bölüm 5

32 8 11
                                    

"İçersem sarhoş, sararsan hoş olurum"

Gözlerimi açtığımda tepemde yıldızlar vardı. Ve en sevdiğim hilal. Arada cam olmasaydı daha güzel olurdu diye düşündüm. Etrafıma bakındım bir evdeydim. Burası neresi? Kimin evi? Burada ne işim var? Bunlar umrumda değildi. Sadece uyumak istiyordum. Sadece uyumak. Uyumak ve ne olduğunu, ne olabileceğini unutmak.. tercihim sonsuz uykudan yanaydı.
Biraz daha kendime gelmeye başladığımda etrafıma tekrar bir göz gezdirdim. Hiçbir nesne tanıdık değildi. Kesinlikle buraya daha önce gelmemiştim. Tek bir tanıdık olan şey vardı. O da yastığıma sinmiş olan koku. Kesinlikle bana ait olmayan bir koku.
Bu kadar zihin fırtınası yeter. Konu ciddi. Burası kimindi ve niye buradaydım. Bu cevaplar arasında sıkışıp kalmışken aklıma iki harika fikir geldi. 1=avazım çıktığı kadar bağırmak 2=yerimden kalkıp gerçeği öğrenmek için birini veya birilerini bulmak. 1.seçenek çok filmsel gelmişti. Tepedeki yıldızların parlaklığına bakacak olursak burası şehirden uzak bir yerdi. Bu yüzden bağırmam ev sahibini kızdırmaktan başka bir ise yaramazdı. Ve henüz tanımadığım birini kızdırmak pek de akıllıca olmazdı.
Üzerimdeki örtüyü ayağımla ittirdim ve.. olamaz. Üzerimdeki yırtık kalçama kadar uzanan t-shirt haricinde birşey yoktu. Iç çamaşırım bile yoktu. Çok güzel. Kaçırıldığım yetmemiş gibi bir de tecavüze mi uğradım? Ufak çaplı bir sinir krizinden sonra kendime gelmeye çalışarak L koltuktan kalktım. Ilk işimbu evin sahibini bulmaktı. Tüm sorularımın cevabı ondaydı. Ama acaba o, benim sorularıma cevap olabilecek miydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. O da onu bulmak ve sorularımı sormak. Ilk soru kesinlikle bu mükemmel kılık kıyafetimle ilgili olacaktı. L koltuktan kalktığımda çok rahatsız oldum. Evet bu boyda şortlarım, omzu açık üstlerim vardı ama onları hiç iç çamaşırım olmadan giymemiştim. Kendi evimde bile bu halde gezmezken şimdi hiç bilmediğim bir evde yarı çıplaktım. Bunlar filimlerde olurdu. Tabii doğru ya Sude'nin hayatı da bir film değil miydi? Dramlarla dolu bir film. Biraz daha düşünmeye devam edersem beynimi kaybedebilirdim. Susmalı, ve sadece hedefe odaklanmalıydım. Öyle de yaptım. Korkak adımlarla kocaman evde yürümeye ve ev sahibini bulmaya çalıştım. 2 odaya baktım. Boştu. 3.oda ise. Oda değildi mutfaktı. Mutfağa girdiğimde Emrah elinde fırın eldiveniyle karşımda duruyordu. "Ben de ne zaman uyanacağını merak ediyordum" dedi yarım ağız bir gülümsemeyle. Öyle bir şok geçiriyordum ki ağzım bir karış açık kalmıştı. "Ne..ne sen nasıl ben.." "anlamıyorum Sude" derin bir nefes aldım. Içimdeki siniri yutmaya çalışırken boğazımın acıdığını hissettim. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp sinirimin tüm vücuduma yayılmasına izin verdim. Yavaş adımlarla Emraha yakınlaşırken aynı zamanda konuşmaya başladım "Bak Emrah. Burası neresi, buraya nasıl geldim, kıyafetlerim nerede.. bunların hepsini atlıyorum. Cümlem henüz bitmemişken Emrah ile aramızda santimler kalmıştı. Konuşmaya devam ettim. "Hayatım senden sonra o kadar film gibiydi ki şuanda bulunduğum durum çok da acayip gelmiyor. Ama içinde sen varsın. 1 yıl sonra hiçbir şey olmamış gibi karşıma çıkıyor ve kuzenimin zoruyla getirildiğim barda bana arkadaşça elini uzatıyorsun. Bunlar da yetmemiş gibi en son hatırladığıma göre beni bir adamın evinden kurtarıp kendi evine getiriyorsun" artık aramızda milimler kalmıştı. "Ve elinde fırın eldiveni ile bir hayalet gibi karşımda duruyorsun" nefesini yüzümde hissediyordum ve aldığım nefese nefesi karışıyordu. Hızlı soluyordu, soluksuz konuşmalarım onu sinirlendirmişti. Zaten bana sinirlenmek için hep bir bahanesi vardı ya(!). Geri adım atmadan konuşmaya başladı "Izin verseydim de o adam seni öpse miydi?" Tanrım gerçekten beni neyle sınıyorsun? Veya sorumu değiştirmem istiyorum beni neden sürekli aynı sınavla sınıyorsun? "Evet, evet! Öpseydi. Sanane ki. Gerçekten sanane. 1 yıl boyunca arayıp sormadın ve şimdi çıkıp beni kötü adamın elinden kurtarıp kahramanım olabileceğini mi düşünüyorsun. Sen..Sen bu..hikayedeki" "kötü adamım değil mi?" Bunu söylerken gözlerinde "hayır" dememi isteyen bir şey vardı. Eski sude derdi. Ama ben, suanki ben demeyecektim. Işaret parmağımla sol göğsüne dokunarak "evet" diye fısıldadım. Donuk gözlerle gözlerime baktı. Yaklaştı. Yaklaştı. Kulağım nefesiyle çınladı. Sanki bir güç göğüs kafesime bastırıyordu. Nabzım hızlandı. 1 yıl boyunca hiç mi değişmemiştim. Aslında hayır, değişmiştim. Ama ona karşı değil. Ona karşı hep aynıydım.
"Ben sadece pamuk prensesin kalbini çalmak isteyen kötü bir avcıyım" diye fısıldadı kulağıma. Ben cevap veremeden başka bir ses araya girdi. "Emrah abi bununla ne yapalım?" Emrah benden birkaç salise daha hızlı döndü sesin geldiği yere. Gördüğüm şey ise.
Ceset.

UÇURUM ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin