-2

203 51 96
                                    

Ertesi Gün ;

Öğlenden beri Asaf'la Kızılay meydanındaydık.
    Asaf bir şirketten Cioluk teklifi almıştı ve böyle bir şey beklemediği için eli ayağına dolaşmıştı, yani bugün iş görüşmesine gidecekti. Çocukluğunda 4 yıl yetimhanede kalmıştı yani ben 14 yaşındayken gelmişti aslında bir babaannesi vardı ama annesi babası ve abisi trafik kazasında ölünce babaannesi yaşlı ve çalışmıyor olduğundan bakamam deyip yetimhaneye vermişti ama 18'ine gelince eve çağırmıştı. Yani hep ziyarete gelirdi zaten ama okutamam diye korkuyorum der ağlardı.

     Sonra da işte dediğim gibi.. sen kocaman adam oldun deyip yanına çağırmıştı ve hatta beni de çağırmıştı ama babamın evi bıraktığını duyduğumda buraya gelmiştim.

    Asaf'ın takımını bir kez daha çekiştirmesiyle omzuna vurup bana doğru çevirdim.
'Abartma be Asaf sakin ol alacaklar işe.'

Tedirginlik görüyordum gözlerinde. 'Ya almazlarsa Erdem? belki adam beni görünce vazgeçecek.

Gülümseyerek cevap verdim. 'Tabii ya haklısın, adam oraya kadar çağırmış ama şimdi bir baksa ki gömleğin karışık yani vazgeçtim, demeyi bırak seni güvenliğe falan attırır.' her ne kadar dalga falan geçsemde... O çok değerliydi.

Gözlerimi iyice açıp konuşmaya başladı. 'Gömleğimmi kırışık? harbiden mi? neresi lan göremiyorum!?

Cidden bakıyordu üstüne. Sabır çekip devam ettim.
lan oğlum geldiler mi sana ? saçmalama saat iki buçuğa geliyor hadi git artık şaka yaptım.'

Güldü ve başını sallayıp konuştu 'İyi be tamam gidiyorum geç kalmasam iyi olur.'

Deyip yola doğru yürümeye başladı bende alacaklarımı hatırlayıp marketlerden birine girdim.

•••

ne yapacağını bilmemek kadar saçma bir şey yoktu. Kararsızlık.. görünmeyen kor gibiydi. Bazen her şeye neyse demek geliyordu içinden.. ama bir anda her şeyi yerle bir etmek.... hadi neyse dedikten sonra ya keşke dersem diye sakınıyordu insan.

    Umut olmadan her yer meçhul karanlıktı. Sabırdı belki güç ama önce ne için sabrettiğini bilmek gerekiyordu. Çözüm bulmayı bir kenara bırak düşündükçe can yakıyordu bazen yok gibi çoktu bazen var gibi yoktu. Ne olursa olsun diyemez miydi insan? kendine yol çizemez miydi? zoru severdim ama zor bile değildi. Bir çizgisi yok muydu? Vardı. Gün geçtikç3 derinleşiyordu düşünerek içinden çıkılmıyordu.

      Tutamıyordun kesip atamıyordun. Ortası yoktu. Bazen insan her şeyi yok etmek istiyordu, kendini bile.

•••••

5 gün sonra ;

havaalanında çocuklarla vedalaştıktan sonra elimdeki valizi cihaza koyup ben de diğerinden geçtim.
 
   Tam valize elimi uzatmıştımki cihaz ötünce görevlilerden biri bana doğru döndü ve xr cihazını üzerimde gezdirmeye başladı.
     Cihazda ötmeye başlayınca sinirlerim bozuldu ve boş boş görevliye bakmaya başladım. Elimi cebime attığım da herkes tedirgin gözlerle bana bakıyordu. Sakince görevliye yaklaşıp 'üzerimde bomba var' diye fısıldadım ve adamın gözlerine bakmaya devam ettim. paniklediği açılan gözlerinden belli oluyordu. Hiç istifimi bozmadım. Sanırım anons yapmaya hazırlanıyordu ki 'mesela yani' deyip tebessüm ettim.

    Adam köpürmüştü ve şüpheli gözlerini bana dikmişti telefonu cebimden çıkartıp 'cebimde unutmuşum' dedim. Adam hâlâ aynı bakıyordu. Sıkıldım be artık. Telefonu valizin üzerine koyup kollarımı kaldırdım. Cihazla beni tekrar aradıktan sonra valizi alıp hızla uzaklaştığım sırada güldüklerini duymuştum.

SANCAKTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin