Kırmızı Elbiseli Kız 1

562 50 899
                                    

2019'un son hatırası

31 Aralık 2019 tarihinde saat tam 23.00'ı gösterdiğinde, dört katlı bir apartmanın dış kapısı açıldı ve dışarıya buz kestiren havaya rağmen şarap kırmızısı bir elbise giymiş bir kız çıktı. Önce başını sağa sola çevirip boş görünen yola baktı, sonra kapıyı kapattı ve hangi tarafa gideceğini düşünmeye başladı. Nedensizce, sol tarafı tercih etti. Yürümeye başlarken aynı zamanda siyah kaşe montunun düğmelerini ilikliyordu. Hava o kadar soğuktu ki yüzünün saniyeler içinde pembeye çalacağından fazlasıyla emindi. Dişlerini sıkıp ellerini cebine attı ve soğuk havayı ciğerlerine çekti. Soğuğu, soğuğun içinde bıraktığı hissiyatı seviyordu.

2019'un onun yılı olmadığını düşünüyordu.

İçinde meltem gibi esen bir umutsuzluk ve aynı zamanda sakin bir deniz kadar durgun bir alışmışlık vardı. Kasvetliydi sisleri ama sislerin içinde heyecanı temsil eden küçük bir mum ışığı vardı. Vedaları sevmezdi belki ama yenilikler onda ufak bir heyecan oluştururdu her zaman. Umutsuzdu ama o mum ışığında korkuya dair bir iz yoktu. O artık bazı şeyleri öğrenmişti.

Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Yürürken aynı zamanda bu yılın ondan aldıklarını düşünüyordu. Bu yürüyüşün amacı da buydu zaten, kendince bir veda etmekti geride kalan günlere. Öfkeliydi ama öfkesi soğumuştu. Denizin en dibinde yanmıştı ruhundan bir parça ve o parçadan geriye sadece küller kalmıştı. Sıcak olmasa da yangının kokusunu her tarafa yaymaktan çekinmeyen küller...

Yürüdüğü kaldırımın hemen yanından fıstık yeşili bir araba geçti. Bu ona çocukluğundan birkaç hatıra anımsattı. Gülümsemedi, burukça baktı sadece. Belki buruk bir tebessüm sunsaydı çok daha güzel olurdu ama dudaklarını kıvrılmaya zorlamayı sevmezdi. 

Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Her bir adımında bir hatırasını geride bıraktığını düşünmeye çalıştı ama yapamadı. Bu, onları terk etmek olurdu. O terk etmeyi beceremezdi. Terk etmenin düşüncesi bile içinin buz kesmesine yeterdi ve küllerini dondurmaya cesareti yoktu henüz. Belki bir gün o cesareti bulurdu ve... ve mahvolurdu. 

Bıraktığı nefes dudaklarından somut görünümlü bir sis bulutu gibi çıkınca bu hoşuna gitti, gülümsedi. Sanki içindeki sisleri etrafına gösteriyormuş, içindeki zengin dünyanın küçücük bir kısmını kanıtlıyormuş gibi hissetmişti. Yanaklarını şişirip kocaman bir nefes daha bıraktı dışarıya. 

Durdu ve nefesinin soğuk havada aldığı şekle, uçuşuna baktı. 

Uçuşuna ve kayboluşuna baktı. 

Gülümsemesi soldu.

Her şey uçmuş, kaybolmuştu.

Omuzları çöktü, gözleri doldu. Verdiği nefesler onu eğlendirmeyi bırakmıştı yürümeye devam etmeye başladığında. Gecenin güzel kasvetine yakışır bir piyanist uyanmıştı zihnindeki ufak bir kıvrımda. Valse, durmaksızın çalınıyordu. Dinledi, hüznü kalbine pompalandığında karşı çıkmadı."Umutsuz olduğu kadar yıkıcı bir veda olacak." diye düşündü.

Onu terk eden, kaybolan ve geri dönüp dönmeyeceklerinden emin olamadığı şeyleri düşündü her bir adımında. Denize dökülen hazineleri onun için geri dönecek miydiler? Onlar onu anlar mıydı? 

Kıymetlerini anlamıştı artık. Yalnızlık, nankörlüğü öldürürdü. 

"Peki ya gözyaşlarım, kahkahalarım? Gördüklerim, gömdüklerim? Hayallerim?" diye düşündü belirsizliğe doğru. Hiçbir şey belli değildi, hiçbir şey. 2019 omuzlarına bir ton düşünce ve belirsizlik bırakıp gidiyordu işte. Mutlu muydu?

Kırmızı Elbiseli Kız'ın HikâyeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin