Ağlayarak ilerlediğim yolda önümü bile göremiyordum. Kapıdan oldukça uzaklaşmıştım. Biraz daha yürüyüp ana yola çıkmalıydım sonra da bir taksi çağırmalıydım. Ondan ayrılmak istemiyordum. Burdan gitmeliydim. Gitmemi istemiyordu ama beni bir daha geri dönmeyecek şekilde gönderiyordu. Gözlerimin bulanık görüşü gitsin diye sürekli siliyordum. Onu bir daha göremeyecektim. Ona sinirliydim ama onu göremeyecek olmak korkunçtu. O bana vurmuştu ama onu çok özleyecektim. Bundan sonra ne yapmalıydım. Onun olmadığı hiç bir plan yapmamıştım. Saçlarım beyazlayana kadar onun hizmetlisi olmayı bile düşünmüştüm ama böyle bir son düşünmemiştim.
Düşüncelerim o kadar kötüydü ki kalbim acıyordu. Ağlamak acınası bir şeydi. Ben sürekli ağlıyordum. Tek taraflı bir aşk ezikçeydi tek taraflı aşıktım. Aşık olduğun insanın acımasız olması insanı öldürüyordu. O tanıdığım en acımasız insandı. Bende ölüyordum. Jimin bu halimi görse buluşmak istemez beni bir daha Jungkook'un bana asla ulaşamayacağı bir yere götürürdü.
Yere çöktüm. Dizlerim zaten titriyordu ama sırtımdaki yükler beni aşağı istiyormuş gibi yere yapışmıştım. Bavula tutunarak destek almaya çalıştım kalkıp yoluma devam etmeliydim. Güneş canımı sıkıyor yorgun bedenime berbat sıcaklığı ile yük oluyordu. Beceriksiz bedenim beni kaldıramadığında vazgeçip ağlamaya devam ettim. Ne zaman susardım? Ne zaman susacaktım? Ben şimdi ne yapacaktım onsuz? Geri dönsem ne diyecektim? Geri dönsem kabul edecekmiydi? Hıçkırıklarım kulağımı tırmalıyordu. Ağlarken sesimi duymak istemiyordum. Sesimi duymak istemiyordum! Ölmek istiyordum. Yığıldığım toprak sertti taşlar canımı yakıyordu. Etrafıma baktığımda yıllardır tanrının unuttuğu bir yerden dışarı çıkmadığımı hissettim etrafım ekilmemiş sadece yabani otların kapladığı uzun tarlalarla çevriliydi. O kadar acizdim ki aşkımdan. Buraya ilk geldiğim zaman burada nasıl kalacağımı düşünüyordum ve neredeyse hiç ayrışmamıştım buradan. Ağlamak azdı bu halime. Dizlerimin üstünde ağlamak birşey değildi benim için. Bu acınası halime ağlamak hafif kalıyordu artık. Koşar adım bir ayak sesi duyduğumda kalbim yemin ederim durmuştu. Kalbimin durduğunu hissetmiştim. Nefesim kesildi kelimesi bir heyecan benzetmesi gibi değildi gerçekten nefes alamamıştım.
O olsun diye dua ediyordum. O olması için ölürdüm. "Taehyung" kızarmış gözleri benimkilerle buluştu. Ellerimden tutup ayağa kaldırdı "Özür dilerim!" dedi telaşla "Özür ilerim sana vurduğum için seni zor durumda bıraktığım için, kardeşinle aramda seçim yaptırdığım için her şey için özür dilerim lütfen gitme" ağlayan gözlerim rahatlayan kalbimin aksine daha da akmaya başlamıştı. Yavaş hareketlerle beni kaldırdı kollarından destek alarak ayakta duruyordum. "Ben sadece sensiz olmak istmedim, sana alıştım ve sen olmadığında ne yaparım düşünemedim. Lütfen gitme özür dilerim..." elleri yanaklarıma çıktı gözlerindeki endişe beni şaşırtıyordu gerçekten samimiydi "Beni terk etmen çok acımasızca" dedi. Hıçkırıklarımın arasında sinirle söylendim "Seni bırakamayacağımı anlamıyormusun sen? Bunu algılamak ne kadar zor olabilir?" göz yaşlarımı silip duruyordu, akmayı bırakmadığı için hala elleri yanaklarımdaydı. Elleri ıslanmıştı ama hala göz yaşlarımı siliyordu. "Ben vurduğum için çok özür dilerim Taehyung, sen öyle söyleyince... çok özür dilerim" biraz geri çekilip " Sana geri döneceğimi söylediğim halde, geri dönmeyecekmişim gibi davrandın bunu yaptıkça kavga ettik ve sonunda gittiğimde dönemememe neden oldun" ağlamam durmuyordu bunu neden yapmıştı neden yapıyordu ? Kalbimi iki gündür eze eze ağrıtmıştı.
"Ben korktum... Kardeşini çok sevdiğini biliyordum onunla uzun süre kalırsan bir daha buraya dönmek istemezsin diye düşündüm" yutkundu "sen ısrar ettikçe korkum daha da arttı. Gitmek için bu kadar uğraşman beni delirtti ne hissettiğini düşünemedim" bende onun ne hisettiğini düşünmemiştim. Hem de hiç. Hele ki böyle düşüneceği aklıma bile gelmezdi. Beni seviyormuş gibi konuşuyordu. Yada ben öyle algılamak istiyordum ama neden geri dönmeyeceğimden korksundu ki. "ben de senin ne hissedeceğini düşünemedim, geri dönmeyeceğimden korkacağın aklıma gelmedi. Doğrusu şuan bile idrak edemedim herhalde." ne dediğim hakkında bir fikrim yoktu, biraz sarhoş gibiydim ama o yanıma gelince başıma yıkılan dünya yok olmuştu. "Sana sadece hizmetlim olmadığını söylemedim mi?" dedi sinirle yine germişti beni "söylemiştin evet ama Neila'ya da göz yumuyordun. Ben bana da göz yumduğunu düşündüm..." kaşları yaniden çatıldı "Belki ondan daha fazla göz yumdun ama öyle düşündüm" şimdi neden saçma geliyordu bilmiyorum ama bana bunları söylemeden önce gerçekten çok mantıklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY GENTLEMAN TAEKOOK ✓
FanfictionBoynuma bağladığı zincir, güzel bir kolyeymiş gibi hissettiriyordu. İkinci defa kaldırılan ve yayınlamaktan yorulmadığım kurgum. 12.03.2021