Sabah saatlerinde...
Namazdan sonra çantamı toparlamış, gerkenleri yerleştirmiştim. Şu an ise bir yandan düşünüyor, bir yandan elimdeki zeka küpünü döndürüyordum.
Aklıma gelen şey ile yataktan kalktım ve çalışma masamın önüne gidip sandalyeye oturdum. Bir zamanlar hat sanatına merak salmıştım ve birtakım çaba göstererek de biraz geliştirmiştim elhamdülillah.
Arada içimden geldikçe yazardım ve şu anda yazasım gelmişti. Bana göre yazı, ha deyince yazılacak bir şey değildi ve tamamen gönül işiydi... kaligrafi yazmayı da severdim. Çekmeceden hokka, divit ve defterimi çıkardım.
Defterden rast gele bir sayfayı çevirdim,
hokkanın içerisine mürekkebi koydum ve divitide hokkanın içerisine daldırıp çıkardıktan sonra yazmaya başladım..
Lafzatullah yazasım gelmişti bi anda. Önce 'elif' harfini yaptım ve sonunu attırarak bıraktım. Tekrar diviti hokkanın içerisindeki mürekkebe batırdım ve böyle böyle devam ederek yazımı bitirmiştim. Saat 8 için biletlerimizin alındığını biliyordum. Saat 7 sularıydı...İso'dan gelen mesajla çantamı da alıp dışarı çıktım. Karargahın önüne ilerledim ve arabanın karşısında durdum. Daha sonra yavaşça ön koltuğun kapısını açtım ve bindim. İso'ya selam verdikten sonra geriye yaslandım. Şoför koltuğunda İso, yanında ben, arkada da İso'nun eşi ve Zehra vardı.
Bakışlarımı direkt önüme çevirip yolu izlemeye başladım. Bir süre sonra İso seslendi. "Komutanım torpidoda biletler vardı onları bi alırsan?" Bunun üzerine başımı sallayıp torpidoyu açtım. Direkt olarak karşıma çıkan biletleri elime alıp incelemeye başladım. Önce kendiminkine göz attım.
Yağız Sancar: koltuk numarası 84 vs. vs...
Zehra Kandemir: koltuk numarası 96..Hassasiyetime özen gösterilerek yapılan davranışla rahatlayıp, derin bir nefes aldığım sırada havaalanına gelmiştik.. hep beraber kapıları açıp arabadan indik.
Zehra'nın, Ayşe yengeyle vedalaşarak bagajdan çantasını almasını beklerken İsoyla el sıkıştık. O sırada İso "Komutanım tam olarak ne yapacağız ? Yani.. sen böyle apar topar-" diye konuşurken istemeyerek de olsa lafını böldüm. Laf bölmeyi sevmezdim ama bilmediğim ve zaten merak ettiğim bi konu hakkında konuşmak istemedim. "Bende bilmiyorum İso. Yaşayıp göreceğiz. Ben yokken rahat durun. Bi arıza çıkmadan kazasız belasız bitirelim bu operasyonu.. yani.. her neyse. Time selam çak. Emir olmasa, biliyosunuz yani. Anca beraber kanca beraber." Deyip gülümsedim. İso'da "Biliriz Komutanım. Hadi Allah'a emanet" dedi. Daha sonra direkt olarak içeriye yürümeye başladık. Göz ucuyla Zehra'nın peşimde olup olmadığını kontrol ettim. Evet, arkamdaydı. Bende sakince yürümeye devam ettim.
Çantalarımızı koymamız gereken cihazın önüne geldiğimizde, elimdeki biletlere bi göz atıp elimdeki biletleri ayırdım ve biletini hizâma kadar gelmiş olan Zehra'ya uzattım. O sırada da diğer elimde çantayı cihaza bırakıyordum. Zehra'da elimdeki bileti alıp, çantasını bıraktığında bizde xr cihazdan geçmek üzere ilerledik. Tam geçerken yan tarafta gördüğüm yüz çok tanıdık gelmişti. Bu şeydi sanki... Haa hatırladım.Önceki geçişimde sinir kat sayısını zirvelediğim lakin adını dahî bilmediğim adamdı. Öfkeyle gözlerimin içine bakarak ağzını kıpırdatınca ona kulak kesilmiştim. Açıkçası ne söyleyeceğini merak etmiştim. Ben bir yandan yavaşça ilerleyerek ona bakarken o sadece gülümsemekle yetinmişti.
Ben aynı şekilde karşılık verdim ve onun gibi baş selamı vererek yürümeye devam ettim.
Zehra Kandemir'den devam:Yağız'ı takip ediyordum. Az önce cihazdan geçerken güvenlik görevlisiyle konuşmadıkları halde aralarında süren hukuk dikkatimi çekmişti. Aslına bakarsak.. dikkatimi çeken başka şeyler de vardı...
Mesela neden hiç konuşmuyordu ? Tamam bu beni pek ilgilendirmez şu ama... neden konuşurken dahî yüzüme bile bakmıyordu ? Kaba yahut kibirli bir insan olduğunu düşünmüyordum. Sert tavırları ve soğuk esen rüzgarı oldukça belliydi.. Ben zihnimde bu soru işaretleriyle yürürken, yürüyen merdivene gelmiştik. Seri adımlarla basamaklara ilerledi ve bende arkasından tabii. Merdivene ulaşıp bindiğimizde aramızda 2 basamak vardı. Bu kezde ne yapacağını merak ettiğim için hareketlerini takip etmeye başladım. Her zamanki gibi sürekli yere, arada saatine ve yukarı bakıyordu. Göz ucuyla benden tarafa baktığında 2 basamak olduğunu fark etmiş olacak ki, yavaşca 3 basamak daha aşağıya indi. Doğrusu.. bence takdire şâyandı. Bu denli dikkat eden bi insana rahatsızlık vermemek adına bakışlarımı kendime çektim.