlık bölgeye doğru ilerledim. Bu ağaçlık bölge benim bölgem denilebilirdi.
Kahvaltı dahilinde ne yemem gerekiyorsa her defasında bu ağaçların altına geçer burada yerdim. Toprağın üstüne oturur, bağcık kurar ve en rahat pozisyona gelir yemeğimi iştahla yerdim.
Sadece yemek ile kalmayıp okuldan kaçmaya kalktığım zamanlar da burayı kullanırdım çünkü ağaçların dalları dışarıya doğru uzuyordu ve dalların kalınlıkları büyüktü. Beni taşıyabilecek kapasitelere sahiplerdi ve ağaca tırmanır dallara uzanırdım. Dallara uzanmamla yavaş ve dikkatli olacak şekilde yürür, dışarıya çıktığımda ise aşağıya kendimi sarkırtırdım.
Yine aynısını uygulayarak kaçmıştım ve bu benim için bebek oyuncağı gibi olmuştu fakat bu gördüklerimi kaldıracak güç var mıydı bende? Yoktu...
Ardından bir önceki durağa kadar hiç durmadan koşmuş ve otobüse binmiştim. Fakat çantam okulda kaldığından dolayı otobüs kartım bile yoktu ama otobüs şoförü beni tanıdığından bir kerelik bir şey olmayacağını dile getirmişti. Şansımı burada kullanmış olabilirdim.
Otobüste ineceğim durağı görür görmez düğmesine basmış ve inmiştim. Durakta öylece bakıyordum. Rüya gibi bir gün geçirmiştim pardon kabus gibiydi. Bir ölü ya ölü, bir ceset düşenebiliyor musunuz? Bir katil ve bir ceset. Ah neler yaşadım gerçekten...
Eve doğru koşup ayaklarını ağrıtasaya kadar koşmuştum. Dalağım öyle bir şişmişti ki keşke paylaşan diyor gibiydi. Ağrısına daha fazla dayanamayarak bir kaldırma oturdum. Nefes nefese kalmış bir vaziyetteyken bacaklarımı kendime doğru çektim ve kafamı dizlerime koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Mystery / Thriller!Dil bilgisi kurallarına uyulmadan yazılmıştır... Öylesine yazılmıştır. Monoton bir hayatı olan Kader Özkan, okulun tatil olmasıyla birlikte okula gitmek zorunda kalmış ve işte o zaman hayatı kararmıştı. Dikkat! Küfür ve argo içermektedir.