Yemek hazırlamak için liste hazırlamıştım. Ve canımın çektiği birkaç abur cuburu da listeye ekledim. Emrah başımda duruyordu "Bunların hepsini yersen ayı gibi olursun" bu laba kelimelerin çıktığı adama yönlendirdim bakışlarımı "Hepsini bugün yemeyeceğim herhalde. Burada daha ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Ben de hayatta kalmak için birkaç şey yazdım işte" "Burada ne kadar kalacağına gelirsek, sonsuza kadar" bir kahkaha patlattım "Hadi ama Emrah, gerçekten beni burada sonsuza dek tutabileceğini mi düşünüyorsun. Hadi herşeyi geçtim. Sen bana en fazla 1 hafta katlanabilirsin sonra sıkılır bırakırsın. Eskiyi hatırlamanı rica ediyorum" Emrah buna cevap vermedi. Çünkü haklıydım. Onun için her zaman bir müddet sonra sıkılıp yenisi alınsın diye kıracağı bir oyuncaktım sonuçta.
"Bitti!" Listeyi Emrah'a uzattım. Emrah arkasını dönüp giderken mırıldanıyordu "Ne tuhaf varlıkla aynı gezegende yaşıyorum ben" söylediklerine gülerek göz devirdim. Sen yaşamıyorsun ki Emrah, sadece nefes alıyorsun.
Yarım saat sonra elinde poşetlerle genç(en fazla 22 yaşında) hizmetli adam geldi. Hâlâ mutfaktaki bar sandalyesindeydim. Bıraktığı yerde bulduğu için mutlu olmuş bir vaziyette "Buyrun Sude Hanım, istedikleriniz" bu resmiyet ürkütücüydü "Şey şöyle yapalım mı? Sen bana Sude de ben de senin ismini öğrenip sana öyle hitap edeyim" şaşkın bakışlarını üzerimde gezdirdi "Öyle şey olur mu Sude Hanım" Emrah'tan çekindiğini düşündüm. "Olur olur bal gibi de olur. Ismin ne?" Biraz duraksadıktan sonra "Cenk" diyerek yanıt verdi. "Tamam, Cenk! Ben onları alayım" nazikçe "Buyrun" diyerek poşetleri mutfak tezgahının üzerine bıraktı. Hâlâ sizli bizli konuşuyordu ama neyse.
Poşetleri açtım ve içinden çıkardığım yiyeceklerin bir kısmını buzdolabına bir kısmını da zorlukla bulduğum kavanozlara yerleştirdim. Kavonozları ise raflara. Geri geri üç beş adım attım ve yaratmış olduğum yeni mutfak görünümüne bakarak mutlulukla bir iç geçirdim. Tam o sırada Emrah mutfağa girdi. "Waow" arkamı dönüp anlamsız gözlerle Emrah'a baktım. "Ne,waow!" "Burası hiç bu kadar iyi gözükmemişti" ah tuhaf adam "Çünkü Emrahcığım mutfak dediğin yerde yiyecekler, baharatlar,tatlılar ve atıştırmalıklar olur" "Bundan banane ki. Ben dolaptaki dondurulmuş yiyecekleri yemeye devam edeceğim sonuçta" o yiyeceklerin hâlâ dolapta olduğunu mu sanıyordu "onları attım" "Ne.. ne yaptın?" "Attım işte, artık ev yemeği yiyeceksin, ah lütfen teşekküre gerek yok" "Tam bir ukâlâsın Sude" diyerek mutfağı terk etti. Arkasından kıs kıs güldüğümü duymamıştır umarım.
Hergün duş alan biri olduğum için 2 gündür duş almamış olmak ve hâlâ aynı kıyafetlerle olmak çok rahatsız ediciydi. Emrah'a banyonun yerini sorsam iyi olacaktı.
"..bu da havlun" "saol şimdi çıkar mısın?" "Zaten yarı çıplak haldesin çıksam ne olur çıkmasam ne?" "Emrah!" "Tamam küçük hanım çıkıyorum" dedi ve ardından kapıyı kapattı. Banyosu muazzamdı. Tüm dekorlar ahşaptandı ve jakuzisi vardı. Bu parayı nasıl kazandığı konusunda aklımda bir sürü kötü seneryo canlandı.
Ilık suyun altına girmek için sabırsızlanıyordum. Üstümde tek bir parça olduğu için çıkarmam zor olmamıştı. T-shirtü sallayarak fırlattım ve Emrah'ın ayarladığı ılık suyun altına girdim. Tüm düşünceler bir çember gibi etrafımı sararken suyun tüm vücudumdan akıp gitmesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM ÇİÇEĞİ
Teen FictionUçurum çiçeği gibisin. intihar kokuyor bir yanın, bir yanın umut. uçurum kıyısına kadar gelenleri atlamaktan caydıracak kadar güzelsin, intihar etmek isteyenlerin kokusunun sindiği kadar solmuş.