bakugou katsuki | sekizinci gece

254 41 53
                                    

"Arkadaşım adına çok özür dilerim." Eijirou, iki genç kızın önünde tüm utancıyla eğilirken bir yandan da Katsuki'nin çıkmak için hazır olmadığını ummaktan başka çaresi olmaması sebebiyle hemen onun yanına dönmek istiyordu. Boktan bir kahve için kavga çıkarmak aptalcaydı, Bakugou Katsuki'nin bir kafede çalışması kadar aptalca fakat sarı saçlı oğlan o tezgahın önünde durmaya o kadar alışmıştı ki artık, Eijirou her şeyin iyiye gittiğini düşünmeden edememişti fakat son bir haftada gelişen olaylar sarı saçlı arkadaşını darmadağın ettiğinden bu durumu tabii ki de işine yansımış ve durup dururken tartışma çıkarır olmuştu. Eijirou geçen bir haftada onu üç kez kurtarsa da bu tür durumlardan, herif sonunda kendisini kovdurmayı başarmıştı. Patrona yumruk sallamaması için Eijirou'nun onu dışarı çıkarması gerekmişti.


"Söylemiştik, sorun değil." dedi kızlardan biri. Ardından diğeri sözü aldı ve "Birkaç haftadır buraya geliyoruz." diye devam etti. "Anlaşılan arkadaşınız son günlerde pek iyi bir ruh halinde değil."

Eijirou anladıkları için karşısındaki iki kıza da sıkıca sarılmak istedi fakat doğrulup kafasını sallamakla yetindi, ardından teşekkür etti ve izinlerini isteyerek neredeyse koşarcasına tezgahın arka tarafındaki personeller için olan giyinme odasına geçti. Tanrı'ya şükür, Katsuki beyaz gömleğinin düğmelerini açmakla meşguldü. Kıyafetlerini evde değiştiren Eijirou'nun aksine o, nefes almasını zorlaştıran yakaya ve dar kesim kumaşa katlanamıyordu.

"Bu kaçıncı oluyor? Yedi? Sekiz?" Aslında sadece üçtü. "Böyle devam edemezsin."

"Etmeyeceğim zaten." dedi Katsuki tişörtünü hızla üzerine geçirip paltosunu da alarak dışarı çıkarken. Önlüğünden kurtulan Eijirou da montuyla onun peşine düşmüş, hızlı adımlarla kendisini Katsuki gibi kafeden dışarı atarken iç geçirmişti. Sarı saçlı arkadaşı ondan birkaç adım uzakta, eğdiği bedeni ve paltosunun ceplerine koyduğu elleriyle hızlı bir şekilde uzaklaşıyordu. Eijirou ona yetişmek için hem adımlarını büyütmek hem de hızlanmak zorunda kaldı. "Konuşmalıyız, Katsuki."

"Konuşacak bir şey yok." Katsuki sağa dönerken söyledi. "Her boktan şeyden sonra o kadın gibi bana nutuk çekmeye çalışmayı kes, sik kafalı."

"Pekâlâ, 'Bir milyonuncu kez kovulmamı engellediğin için teşekkür ederim.'i tercih ederim."

"Defol."

Eijirou, adımları hâlâ hızlıyken iç geçirdi ve Katsuki ile birlikte sola döndükten sonra bir süre konuşmadı. Katsuki onunla inatlaşmaya devam ediyordu, lanet öfkesini her zamanki gibi etrafına kusmakta ustaydı ve şimdi de işinden atılmıştı. Büyük ihtimalle bu psikolojiyle bulmaya çalışacağı onlarca işe alınmayacak, daha çok öfkelenecek ve gecenin bir yarısı duvarları yumruklayarak Eijirou'yu uyandıracaktı -ki yapmadığı şey değildi, Eijirou işlerin o raddeye gelmesini istemiyordu. Küçük damlalarla çiselemeye başlayan yağmura içinden bir küfür savurdu ve konuşmak için tekrardan dudaklarını araladı. "İşe gitmek saçmalıktı."

"Asıl senin şimdiye kadar beni durdurmaya çalışman saçmalık."

Katsuki, yayalara yanan kırmızı ışık sebebiyle durduğunda Eijirou soluk soluğaydı fakat duygu karmaşasında olan bu haline rağmen Katsuki onu sinirlendirmeyi başarıyordu. Bakışlarını onun öfkeli gözüken suratına yönlendirirken cevap verdi. "Kovulmanı engellemeye çalışıyordum!"

Katsuki kafasını kısa bir süre için ona çevirdi. "Sence kovulmak umrumda mıydı?"

"Adamın tekini dövmek üzereydin!" Eijirou elini nemlenen saçlarından geçirdi ve birkaç derin nefes aldı. "Ama biliyor musun, işi sikeyim, Katsuki. Önemli olan kovulman değildi."

Işık yeşile döndüğünde Katsuki yürümeye başladı, artık nedeni belirsiz bir şekilde biraz daha yavaştı; bu yüzden Eijirou ona yetişmeye çalışırken nefes nefese kalmıyordu. Bir süre sessizlik oldu, bu sırada bir kez sağa ve iki kez de sola döndüler. Bilindik park görüş alanlarına girene kadar ikisi de konuşmamıştı.

Ardından Eijirou, birkaç gün önce söylemesi gereken şeyi dile getirdi ve bunu yaparken içinde gram korku yoktu. Katsuki ne bok diyecekse desin artık.

"Önemli olan tam bir kaybeden gibi gözüküyor olman."

Katsuki duraksadı, Eijirou da aynı şekilde. Yine de bu sefer sivri diline sahip çıkmak istemiyordu. Yağmur ikisini de delicesine ıslatmayı görev edinmişken, işteki son birkaç günleri gerilim dolu geçmişken, öfkelilerken ve artık sınırlarına ulaşmışlarken Eijirou kendisini bu konudan geri çekmek istemiyordu çünkü Katsuki onu da fazlasıyla olumsuz bir yönden etkiliyordu fakat olay Eijirou'yu etkilemesi değildi, bu önemli bile değildi.

Sadece biraz toparlanmasını istiyordu Eijirou. Sadece biraz, tamamen olmasına gerek yoktu şimdilik. İkisini de düştükleri şu berbat çukurdan kurtarsa yeterdi.

"O kadar boktan bir şey ki açıklayamıyorum." Eijirou, yağmurdan dolayı sesini biraz yükseltti. "Her sabah sikik bir şekilde öfkeli olman, gözlerinin altında yer edinen torbalar, fark etmen için yemek masasına koymama rağmen her seferinde unuttuğun anahtarların, taramadığın saçların, sürekli açık unuttuğun balkon kapısı. Lanet olsun, anlamayacağımı mı sanıyordun, Katsuki? Her şeyi unutan benim, sen değil. Sen her seferinde kıçımızı kurtaransın. Hep öyleydin."

Eijirou daha fazla şey söylemek istedi. Gururu ve İzuku arasında bir seçim yapmasını, ikisini birden seçemeyeceğini söylemek istedi. Katsuki kör falan değildi, ilişkisindeki şiddetli geçimsizliğin gayet farkındaydı fakat Eijirou emindi ki birbirlerine bağırıp öfkeyle farklı yollara doğru ilerlemeye başlayana kadar ne İzuku ne de Katsuki yaşananların farkında oluyordu. Artık tartışmaları günlük bir rutin haline geldiğinde sevginin geri planda kaldığı ortadaydı, bu seviyede ortaya fedakarlık çıkıyordu ve belli ki Katsuki kahrolası çenesini daha fazla tutmak istemiyordu -ki bu, tutmuş haliydi- ve İzuku da altta kalmaktan sıkılmıştı.

Umrumda değil, demek istedi Eijirou. Katsuki eski haline dönse yeter, demek istedi fakat bu ilişki iki tarafında da çok kötü sonuçlar doğuruyordu, farkındaydı. İkisi de arkadaşıydı; ikisi de bazen haklı bazen haksızdı fakat olmuyordu işte.

Eijirou, Katsuki'ye aynen bunu söylemek istiyordu. Olmuyor işte.

"Sikeyim."

Katsuki'nin dudaklarından ayrılan tek kelime buydu. Ardından karşılarındaki sokağa girmek yerine sağa dönerek rotasını değiştirdi ve Eijirou onun yokluğuyla boşalan yere baktığında her şeyi fark etti -Midoriya İzuku'nun oturduğu daire, bu sokağın sonundaydı. Bakugou Katsuki ikisini de buraya sürüklemişti ve ettiği küfürden belliydi ki o bile ne yaptığının farkında değildi fakat bu, arkasında bıraktığı kızıl saçlı oğlan için büyük bir cevap olabilirdi. 'Biraz daha zamana ihtiyacım var'ın kısaltması ya da daha uzun hali. Bakugou Katsuki tarzındaki hali.

Cidden, diye geçirdi içinden Eijirou. Cidden sikeyim.

ayrılıktan sonraki günler 》katsudekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin