Bölümü okurken dinleyebileceğiniz şarkı medyada :)
Yağız Sancar ;
Beklediğimiz operasyon saati gelip çatmıştı. Saat şuan 20:36 ydı ve biz; Lodos ve Pusat timi mekana intikal etmiştik. Bir otelin restorant kısmında olacak sevkiyat işlemi için buradaydık. Geldiğimiz arabanın içerisinden otele doğru diktim gözlerimi.. Önce tabelayı, ardından kapıyı gözden geçirdim.
° Sarmaşık Otel °
Kapısında ki görevlileri şöyle bir süzdüm. Otel sahibinin operasyondan haberi olduğundan dolayı giriş için parola yeterli olacaktı.
Artık koordine bir şekilde başlama vaktiydi. Konuşmaya başladım. 'Mehmet, İso, Erhan, Melih, Barış ! Garson tayfa sizsiniz. Dikkatli olun. Ters bir şey görürseniz direk irtibata geçiyoruz!.'
'Tamamdır Komutanım.' gibi onaylayan ifadelerinden sonra diğerlerine geçtim.
'Mert, Akın, Leyla ! Siz ileri de olan servis bölümündesiniz. Aynı şekilde bi terslik falan olursa direk irtibata geçiyoruz !.'
'Selim ve Ali sizde arka taraftaki masada müşteri gibi oturup etrafı tarayın. Bi sıkıntı olursa, biliyorsunuz.' dedim.
'Anlaşıldı komutanım' cevabından sonra tekrar talimatları bildirdim.
' Teslimatı yapacak olan baş Mete Alkan. Şuanda mekanda, yapılıp bize bildirilen analizlere göre lacivert takım elbiseli ve elinde siyah bir çanta var. O çantada teslimatla alakalı illegal belgeler, sözleşmeler ve daha bilmediğimiz bir çok şey var. Yani hem o adamı ve bulaşan herkesi suç üstü yapıp hem o çantayı almak zorundayız. Hadi kolay gelsin.'
Dedikten sonra açılan kapıyla beraber inip mekana doğru yürüdüm. Zehra yanımda, garson tayfa açık ara mesafeyle arka çaprazda, servis, müşteri tayfa henüz inmemiş bizim biraz daha uzaklaşmamızı bekliyorlardı.
Kapının önüne geldiğimde görevliye baş selamı verip Lodos dedikten sonra Zehra'da aynı şekilde selam vererek Pusat dedi. Görevli de baş selamı verip önümüzden çekilince gayet sakin bir şekilde ilerlemeye başladık. Aynı mesafeyle, irtibata geçmeden herkes görev yerini aldığında bizde ön masalardan birine oturduk.
Zehra'yla konuşuyormuş gibi yaparak etrafı izliyorduk. Takriben bir 10-15 dakika sakin geçmişti. Biraz gerimizde olan masanın yakınlarında olan hareketlenmeyle dikkatimizi orada topladık.
Evet hedef buydu. Çaktırmadan takip etmeye başladım. Kendisi oturduktan sonra elindeki çantayı yavaşça masaya bıraktı ve karşısındaki iki adamla konuşmaya başladı. Kulağımdaki kulaklıktan gelen seslere odaklandım bir anda. Mert! Mert'in sesiydi ama çok tuhaf geliyordu.
'Komutanım! Hedef burada! Asansörden indi az önce. Yer talimatı veriyorum. Kat 3, sondan 2. asansörden indi ve sol koridorda ilerliyor şuan. Akın ve ben oda servisi aracıyla peşindeyiz.'
Ne? Ulan adam arkamda oturuyordu. Mümkün değil. Sakince konuşmaya başladım.
' Mert! Bu mümkün değil. Eminmisin Mete Alkan olduğuna? '
Cevap gelmedi.
Tekrar seslendim. 'Mert!'
Sadece cızırtı vardı. Az önce Akın yanımda demişti değilmi ? Bu kez Akın'a seslendim.
'Akın?!'
'Komu-' dediği sırada ses kesildi. Bu mümkün değildi. Bu işin içinde bişey vardı. Bu kez Garson tayfaya seslendim. Ben seslenirken sesimi sakin ve Zehra'yla konuşuyormuş gibi tutmaya çalıştığım için Zehra'da tedirgin olmamaya çalışarak yüzüme bakıp bir şeyler söylüyordu.
