HASTANE

508 34 9
                                    

Zaman su misali akıp geçerken avuçlarımdan çocukluğumun akıp gittiğini hissediyordum. Avuçlarımı sıkıyorum, avuç içlerim acıyana dek sıkıyorum tek isteğim yaşadığım bu kötü günleri kendimden uzağa itmek. hayat bu zorlukların hep bana mı? ya da ben mi tercih etmiştim yanacağımı, başıma gelecekleri bilmeden. napmıştım da böyle ağır bedel ödüyordum. anne hasretiyle boğuşurken, baba acısı daha yeniyken yüreğimde, olanlar kırmıştı gücümü bir kere. işte iç muhasebimi yaparken yandan Selim çöp toplama çuvalımı uzattı.

      - yeterince oyalandın. ne bu düşünce yoksa filozof mu olacaksın. gün geçmeden çık artık.

Aldım ağırmış paltomu düştüm yola. yollar benım, yollar benim evim. tek cümleyle alışmalıyım dedim. havalar giderek serinliyordu. bir iki güne kar da bastırırdı bu gidişle. içimden bastıra bastıra sabıııır, sabııır diyerek koşar adım yürümeye başladım. cidden gün geçmişti. memurlar öğlen paydosu için sahildeki balık ekmekçilere akın etmiştiler. kimisi sohbet eşliğinde anı ölümsüzleştirme çabasındayken kimisi de acele acele karnını doyurup bir bardak da çayı yetiştirme çabasındaydı.neyse işe koyulmalıydım. ilerde üç tane yanyana konteynir vardı. cekinmeden utanmadan yaklaştım kutulara. buna ihtiyacım olduğu için dışardan nasıl göründüğümü düşünmüyordum. yaşıtlarıma göre boyum daha kısa olduğu için hep sıkılmıştır canım. bu acılar bu bedene büyük geliyor diye belkide. soldaki çöp kutusunda yaklaştım iyice. fazla kötü kokuyordu. ama yine de ilk çöp toplamamdaki gibi garipsememiştim. çöpün kenarlarından güç alarak bedenimi yukarı çektim. bir yandan da ayarlayamayıp içine düşmekten korktuğum için ayaklarımla kutuya tutunmuştum. tam o sırada arkamda bir acı fren sesi ve ardından gelen tiz bir çığlık. irkilmiştim korkuyla çarçabuk saldım aşağı kendimi. arkama dönüp ne olup bittiğini anlamaya çalışırken acı bir viraj alma sesiyle yine irkildim. insan canını kendi özgürlüğünden üstte tutan bi bey amcamız . altı yedi yaşındaki çocuğa arabayla vurup hızla kaçıyordu. hemen diye bıraktım çöpünü torbasını koştum o yere dogru. çok şükür ki çocuk hala nefes alıyordu. Etrafa çığlık atmaya başladım ambulans çağırın ambulans.. 

İçim acımıştı çocuğa acaba annesi babası nerdeydi giyimi iyi bir çocuktu güzel ayakkabılar, güzel elbiseler sokak çocuğu değildi.içimden bende bu çocuk gibi güzel giyinebilsem diyordum, geçirdiğim kötü günler gözümün önünden geçiyordu ağlamaklı oluyordum birden. Ben salonda beklerken doktorun sesi geldi aniden;

-Araba çarpan çocuğun yakını varmı burda ?

Biran gitsemmi diye düşündüm etrafa baktığımda kimse oralı olmuyordu anlaşılan hiçbir akrabası olayı duymamıştı.Doktora doğru yürümeye başladım yavaş adımlarla, yanına geldiğimde;

-Ben ayaz onu ben getirdim doktor amca 

-Sen bir kahramansın çocuk 5 dakika daha geç gelseydi ölebilirdi hayatını sana borçlu. 

-Kim olsa aynısını yapardı doktor amca önemli değil.

-Adını biliyomusun onun?

-Hayır.

Birinin hayatını kurtarmıştım mutluydum, gurur duyuyordum kendimle... Acaba bırakıp gitmelimiydim onu zaten durumu iyiye gidiyormuş.Madem buraya kadar geldim bekleyeyim boşver çöpü möpü. odanın karşısındaki banka çökeli yarım saat olmuştu ki çocugun annesi babası geldi. onları görünce usulca ayağa kalktım ama onların derdi başlarından aşkın olunca beni fark etmediler bile.doktordan aldıkları güzel haberle karı koca birbirine sarılıp derin bir nefes aldılar. anladığım kadarıyla çocuğun adı umuttu. fazla hareketliymiş, okulundan kaçmış öğlen arası. anne baba olanı biteni öğrenirken birden bana seslenilmesiyle kendime geldim.

-gel bakalım cengaver 

-buyrun, iyi mi umut. geçmiş olsun abi abla

-çok saol küçüğüm. memlekette insanlık kalmamış, sen de olamasan kimsenin dikkani çekmeyecekti umut.

annesiyle babası umudun yanına geçtiler. kapının karşısındaki banktan görebiliyordum umudu. canı baya yanmıştı galiba. beyaz sargıları fazlaydı. kendıne gelmişti gözleri bana kaydı haifçe gülümseyip el salladım. ama tepkisi yoktu, nasıl olsun ki zaten. umudun babası bana doğru ilerledi. karnımın ac olup olmadıgını sorup cevabımı beklemeden kolunun altına aldı bile. 

-saol abi ama ben gideyim merak ederler beni

-nerde oturuyorsun karnımızı doyuralım ben bırakırım evine. anne babanla da tanışıp teşekkur ederim senın gibi cengaveri yetiştirdikleri için.

-saol abi olsun ben tek giderim. hem annem merak etmesin geç kalmayayım.

umudun anne babasının yanında ilk kez yetimliğimden ve öksüzlüğümden çekinmiştim. içim cız etmişti yalanı bile canımı yakmıştı.

KÖYLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin