DAOF-2

267 74 362
                                    

Christina Perri - Human

🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥
Benim yüzümden zarar görmeni istemiyorum.
🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥

Aradan bir hafta geçmesine rağmen daha yaşananları atlatamamıştım.

Fenix arada yanıma gelip beni eğlendirmeye çalışıyordu. Tabi bana bir etkisi olmadığını anlayınca vazgeçip dizime yatıyordu.

Bir süre sonra ablam gelip bir şeyler diyordu ama dediklerinin hiçbirini anlamıyordum.

Yine ben dizimde Fenix ile duvara bakarken ablam geldi. İki elini de omzuma koyup sarsmaya başladı. Bir yandan da bir şeyler diyordu. Tabi ben ne dediğini anlamayıp yüzüne boş boş bakıyordum. Biranda zihnimin içinde bir ses duymaya başladım.

Ne olduğunu anlamak için dikkatimi o sese verdim – çünkü çok güçlü bir sesti ve duymazlıktan gelemiyordum.- Bu Fenix'ti. Bana eğer aileme bunu yapanları bulup bedelini ödetmek istiyorsam kendimi toplamam gerektiğini söylüyordu.

Gerçekten de haklıydı. Bunları yapanların cezasını vermek istiyorsam , ki istiyordum, kendimi toplamalıydım. Hemen başımı sağa sola sallayıp toparlanmaya çalıştım.

Kendime geldiğimde ablamın ne dediğini anladım. O da bana kendimi toplamamı söylüyordu.

Biraz daha kendime gelince '' abla sakin ol. Ben iyiyim artık. Sorun yok.'' dedim.

Ablam emin olmak için yüzüme biraz baktıktan sonra sarıldı. Bir yandan da '' iyisin değil mi? Beni kandırmaya çalışmıyorsun değil mi?. ''

"Abla biraz sakin olur musun? Ben gerçekten iyiyim. Tamam daha tam üstesinden gelemedim ama en kısa zamanda toparlanırım. O yüzende sıkma sen o güzel canını.'' dedim. 

Ablam ciddi olup olmadığımı anlamak için tekrar yüzüme baktı. Ciddi olduğumu anlayınca kolumdan tutup beni arkasından sürüklemeye başladı.

Yarım saat – bir saat sonra ormanın içinde ağaç dallarından yapılma küçük bir kulübenin önünde duruyorduk.

Daha da yaklaştığımızda kulübenin küçük bir verandasının ve verandanın üstünde gece oturup yıldızları izlemek için konulduğunu tahmin ettiğim bir tane sandalye bulunuyordu. Ayrıca ağaçtan yapılma kapının iki yanında yine ağaç yapılma birer tane pencere vardı.

İçeri girdiğimizde her tarafta raflar vardı. Rafların bir kısmının üzerinde bazı iksirlerde kullanmak için anlamadığım değişik malzemeler, bir kısmında ise birbirinden farklı büyüklü küçüklü büyüklü kitapları bulunuyordu.

Bazılarının üstünde güneş, rüzgar, alev, kılıç gibi şekiller hatta ne olduğunu çözemediğim değişik amblemler vardı.

Biran için etrafı incelemeyi bırakıp yanıma baktığımda ablam yanımda yoktu.

Gözüm ablamı ararken karşı odadan geldiğini tahmin ettiğim sesler geliyordu. Seslere odaklandığımda ablama tanımadığım biri bir şeyler konuşuyordu.

''Ne oldu Elizabeth? Hangi rüzgar attı seni buraya ?''

''Konu Jess. Yardımın gerekiyor.''

''Seni dinliyorum. Ne yapmamı istiyorsun?''

'' Ailemize olanları duymuşsundur. Onlara bunu yapanın Kıyamet Ejderi olduğundan adım gibi eminim. Kardeşim için geldiler biliyorum. Onun özel olduğunu doğduğu günden beri biliyorlardı.

Forneak burada hiç güvende değil. Lütfen bir portal açıp Jess'i buradan başka bir yere gönder. Daha güvende olabileceği bir yere.

Yakında tekrar gelecekler. Hissedebiliyorum ve bu sefer bu kadar şanslı olacağımızı sanmıyorum. Lütfen Forneak. Onu korumama yardım et.''

''Ah! Tamam. Sanırım güvende olabileceği bir yer biliyorum.''

Son konuştukları şeyden sonra sesler kesilmişti. Galiba buraya geliyorlardı. Hemen kendimi toplayıp sanki hiç dinlememişim gibi etrafa bakıyormuş gibi yapmaya başladım.

''Hiç etrafa bakıyor numarası yapma küçük hanım. Bizim konuşmamızı dinlediğini biliyorum.''

'' Ne... Hayır...Hayır dinlemedim.''

''JESS!!!''

''Ah! Tamam dinledim. Özür dilerim.''

''Neyse tamam madem dinledin ne olacağını biliyorsun değil mi?''

''Evet ama ben seni bırakıp gitmek istemiyorum. Ya sana da bir şey yaparlarsa? Seni de kaybedemem. Hem şu Kıyamet Ejderi de kim? Ve ...''

''Jess önce bir sakin ol. Aklında bir sürü soru olduğunu biliyorum. Zamanı geldiğinde hepsini öğreneceksin ve bana bir şey olmayacak. İyi olacağım. Beni kaybetmeyeceksin tamam mı? Söz veriyorum.''

Cevap olarak sadece başımı olumlu anlamda sallayıp sarıldım.

''O zaman gel hadi karşı odaya geçip başlayalım.''

Ablam sarılmayı bırakıp ayağa kalktığında bir şey demeden onu takip ettim. İçeri aynı biraz önce bulunduğumuz oda gibiydi.

Aralarındaki tek fark üstünde anlamadığım türde amblemlerin olduğu kitapların daha fazla olması ve çözemediğim türde eşyaların bulunmasıydı.

Biz içeri geçtiğimizde adının Forneak olduğunu öğrendiğim büyücün kollarını sanki büyük bir daire çiziyormuş gibi birkaç kez önünde dönderdikten sonra ellerini çizdiği dairenin içinden geçiriyormuş gibi öne doğru ittiğini ve büyük bir portal oluşturduğunu gördük.

Forneak işini bitirince geriye doğru döndü. Gözleri bizi bulduğunda başını hazır anlamında salladı.

Ablam hemen başını sallayıp dizlerinin üzerine çöktü.

''Jess şimdi senden o yerdekileri üzmemeni, onları da sevmeni ve oradan kaçmaya çalışmayacağına dair bana söz vermeni istiyorum.''

''Tamam söz veriyorum. Abla... Ben seni bırakıp gitmek istemiyorum. Benim yüzümden zarar görmeni istemiyorum.''

''Jess bu konuyu biraz önce çözdüğümüzü düşünüyordum. Bak ablacım biraz önce de dediğim gibi ben iyi olacağım. Kimse bana zarar vermeyecek tamam mı? Söz veriyorum.''

Ablamın dedikleri üzerine sadece başımı olumlu anlamda sallayıp sımsıkı sarıldım.

Biz böyle sarılırken Forneak '' portalı daha fazla açık tutamam biran önce gitmelisin'' diye uyardı. Ablamın kokusunu son bir kez daha içime çektikten sonra kollarımı çekip ayrıldım. Arkamı döndüğümde Forneak elinde tuttuğu bir kağıdı bana doğru uzatıyordu.

''Bunu gittiğin yerdekilere ver. Burada her şey yazıyor.'' Dedi. Elindeki kağıda kısa bir süre baktıktan sonra alıp portalın yanına gittim. Geçmeden önce son bir kez daha ablama bakıp portalın içine girdim.

Ateşin Kara Melek'i  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin