12 / Dünya

1.1K 119 95
                                    


"Sana bir sürprizim var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sana bir sürprizim var." Gülümsemem önüne geçilemez bir çığ gibi genişlerken sadece yüzüne bakmanın bile bu hale gelmeme sebep oluşuna artık şaşırmıyorum. Yüzünü gördüğüm her an normalde varlığını bana unutturan kalbim genişleyip göğsüme sığmaz oluyor. Ölü bir hevesle hayata tutunurken yeşil gözleri son anda yapılan müdahale oluyor, yüreğim yeniden çarpıyor; annesinin kucağına ilk defa verilen bir bebeğin canhıraş çığlıkları kadar gerçek oluyorum. Yüzüm sevince boyanıyor, her rengin tadına bakıyorum. Aralarından yeşili seçip gözlerinde boğulmaya gönüllü oluyorum.

Söylediğim şeyle bakışlarını bana çeviriyor. Şüphe tohumlarının filizlendiğini görebiliyorum gözlerinde. Bu durumu kabul etmekten başka bir şansı olmadığını göstermek için gözlerimi kapatıp başımı sallıyorum hızlı hızlı. "Dünya..." Sesindeki temkine karşılık bakışlarımı tekrar gözleriyle buluşturuyorum.

Yarım bir gülüşle korkusunun üstünü gizlemeye çalışmasına karşılık "Ne oldu?" diye soruyorum olanca huysuzluğumla. "Korkuyor musun benden?"

"Yapacaklarından mı?" derken tereddüt bile etmiyor. "Evet."

"Mirza..." diye mızmızlanıyorum yüzümü yüzüne yaklaştırırken. "Sen benim canımsın." diye fısıldıyorum bu sırrın verdiği neşeyi gizlemeye muktedir olamazken. Onun da yüzü tatlı bir gülüşe boyanınca o gülüşün kenarından öpüyorum. "Canımın ta içisin."

Eli belimi daha sıkı kavrayıp beni kendine çekerken başını hafifçe yana eğip şekerini yüzüme gözüme bulaştıran bir şımarıklıkla yüzüme bakıyor. "Yandık o zaman desene."

Sinirlendiğimi belli etmek için gözlerimi kısıyorum ama uzaklaşmak için hiçbir harekette bulunmuyorum. Onun da beni bırakmaya niyeti yokmuş gibi tutuşu bir saniye bile titremiyor zira. Mirza'yla kıyıda köşede kalmış bir kafede aylak aylak oturmayı seviyorum. Onunla içimden geldiği gibi konuşabilmeyi seviyorum. Canım isteyince uzanıp öpebileceğim bir mesafede olmasını seviyorum. Yokluğunda her şeyi griye boyanan bu dünyada onun gökkuşağı altında oturmayı seviyorum.

"O zaman önce başka bir haber vereyim."

Dudakları elmacık kemiğime değdiğinde gülümsüyorum. "Turtanı soğutuyorsun."

"Konumuz bu mu?" Dudaklarını hala hareket ettirmediği için minicik çıkan sesim bir sorun oluşturmuyor. İçimden bile konuşsam duyabileceği bir mesafede kalmasını seviyorum.

"Konumuz senin doymak bilmez bir turta canavarı olman." Bir milimetre geri çekilip gözlerimin içine bakıyor. Beni sinirlendirmek için yaptığı hamlenin başarılı olup olmadığını kontrol ettiğini göstermekten çekinmiyor. Bakışlarımı titretmeden bakışlarını karşılıyorum. İnadım dört nala giden nefes nefese bir at gibi çağlıyor aramızda. Sonunda "Tamam." diyor Mirza. "Söyle bakalım."

Son MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin