İNKAR

81 24 8
                                    

Tenime değen güneşin dokunduğu yeri iyileştirmesine izin verdim. Haftalardır evden market dışında hiçbir yere çıkmamıştım. Arada kendi evime uğrayıp hiçbir şeye bakmadan odama koşuyor ihtiyacım olan birkaç parça kıyafeti alıyor ve ışık hızında evden çıkıyordum. Meltem ablalar iş yüzünden seyahate çıkmışlardı. Okan da eve bazen uğruyordu. Benimle ilgilenmek istese de umutsuz vaka olduğumu fark edip tekrar uğraştığı şeylere devam ediyordu. O tekrar bilgisayarına dönerken '' Ne yapıyorsun?'' diye meraklı bir soru yönelttim. Sesim kendime bile yabancı gelmişti. Öyle ki günlerdir kimseyle konuşmamış delirme derecesine gelene kadar kendimi sıkmış sadece evde kimse yokken ciğerlerimde nefes kalmayana kadar ağlamıştım. Cidden merak etmesem de Okan'ın beni konuşturma çabaları içimde bir yerlere dokunmuştu. Meltem abla, giderken bir yanı buruktu. Böyle bir zamanda gitmeyi hiç istemese de ailemin yokluğu onlara iki katı sorumluluk yüklemişti. İşleri bana devredecekleri hiçbir bilgiye sahip değildim. Onlar da bu süreçte bana böyle bir yükü verecek insanlar değildi neyse ki.

Okan şaşkınlıkla baktığı gözlerini ürkmemem için saklamaya ve normal davranmaya çalışmıştı. Benden 2 yaş büyüktü. '' Üniversite tezimi hazırlıyorum, ama işin içinden çıkamayacağım baksana.''

Gözlerim usulca ekrana kaydı. Ben gözlerimi kırpıştırırken o birkaç cümleyi düzeltmekle uğraşıyordu. İstatistiksel bir sürü terim vardı. ''Açıkçası... hiçbir şey anlamıyorum.'' diye itiraf ettim.

''Ben de anlamıyorum ki.'' derken laptopu elinin tersiyle itmişti. Sesinde şakadan çok can sıkıntısı vardı. Ne yalan söyleyeyim bu can sıkıntısını yaşayacak kadar normal duygular içinde olmayı şu an çok isterdim. Yarım ağız gülerken '' Eminim halledersin.'' diyebildim.

''Amaan!'' sesi bıkkın çıkmıştı. '' Hoca da beğenmezse kendi bilir.''

Ona gülerek olduğum yerden doğruldum. Televizyon izlemek için salona inmiştim. Okan da yalnız kalmayayım diye yanımda çalışıyordu. Haftalardır beni esir alan titreme de nihayet son bulmuştu. Yukarı kata bana verilen odaya doğru çıkarken sürekli burada kalamayacağımı düşündüm. Belki bir süre daha dedim kendime. Henüz o eve girmeye hazır hissetmiyordum. Anılar ok gibi vücuduma saplanıyor. Zaten kanayan yaralarımda kapanmaz izler bırakıyordu.

Aynanın karşısında duran yansımama baktım. Oldukça zayıflamıştım. Koyu kahve gözlerimin altında zıt renkli halkalar oluşmuş, açık kestane saçlarım dağılmıştı. Bir tutam saçı kulağımın arkasına götürürken tenimin ne kadar solgun göründüğünü bir kez daha fark ettim. Hava oldukça güzeldi. Sanırım bugün tenim biraz güneş görse fena olmazdı. Altıma dar kot bir pantolon üzerime de kahverengi süet ceketimi geçirdim. Saçlarımı da hızlıca at kuyruğu yapıp son halime bile bakmadan aşağı indim. Okan ne olduğunu anlamayan gözlerle bakıyordu. Kafasını bir şeyler söylememi bekler gibi salladı. '' Bir şeyin yok ya? Lazımsa söyleyebilirsin, biliyorsun.''

Gerçekten onunla kardeş gibi büyütülmüştük. Merhameti hep vardı. '' Biliyorum, ama ben.. belki biraz dışarı çıkmalıyım.'' daha sözcükler dudaklarımdan dökülürken bile neredeyse vazgeçecek gibi oldum. Okan anında atıldı. '' Çok iyi bir fikir, hatta arkadaşlarınla görüşmek de iyi gelebilir.''

Kafamı onaylar gibi salladım ama hayır sanırım tek çıkmam en iyisiydi. Balıkesir de yaşıyorduk. Ve burada yapılacak en iyi aktivite deniz kenarında dolaşmak olurdu. Sakin adımlarla ilerlerken içimde bir huzursuzluk baş göstermişti. Ellerimi ceketimin cebine sokup arkamda kimsenin olmadığından emin olmak ister gibi geriye bakındım. Kayalıklara geldiğimde sıcak havanın içimi ısıtmasını bekledim ama hala buz gibi kaskatıydı. Yanımdan gölge gibi belirli belirsiz bir şey geçti sandım bir an. Evde kala kala dışarıyı mı unutmuştum. Düşüncelerime can sıkıcı bir şekilde iç geçirirken dikkatimi çeken şey karşısında tepkisizce kaldım. Belki de kendime haksızlık ediyordum. Çünkü sol çaprazımda bana, gözlerini bir saniye bile ayırmadan bakan genç adam normal karşılanamazdı öyle değil mi?

MAHNAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin