Eylül 2016
Dünyadaki bütün insanlara hayatın tanımı sorulabilseydi eğer verilen cevaplarda birbirine benzeyen tek şeyin harfler olacağına adım gibi eminim. Çünkü hayat, her insana farklı bir silüette görünüyordu. Çünkü hayat, her insan için farklı bir silüete bürünüyordu.
Şuan hayatın bana nasıl göründüğünü tanımlamak benim için ne yazık ki mümkün değildi. Tamamen algımı aşan hayatımı yorgun ve durgun gözlerle izleyebiliyordum sadece. Sanki çok üşüyor ısınmaya çalışıyordum. Isınmaya çalıştıkça yanıyor, serinlemek için hayatımın penceresini açıyordum. Serinledikçe donuyor ısınmak için yanıyordum. Böyle bir döngüye esir olmuştum adeta. Dondukça hissizleşiyor, yandıkça isleşiyordum.
Babamın kucağında uyuya kaldıktan sonra, olayların ardından zayıf düşmüş bedenimin biri tarafından taşındığını hissetmiş ardından saçlarımın arasına konan öpücükle bunun babam olduğunu anlamıştım. Yazın ortasında olduğumuz için çoğunlukla damda uyurduk.
Ve şuan; ben, annem, ablam, yeğenim koyun koyuna gecenin yumuşak esintisinde uyuyorduk.Gördüğüm kabusların bilmem kaçıncısına uyanmış, bir daha uyumaya cesaret edememiştim. Sırtımı tahtın demir korkuluklarına verip yüzümü kapkaranlık gecenin apaydınlık yıldızlarına ve gecenin hakimi olan aya çevirmiştim.
Ay, her şeyden, herkesten haberdarmışçasına bir anne tavrıyla elleri belinde insanları izliyordu sanki. Kimine kaşlarını çatarak, kimine şefkatle bakıyordu. Bana bakışı ise acımadan farksızdı sanki. Hâlime üzülüyor, bulutlara ağlamaları için emir veriyordu adeta.
Gün ağarana kadar öylece bekledim. Düşünceler bir olup uçurumdan itmeye çalıştılar beni. Gece boyunca düşüncelerle savaştım. Bu hayat savaştan ibaretti zaten. Savaşın ya insanlarlaydı ya da tamamen düşüncelerinle.
Düşüncelerle savaşımın mağlubiyetinden sonra son bir kez sabahın taze havasını içime çektim. Ve her şeye göz yumacağım bir güne daha başladım.
•*•*•*•*•
"Hey Siri! Siri... Neden cevap vermiyor bu yaa! Eğer telefonun içinden çıkmazsan seni suya koyarım Siri!" Yeğenim Asya'nın sesi ile gözlerimi ona çevirdim. Sabahtan beri yaptığı haylazlıklar yetmiyormuş gibi şimdi de telefonu eline almış Siri denen kadının telefondan çıkmasını istiyordu.Yanıma gelip " Elihan abla teyze, Siri'yi çıkarsana," dediğinde telefonu elime tutuşturmuştu bile. Bende ona uyup tek gözümü kapatarak şarj deliğinden telefonun içine baktım ardından Asya'ya bakıp göz kırptım. Telefonu hızla sallayıp tekrar şarj kısmından içine baktım.Şu an eğer içinde herhangi bir canlı olsaydı beyin sarsıntısı geçirip ölmüştü zaten! Sonra Asya'ya baktım. Omuz silkip kafamı olumsuz anlamda salladım.
Asya'yla oynamaya devam ederken annem geldi. "Okula gitmeyeceğine emin misin kızım?" Deyince kafamı aşağı yukarı salladım. Yanıma gelip bulaşık yıkadığı için nemli olan elini yanağıma koydu ve kafama uzun bir öpücük kondurdu. Eskiden olsa nemli ellerle yanağımı avuçlamasına sinir olur, kızardım. Ama şimdi annemin şefkatine ihtiyacım vardı.
Yanağımı avucuna daha fazla bastırıp gözlerimi kapattım. Zaman, anne şefkatinin yanında halt etmişti! Anne şefkatinden daha etkili bir ilaç mı vardı?
Bir damla yaş akıp kondu annemin avucuna. Islaklığı fark eden annem dizlerinin üstüne çöküp gözlerimin içine baktı."Ben ilkokul mezunu bile değilim, bilirsin kızım. Ama öğrenmek için illa okumak gerekmiyor. Bu yaşıma kadar öğrendiğim bir şey varsa, o da; insanın er geç her şeye alıştığıdır. Yaşadığın kayıp çok..." deyip duraksadı. Cümlesinin sonunu nasıl dolduracağını düşünüyordu belli ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sükût-u Vaveyla
Ficção AdolescenteHayat bir boyadan ibaretti zaten. Her insana belirli renkler veriliyordu. Ve insanlar o renklere göre hayatlarını boyuyorlardı. Sanırım... şimdi anlıyorum. Benim boyalarım elimden alınmıştı. Ve boya kutumda sadece üç renk kalmıştı. Siyah, beyaz ve g...