Diğerlerini karargaha göndermeye çalışıyorduk . Sakince konuşmaya başladım.
'Lan diyorum ki gidin üstünüzü değiştirin, bi kendinize gelin, sonra nöbetleşe falan bekleriz.!' Evet böyle diyordum çünkü ekip çok dağılmıştı.Mert hışımla cevap verdi. 'Ya abi olmaz diyorum. Ya bir şey olursa biz gidince.?'
Haklıydı. Eğer onlar yokken bişey olursa, gerçi olsalarda bir şey değişmeyecekti.
'Zaten bekleyince... neyse.' deyip sustum.
Ne yapacağımızı bilemiyorduk. Tek yapabildiğimiz şey duaydı. Sadece koridorda oturmuş sessizce bekleyebiliyorduk. Odaya kontrol için hemşire girmişti, daha sonra iki doktorun odaya doğru konuşmasına dikkat kesilmiştik...
3 saattir stabil diyorlardı ya şimdi! ne oluyordu? işlerini aksatmamak için bir şey soramıyorduk. Ayağa kalkmış bekliyorduk sadece.. adam içeride canlı ile uğraşıyordu ama biz sadece öylece bekleye biliyorduk. Ne berbat bir durumda lan bu. Düşüncelerim bölen önümüze gelen doktor oldu.
Gözümüzün içine baktı teker teker. Sessizce kurduğu cümleyi hem duymakta, hem idrak etmekte zorlanıyordum.'Başımız sağolsun.'
Bir anlık sinirle konuşmaya başladım. 'Ne demek başımız sağ olsun!?'
hâlâ yüzüne bakıyordum.. idrak etmek kolay değildi ulan. İçerideki makinanın sesinden daha bir uyuz olmaya başlamıştım. Resmen monitörün sesi beynimi sızlatmaya başlamıştı. Üzerini kapatıp ölüm saatini not alıyorlardı. Ekibe baktım, sonra monitöre.. Yine bi Ya Sabır çektim..2 Saat Sonra..
Öylece bahçede oturuyorduk, hava almaya ihtiyacımız vardı. Fazlaca.. cebimde çalmaya başlayan telefonu fark etmiştim ama bakmak ya da açmak istemiyordum. Önemli olabileceği düşüncesiyel neyse diyerek telefonu elime aldım..
'Erdal Komutan' arıyor..
Ne diyecektim Allah aşkına... Çok zordu lan, nasıl denirdi ki.. Elmecbur.. açtım.
Düğümlenen boğazımı zorlayarak konuştum. 'Efendim komutanım?'
Erdal Komutan sessizce sordu.
'Evladım bir haber var mı? Ne yaptınız?'Sakinleşmek için bir kaç defa sol elimi yumruk yapıp açtım. 'Komutanım Erhan yaralı fakat şu an iyi ancak Lodos komutanım Fatih Sönmez... şehit düştü.'
***
Şehit düşünce Asker, o mezara konulacağı zaman, yıkanmaz ve kefenlenmez de.. üzerindeki üniforma kefeni olur da öylece gömülürdü... şu an bayrak sarılı tabutu karşımızda, resmi önünde tabii ve yürekleri burkan bir acı da herkesin yüzünden satır satır okunuyordu...
İnsan ömrü bir ezan ve namaz arasında değil miydi? "Doğduğunda adıyla beraber okunan ezan ve öldüğünde kılınan cenaze namazı" İşte bu kadardı insan ömrü. Kimi böyle şerefiyle şehit olurdu, kimi bir kaza, kimi hastalık, kimi yaşlılık.. sonuçta herkes ölürdü ama şuda bir gerçekti ki kimi toprağa gömülürdü, kimi yüreğe.***
Lojmanlara dağılmıştık.. yarın kaldığımız yerden devam etmemiz gerekecekti ancak ne yapacağımızı bilmiyordum İnşallah edebilecektik çünkü bu bizim görevimiz di. Az önce Erdal Komutanın yanından dönmüştük, Fatih komutanın yerine geçirilmiştim..
Bu çok ağır bir yüktü.. hayatım boyunca kimsenin gözünde kimsenin yerine geçmek istememiştim lakin önce Vatan diyerek verilen göreve biiznillah icabet edecektik hepimiz. Babamı kaybettiğim gün geldi şu an aklıma...