Seda, ismi Seda'ydı.
Bir akşam, alışkın olduğu bir his boğazındaki düğümlere dokundu, onlara bir düğüm daha attı. Düğümler boğazını doldurdu, doldurdu, doldurdu.
Belki de boğazındaki düğümler, kalbine vurdu.
Belki de o düğümler hep kalbindeydi, kalbinden boğazına geçmişti.O düğümler belki gözyaşına dönüşüp gözlerinden aktı, belki cam parçalarına bürünüp kalbini bir kez daha kanattı. Belki de Seda ne ağladı, ne kanadı. Seda belki de düğümlere çoktan alışmıştı ve artık yüzündeki yaşları hissedemeyecek kadar hissizleşmişti.
Hayattan nefret ediyordu, Seda. Belki de hayatı sevmeye çalışmış, bir nevi gökyüzünde ya da denizde bulmuştu içindeki sevgiyi. Belki küçük bir çocukken hayatı sevmiş, sevdikleri elinden alınınca hayatının renkleri solmuştu. Belki Seda yalnızca büyümüştü, tek sorun buydu.
"Tek sorun." Hah, ne kolay bir söyleyişti değil mi? Tek sorun büyümek değildi, sorun büyümenin getirdiği her bir yenilikti. Sorun belki kalbindeki salıncakta sallanıp duran küçük kızın dizlerini kanatması, belki köşeye çöküp ağlayarak kendi gözyaşı denizinde boğulmasıydı.
Seda o akşam ailesinin yanındaydı. Odasından pek çıkmazdı, kendini soyutlayalı uzun zaman oluyordu. Kendi sorunları, omuzlarını zaten acıtıyordu. Bir de evdeki bağırış ve çağırışları ya da ona, hissettiklerine yöneltilen suçlamaları dinlemek istemiyordu.
Belki bir hata yapmıştı.
Belki yalnızlığını, kırgınlıklarını anlatmayı bilmiyordu.
Belki kimse Seda'yı anlamıyordu.
Belki de okulda yaşadıkları, insanlar, hayatı tanıma ve tanıdıkça nefret etme süreci onu yıpratıyordu.
Belki çok yalnızdı.
Belki bir LGBT bireyiydi ve karşılaştığı zorluklar onu paramparça ediyordu.
Belki öfkeliydi her şeye, öfkesi tüm enerjisini çalıyordu.
Belki de Seda, birazdan intihar edecekti.
İnsanlar konuşurdu, umutsuz birine. İnsanlar daima konuşurdu, belki iyi niyetle. Seda kendi kendine güldü, belki gülmek yerine ağladı. İnsanlar, insanları anlamıyordu ve ısrarla bunu reddediyorlardı. Evet, belki birinin dış dünyasında yaşadıklarını çözmeye çalışmak insanlara çok imkânsız gelmiyordu ama anlamadıkları bir şey vardı.
O sorunlar, çevreden gelen her bir sorun, belki bir anne, belki bir baba, belki bir fırtına, belki bir ihanet, belki bir his, belki de ağaçlardan dökülen sararmış yapraklar... Bu sorunların iç dünyasındaki biçimini kimse anlayamazdı. Kimse, kafasının içine girip oradaki düğümleri çözemezdi kolay kolay. Belki Seda kimseyi iç dünyasına alamazdı, belki de almak istemezdi. Belki de o uzun zaman önce pes etmişti.
İnsanların dudaklarından dökülen umutlu kelimeler, onda hiçbir etki yaratmıyordu. O kelimeler düğümlerine yaklaşıyor, sonra Seda'dan korkup kaçıyordu. Umutlarını içeri almayalı uzun zaman oluyordu. İnsanlar yine de susmuyor, konuşmaya devam ediyordu. Belki de hepsi iyi niyetliydi ama bu Seda'nın umurunda değildi.
Salondan çıkıp odasına ilerledi. Dişlerini sıktı, belki sinirden belki acıdan. Belki de hiçbir şey hissetmedi.
Yatağına uzanıp cenin pozisyonunu aldığında belki saçlarını okşayan bir el hayal etti, belki tüm bunların son bulmasını. İyi olacağını hayal etmedi. Bunu hayal etmeyeli uzun zaman oluyordu.
Ayağa kalktı, belki çaresiz yalnızlığı yüzünden belki yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından. Camı açtı, gökyüzüne baktı. Hiç yıldız yoktu. Önünde uzanan manzaraya, şehre baktı. İnşaatlar manzaranın ve gökyüzünün bir kısmını çoktan kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Elbiseli Kız'ın Hikâyeleri
Cerita PendekTek bölümlük ya da iki bölümlük kurgularımın toplandığı yer. 2019 Aralık. *kırmızı elbiseli kız *zizu *seda *Mavi