-14-

857 51 91
                                    

İris yazıyor...

İris çevrimiçi

İris yazıyor...

İris çevrimiçi

Fırtına: Gsksjdflgkdğfkdpfdkx

Fırtına: Söv hadi bekliyorum

İris: Mutlusun değil mi?

Fırtına: Neden mutlu olacakmışım?

İris: Bilmem sen söyle.

İris: Sonum az kalsın acilde bitiyordu haberin var mı senin?

Fırtına: Ne?

İris: Ne okuyorsan o.

İris: Git mutlu ol şimdi.

İris: Kimseyi siklemeyen okulun en gözde kızlarından İris Binici, sırf panik atak geçirdiği için bahçenin ortasında ağlıyor!

İris: Güzel haber diyeyim bak tutar bu

Fırtına: Yanına geliyorum

İris: Gelme

İris: Git beni rezil etmenin mutluluğunu yaşa, gelme.

Görüldü.

Gözyaşlarımı elimdeki peçeteyle kurularken dudaklarımı ısırmadan duramıyordum. Görüldü atmasıyla telefonumun ekranını kapatıp kucağıma bıraktım. Bu yaşıma kadar güçlü olmuştum. Daha doğrusu güçlü olmak zorunda bırakılmıştım. Kötü bir çocukluk geçirdiğimi söyleyemezdim ancak unutulan taraf hep ben olurdum. Benden beş yaş küçük kız kardeşim o kadar mızmız bir çocuktu ki hayatım boyunca ailemin bütün ilgisi onun üzerindeydi. İlgiye muhtaç değildim fakat bir yere gidildiğinde sürekli evde unutulmak, o yaşta psikolojimi olumlu yönde etkilememişti.

Birden gözlerime kara bir perde indiğinde refleksle bez parçası olduğunu düşündüğüm şeyi sıkıca kavrayarak yüzümden çekmeye çalıştım fakat o kadar sıkıydı ki başaramamıştım. Fırtına'nın geldiğini anlamak benim için pek zor olmamıştı.

"Geldiğin gibi siktir olup gidersen çok memnun olurum."

Aksice konuştuğumda hafiften güldüğünü işitmiştim. Amacı neydi kesinlikle anlayamıyordum. Sıradan bir kızdım. Ne düşmanım vardı adam akıllı ne de dostum. Başkalarına sarabilirdi. Kaşlarım çatılırken sinirlerimin iyice bozulmaya başladığını hissediyordum.

"Neden ağladın?"

Histerik bir şekilde güldüm. Sesi anlaşılmasın diye incelterek konuşmuştu. Aptal. "Soyunma odasına kilitlemek çok ucuz bir numara, biliyor musun Fırtına? Normalde olsa kapıyı kırıp rahatlıkla çıkardım oradan. Hatta yalnızca çıkmakla kalmaz, kapıyı söküp sana takardım." Sessiz kaldığında ellerimi dizlerime vurarak dudağımı büzdüm. "Ama kilitlediğin bu umursamaz kızın kapalı alan korkusu var ne yazık ki."

Bir süre sessiz kaldığında bağdaş kurup saçlarımı topladım. Normalde hep salık bırakırdım ama ağladığım için yüzüme yapışıyorlardı. Ve şu an dış görünüşüm umurumda bile değildi.

"Bilmiyordum."

Güldüm kendi kendime. "Hep öyle denir zaten. 'Bilmiyordum.' Bir bok bilmiyorsunuz da bildiğinizi sanıyorsunuz işte. Gözlem yetmez birilerine anlamaya, tanımaya. Yeter sanıyorsunuz."

Ellerim yumruk halini alırken gülmelerimi durduramıyordum. Sinirli olduğumda genelde durmaksızın gülerdim. Küçüklükten kalma bir şeydi sanırım. Aniden sırtıma çöken ağırlıkla duraksadım. Bankta düz değil de yan oturuyordum, sanırım bunu kullanarak sırtını sırtıma yaslamıştı.

Buna dayanarak ellerimi göz bandına atıp çıkarmaya yeltendiğimde bileklerime sarılan kuvvetli parmaklar buna engel oldu. Öfkemin alevlendiğini hissettiğimde ona dönüp dişlerimin arasından tıslayacakken mesafeyi ayarlayamamış olmalıydım ki, dudaklarım karşımdaki kişinin dudaklarıyla temas etmişti.

Bedenime bir titreşim yayılsa da bozuntuya vermeden hafifçe geri çekildim. Afallamış olmasından faydalanarak bileğimi elinden kurtarıp konuştum. "Ya siktir olup git, ya da bana dokunma. Hatta şimdi düşündüm de, ikinci bir seçenek yok. Siktir olup git. Her kimsen cehenneme kadar yolun var."

Güldüğünü duydum, ardından ayaklandığını. Bankta düz dönüp bacak bacak üstüne atarken kördüğüm yaptığı göz bandını çözmeye çalışıyordum.

"Yine geleceğim."

İnce sesine alayla güldüm ve heceledim. "Yar-rak."

Adım seslerinin uzaklaştığını duyup düğümü çözme işini hızlandırdım fakat ben bandı çıkardığımda o çoktan ortadan kaybolmuştu. Elimde tuttuğum siyah banda bakıp dilimi ısırdım.

Onu bulduğumda elimden çok çekeceği vardı.

GÖKKUŞAĞI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin