• Y.S. -4 •

123 38 78
                                    

***
Diğer Üssün komutanı Ziya Polat'ın anlatımından;

Karargaha yaklaşık 500 metre mesafede, mağara gibi bir alanda sıkışmışlardı. Mağaranın geri tarafı boylu boyunca düz bir araziydi.
"Hadi la nerde kaldı bu helikopter?" Diye bağırdı terörist.
"Gelecek dedikya !" Diye karşılık verdim.
"Şans verdik diye sınırları zorlamayın komutan! Benim acelem var!" Diye bağırdı tekrar.

"Defol git o zaman Allah'ın cezası", diye mırıldandım.
"Heval! Şu çocuğu getir !" Diye içeriye böğürdü. (Mağaranın kenarından yalnızca bağırarak bizimle iletişime geçen terörist önünde çocukla biraz gözüktü.)
Çocuğun kafasına silahı dayayıp "Şakam yok bak komutan sıkarım kafalarına!" Diye bağırdı.
"Geliyo lan geliyo !" Diye kısa bir cümleyle ancak cevap verebildim. Geri içeri girdi.

Şu an helikopter bekleyen terörislerin keyfini bekliyorduk. Şartlarını kabul etmiş sayılırdık ancak tabiiki bizimde bir şartımız vardı. 2 helikopter istemişlerdi lakin şuan yalnızca 1 helikopter gönderilebileceği bahanesini öne sürerek durumu istediğimiz yola sürüklemiştik. Yağız hepimizi şaşırtarak ortaya farklı bir fikir atmıştı. Riskliydi ama aynı zamanda mantıklıydı. Garantisi olmadığı için uygulamak pek içimize sinmedi doğrusu.

Riskli olduğunu net bir şekilde tekrarlayarak en ufak aksilikte dahî olacakları anlatmama rağmen tek cümle ile kendine ve bu plana güvendiğini söylemişti. Risk başarının yarısıdır ve cesaret insanı zafere götürür diye de eklemişti. Allah yardımcımız olsundu.

Düşüncelerimden sıyıran, birden mağaranın alt tarafındaki girişine göre daha dar olan oyuktan fırlayan adam olmuştu. Tam silah çekmiştik ki adamın eliyle dur işareti yaptığını gördük. Ne olduğunu soracaktım ki, adamın yaptığı sus işaretiyle kaçmaya çalıştığını farkettim. Elindeki silahı attı ve ellerini teslim olurcasına kaldırdı. Şaşkındık tabii. Sessiz sedasız elimiz tetikte olan biteni seyrediyorduk. Adam bize kenardan yaklaşırken hâlâ elimiz tetikte hazırken, ne yapmaya çalıştığını izliyorduk. Adam biraz daha yaklaşmıştı ki dur işareti yaptım .

"Niyetin ne? Yaklaşma daha fazla indiririm!" diye sordum.
"Komutan vallahi teslim olmaya geliyorum. Kurtarın beni bunların elinden. Yalvarırım."

"Yaklaş!" Dedim şaşkınlığımı belli etmeden.
Adam iyice yaklaştığında ;
"Emre! Salih! Üstünü arayın." diyerek işaret ettim.
Tam yaklaşmışlardı ki adam konuşmaya başladı.
"Komutan üzerimde bomba yüklü yelek vardır." Ne diyordu bu! Tam mevzi alıp ateş edecekken devam etti;
"Komutan durun! Şuan etkisizdir. Görünce korkmayın diye dedim." İnanmalımıydık?
Sesi titremişti. Emin olmamakla beraber temkinlice yaklaşıp sordum.
"Sana neden inanalım? Geri bas!"
"Vallahi billahi kestim kablolarını komutan! İnanmazsanız bakın." Diye bir solukta döküldü.

"Lodos timi? bomba imha uzmanı kim?" Diye sordum.
-"Benim komutanım! Bomba imha uzmanı teğmen Mert Kaya !"
Yağız operasyon vesilesiyle yanımızdan ayrıldığı için timinin başında o gelene kadar ben vardım. Bizim karargahında bomba imha ekibi yeni değişip henüz tayin edildiğinden lodos timine sormuştum.
"Mert Kaya ! Temkinli bir vaziyette kontrol et!" dedim.

Mert adamın üzerini kontrol ederken bizde vaziyet almış bir yandan mağarayı, bir yandan onları izliyorduk.
"Temiz! İmha edilmiş komutanım"
Allah Allah. Ne karıştırıyorlardı? Yakında anlarız nasılsa diye düşündüm.
"Tamamdır. Emre! Salih! adamı karargaha götürün operasyon bittiğinde icabına bakarız." diye komut verdim.
Adamı karargaha götürdüklerinde, dikkatleri üzerine çeken bulunduğumuz alanın gerisinde ki boş alana intikal eden helikopter, olmuştu.

Mağaradaki soysuzlar helikopterin geldiğini duyup rehineler önlerinde dışarı çıktılar. Helikopter bilerek mağaraya pek yakın sayılmayacak bi mesafeye inmişti. Aralarında 150 metre civarı bi mesafe vardı. 2 terörist sırt sırta verip, birinin önünde kız, diğerinin önünde çocuk, çekiştirerek ilerlemeye başlamışlardı. Şimdi hamle sırası bizdeydi.

SANCAKTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin