2.BÖLÜM|"BAZEN YAŞAMALI İNSAN"

116 16 172
                                    

Okuma tarihinizi buraya yazabilirsiniz. Bölüm Hatice-kurt07 'ye ithaf edilmiştir.

Bazen hayat sana ağır oyunlar oynatarak yaralar, bazense güzel rollere sokarak güzel oyunları oynatıp besler ruhunu. En kötü olanıysa sana umutlar vererek seni yok etmeye başlamasındadır...

Peki ya hayat neydi?

Hayat seni rollere sokarak yok olmanı sağlamaktı. Seni kukla gibi kullanırdı rolden role şekilden şekile sokardı. Bazense oyuncağı yapardı sürekli oynadığı fakat asla değer vermeyip sevmediği oyuncağı.

Ben mi?

Ben hepsiydim ama ençok da o oyuncaktım. Şu hayatta hep geri planda oldum, öne çıkmak için çok çabaladım ama yorulduğumla kaldım. Merhametli bir insandım. Merhametim bana merhametli davranmayarak ruhumu acıttı.

İnsanlar için çok şey yapardım kendimden çok taviz verir kendimi yok sayardım. Karşılığında ise sevilmeyen bir türlü değer görmeyen o oyuncak olurdum. Asıl sorunsa asla yeter demezdim ve temeli çürük olan ruhumu iyice enkaza dönüştürürdüm.

Çok çabaladım çok uğraştım ama işte olmadı.

Ne çok değer gördüm ne de sevildim.
Öylesineydim, gelip geçen bir meltem gibiydim yüreklere hafifçe dokunup çekip giderdim yanlızlığıma.

Ben buydum, yüreğim bir buruktu.
Ne ah vahlıktı, ne de geçici.
Derindi yaralarım sarmalarını beklerdim duymadılar, görmediler ki! Ruhumdaydı, kalbimdeydi yaralar.

Dedim ya temelim sağlam değildi ki yıkılmasın, bir vuruşta yıkılırdım. Sertçe vurmalarına izin vermedim.
Hafifçe vurdular lakin en büyük darbeyi ise ben yaptım ruhuma, yıkıldı ruhum.
Enkaz altında kalan umutlarımdan ise haber alınamadı.
Kurtarılmayı bekleyen ölü umutlardı,
kurtarılmayı bekleyen cesetlerdi. Umutlarımı ne ben kurtardım ne de başkası. Yok olmuşluğun içerisinde yok ettim kendimi, asılan hayatımın bir bedeli olmadı yargısız infaz yiyen umutlarımın suçluları ceza almadı ve küçüğüm elde kalan tek şey hiçbir şey olmamasıydı...

Şimdi bir camın ardından yaşam savaşı veren kırgın adama bakıyorum. Adeta araftaydı babam, ölüm ve yaşam arasında biçare bir şekilde sıkışıp kalmıştı...

Sahi ne demişti o gün doktor?

"biz elimizden geleni yaptık. Hastanın durumu hâlâ kritik, yoğun bakımına alacağız. Bundan sonrası hastaya kalmış, kendinizi her şeye hazırlayın"

temkinli ses tonuyla bize bunları söylerken ben öylece doktorun önünde dizlerimin üstüne çökmüş duruyordum.

Ölmemişti babam! Bir çocuğunu da yara bere içinde bırakıp gitmemişti. Lakin araftaydı. Beklemekten başka elden gelen bir şey de yoktu...

Yoğun bakımına götürülen babamın uyanmasını nasıl da heyecanla beklemiştim.
Uyanırdı ki! O benim babamdı.
Babama kırgındım, kızgındım lakin her şeyine rağmen o benim biricik babamdı.

Yüreklerde endişeyle, her gün solan ümitle üç gün geçmişti. O üç günün sonunda yine gelmişti doktor. Yogun bakımına girip babamı kontrol etmişti. Durumunda hiçbir değişiklik yoktu.

Eksiltilmiş Mektuplar •| Yok Oluş |•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin