_PIYANO_

21 4 0
                                    

Bulut:
Eee ne yani? "Lan bide ce~eee diye kendini karşımıza atarmış lan ne hoş olurd~"Beynimde bir sızı hissettim. Gözlerim istemsizce herşeyi bulanık görüp tekrardan netleştiriyordu. Bir süre sonra dengemi yavaşça kaybetmeye başladım. Sendelendim ama düşmedim. Etraf sallanıyordu. Görüş açım efek gibiydi. Birden saçları önüne eğik bir kız önüme çıktı sanki habire önüme yaklaşıyor gibiydi. Hareket edemiyordum ve bizimkiler ortada yoktu. Kız elini hızlıca kaldırdı ve elindeki saati bana doğru tutup sallamaya başladı. Tam gözlerimi kapatıyordum ki bana saati biraz daha yaklaştırdı. Saat 12.03'dü... eğlence daha yeni başlıyordu.

~~~~~~

Nerdeyim la? Gözlerimi açtığımda hava limanındaydım. Sara Yengeniz beni evden attı mı acep? Neyse. Etrafında bir sürü insanlar vardı; elinde siyah çantayla uçağını bekleyen, sevgilisiyle el ele tutuşmuş konuşup gülen, önümde de bir çocuk vardı. Küçük daha 6~7 civarında bir çocuk. Annesinin peşinden... bu benim! Bu geçmişim! Hızlı adımlarla çocuğun yanına yürürken bir adamın omzuna çarptım. Lanet olsun! Hayalet gibiydim. O adam hicbir şey olmamış gibi devam etti. "Anne nereye?" Çocuğun sesi ağlamaklıydı. Benim sesim ağlamaklıydı. Annesi çocuğa bakmadı bile. Annem bana bakmadı bile. Çocuğun biraz daha önüne geçtim ve çocuğun elma yanaklarından akanyaşı gördüm. Yalnız hissetmesin diye bende kendimi saldım. O zaten bendim... ben zaten yalnızdım. "Anne! Anne nereye? Ellimi tut anneciğim yoksa kaybolurum." Anneliği annesine öğreten çocuk... sen çok masumsun.

" Saklanbaç oynayalım mı?" En kötü kısmına geldik... annem bana bu soruyu sormuştu. Başımı heveslice salladım. Annem elimi o an son kez tutmuştu. Ben saymaya başlamıştım bile. Annem de koşmaya. "Bırakma! Anne dur! Duy beni! Duy anne!" Koşmaya başlamıştım. Çocuk değil. Ben koşmaya başlamıştım. Ama o gitmişti. Arkamı döndüğümde etrafıma umutsuzca bakan küçük beni gördüm. "Anne!" Diye bağırmaya başlamıştı. Bende bağırdım. Anne! Küçük çocuğun yanına giderken dengemi kaybedip yere yığıldım. Emekliyerek onun yanına gittim ve o sözü aynı anda söyledim "ben büyüyünce pilot olup seni bulacağım anne. Seni bulup bulutların üstünde uçuracağım. Söz." Bir süre sonra babam geldi ve beni sırtına alıp götürdü. Ben hâlâ ağlıyordum tabii. Ve şunu fark ettim beni deli eden şey arkadaki Piyonanun sesiydi. Ben şimdi annemi ikinci kez mi kaybettim. Binlerce kez lanet olsun sana masumluk... binlerce kez...

Ateş:
Gözlerimi açtığımda dizlerimin ağrısına takmadan yerimden kalktım. Burası... benim evimdi. Bu eve en son 8~9 yaşımdayken gelmiştim. Īçerīye giren taze papatya kokusu samimiydi. Etrafıma baktım ve ikinci katta olduğumu anladım. Mal gibi sırıtıyordum. Gözüme aralık olan annem ve babamın odasının kapısı çarptı. Aralıktı. Onları bir daha görebilirdim. Anneme bir daha sarılıp babamın burnu gıdıklandıran kokusunu içime çekebilirdim. Hızlı adımlarla oraya yürümeye başladım. Kapının önüne gelince annem ve babamın seslerini duydum. Annem ağlıyordu. "O daha çok küçük." Benden bahsediyorlardı. Kapıyı açıp ona kendimi gösterip "anne. Ben büyüdüm." Demek istiyorum. Ama bu geçmişti. Eğer geçmişimizi düzeltmekle uğraşırsak... geleceğe, ölüme yaklaşırız.

"Bu zekâ onu öldürebilir... sadece bir şeyle uğraşmalı. Ya bide biz ziyaret gideceğiz ki!" Babam annemi teselli ediyordu kısaca avutyordu. "Yavrumun zekâsını kullanacak... sonra onu sokağa atıcaklar... biz almayalım diye de..." annm hıçkırmaya başlamıştı. Annemler bunun olacağını biliyorlardı! Bana nasıl bahset~ kafamı yan tarafıma çevirdim. Küçük Ateş'in yanağından akan yaşı gördüm ve orada boğuldum... kan kırmızı balıklar vardı göz yaşında, onlar da boğuluyordu... kapıyı hızlıca kapattı küçük Ateş. Biraz daha duyarsa öleceğini belkide üzüntüden ölecekti...

Kapıyı kapatma sesi heralde annemlere gelmişti ki babamla göz göze gelip yerlerinden kalktılar. Kapıya doğru geliyorlardı. Gülümseyip kapının önünde durdum. Ama... onlar içimden geçip gittiler. Görünmezdim... unuttmuşum. Annem benim kapımın önüne geldiğinde göz yaşlarını sildi. Kapıyı açtı. Babam "yavrum! Erken mi uyandın sen?" Evet babamın bu sorusunu hatırlıyordum. "Her şeyi öğrenmek için geç kaldım ama yinede ne olur ne olmaz deyip erken uyandım." Babamın yüzü düştü. Gelip yanıma diz çöktü ve tam konuşmaya başlamıştı ki kapı çaldı. Annem babamı ittirip beni kucağına aldı. Beni saklayacaktı. "Ateş. Buradan çıkma sakın! Tamam mı bir tanem" tamam mı sorusuna sizce hayır diyebilir miydim? Hayır. Başımı evet der gibi salladım annem başıma bir öpücük kondurup, sarıldı ve "seni çok seviyorum Ateş. Bunu unutma! Babanda ben de seni herşeyden çok seviyoruz." Annem kapağı kapattım gitti. Babam hâlâ kapıdaki adamlarla konuşuyordu. En son adamlar babamı ittirip evi aramaya başladılar.

EK~SĪLEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin