14.BÖLÜM: GRİ

96 8 437
                                    

Heyo!
Ben geldim. Bazı kişilerden tehdit aldığım için bölüm atıyorum. (Aslında çokta uzun sürmüyor ya.. 🤥)

Okumaya başlamadan önce size tavsiyem, dikkatli okuyun. Bir kelime bile size yardımcı olabilir. Yani bu bölümü dikkatli okuyun.

Benim balım 🍯
Bölüm İthafı, |Beyza|A.|🌹

-Sizin için geldim. Günahlarınızla yaşamayın diye..

*

Zevk.

Arzu.

Tatmin.

Ama asla vicdan yoktu. Tek eli cebinde diğer eli ise bir bedenin ayak bileğindeydi. Sürüklüyordu ormanın derinliklerine doğru onu. Üzülmüyordu o insanlar için. Aksine tatmin oluyor ve kahkahalarla gülüyordu acı içinde bağırışlarına. Acıma mı? Hayır. Bu onun kurallarına aykırıydı. Kurallara uymazdı, kendi koyduğu kurallar dışında. Kurallardan bir tanesi ise, kura da kim çıkarsa onu öldürmekti. Çünkü, derdi hep.

...ahir olmaktan zevk duyuyorum.

Onun kalbi griydi. Her bir cesette karaya bulanıyordu.

Sürüklediği bedenin sağ yanağından kan akıyordu. Çok kötü bir şekilde düşmüştü. Kaçarken... Başka çaresi kalmamıştı çünkü.


Yarım saat önce

''İçimde kötü bir his var.''

diye mırıldandı Tuğçe, İkra'nın cümlesini noktalayarak. Kulağına hiçbir anormal ses gelmemesi onda kuşku uyandırmıştı. Orman haddinden fazla sessizdi ve duyduğu tek şey baykuşun sesiydi. Sanki kaç, diyormuş gibi hiç susmuyordu. Elinde ki feneri ağaçların arasına doğru tuttu ve etrafı gözledi. Kulağında ki cihazdan gelen hışırtı sesleri ile kaşları çatıldı. Hışırtı seslerinin ardından cihazdan hiçbir ses gelmeyince elinde ki feneri indirdi ve ''Ne oluyor. Orada mısınız?'' diye sordu. Ama sorusu yanıtsız kaldı. Kalp atışları hızlanırken tekrar seslendi.

''Cevap verin. Beni duyuyor musunuz? Sesiniz gelmiyor.''

Cep telefonunu yanına ne olur ne olmaz diyerek almamıştı ve şuan pişman olmuştu. Kızlar yoktu. Bunu fark ettiği an arkasına döndü. Şüphelenmişti ve cihazda bozulduğuna göre bir an önce gitmeliydi bu lanet olası yerden.

Gidemedi. Adımları arkasında duyduğu yaprak sesleri ile buz kesti. Sanki..sanki birisi yürümüştü. Yutkundu. Çok yavaş bir şekilde arkasına dönüp sağ elinde ki feneri sesin geldiği yere tuttu. Kimse yoktu. Sol elinde, ceketinin altına sakladığı çakıyı sıkı sıkıya kavramıştı. Feneri ağaçlara doğru tutarak sola dönüyordu ki bir gölge geçti ağacın arkasına. Geriledi Tuğçe. Kahretsin, ona gelmişti. Değil mi?

Gitmedi ve feneri o tarafa tutmaya devam etti. Ama o gölgenin aslında başka bir yerde olduğunu sonradan fark etti. Çünkü diğer çaprazından başka bir adım sesi geldi. Hayır.. belki küçük bir hayvandır, diye düşündü. Ettiği tahminin doğru olmadığını elindeki feneri oraya tuttuğunda anladı. Geri geri gitti korkuyla. Işığı tuttuğu yerde, iki ağacın arasında dimdik bir şekilde dikiliyordu. Siyah bir ceket giymiş, kapüşonunu geçirmişti başına. Yüzünde bir maske vardı ki gözlerini dahi göremiyordu.

''Senden korkmuyorum.''

diye bağırdı Tuğçe. Öfkeliydi ve tüm öfkesini şimdi ondan alacaktı. Onca masum insanı öldürmesinin hesabını vermeliydi. O, başını hafifçe yana yatırdı. Dalga geçiyor gibiydi. Ellerinde deri bir eldiven takılıydı ve bomboştu. Kendine fazla güvendiği belliydi. Tuğçe yutkundu. Neden öylece duruyordu ki? Kendisini mi bekliyordu? Hayır. O, ona gitmeyecekti.

AHİR  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin