15 / Mirza

1K 119 97
                                    

Merhabalar, benim yazarken ağladığım bir bölüm oldu arkadaşlar.  Aslında bir bölüm şarkısı da seçmiştim ama bölüm farklı bir hal alınca vazgeçtim. Sizin de ciğer delen şarkı önerileriniz varsa buraya bırakın lütfen. Burada böyle sonsuza kadar konuşasım var. Yorumlardan ithaf verdiğimi hatırlatarak kaçıyorum.

Dünya'yı her gördüğümde kendime ihanet edişimin kaç saniye sürdüğünü hesap bile edemiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dünya'yı her gördüğümde kendime ihanet edişimin kaç saniye sürdüğünü hesap bile edemiyorum. Onu ağlarken görmenin kemiklerimi bir bir kırdığını kimseye itiraf edemiyorum. Eski bir alışkanlıkla mı yoksa asla beceremediğim bir vazgeçişle mi onu yanıma katıp uzaklara kaçışımı kendime bile açıklayamıyorum.

Belki bilinçsizce hala bir daha asla ulaşamayacağım anların soğuk cesedine sarılıp sıcak bir nefesin umuduyla yaşıyorum. İçimde düğüm olmuş duyguların hiçbirini çözemiyorum. Hangi ipin ucunu tutsam karmakarışık bir yumağın içine dalıp kendimi kaybediyorum. Yüzleşmeyi aklıma bile getiremeyeceğim duygulara sırtımı dönüp yoklarmış gibi yapıyorum. Bir kere gözlerinin içine baksam bir daha asla kurtulamayacağım bir esaretten kaçıyorum.

Dünya'nın etrafında olmak beni aslanların inine girmeye ikna ediyor oysa. Her cümlesi, bakışı, göğsünü dolduran her nefesi bana karşı bir silah olarak kullanmaktan çekinmezken bu savaşa ne kadar yenik başladığımdan haberi yokmuş gibi yapıyor. Bilmesi gerek diye düşünüyorum, ben yıllardır bir ölü gibi hareketsiz ve yenik burada böylece bekliyorum. Bilmesi gerek.

Sedef'in telefonunu açmam için beni zorladığında ona karşı koymuyorum. Telefonun ucunda şakıyan kıza cevap bile veremiyorum oysa. Konuşmaya çok meyilli olmayan yapım Dünya'nın varlığıyla iyice suskunlaşıyor. Sedef'in sesi kafamın içinden geçip giderken bile tek düşünebildiğim Dünya'nın yanımda oturuşu oluyor. Dikkatli gözlerini, dişlerini geçirdiği alt dudağını, göğsünü sakince dolduran nefesinin sesini her şeyden daha fazla duyumsuyorum. Kemiklerime işlemiş, zihnime yerleşmiş, damarlarıma kadar sızmış kötü bir büyüyle sarmalanmışım gibi hissetmekten alamıyorum kendimi. Sadece Dünya'yı gören, onu duyabilen ve algılarını bir tek ona açan acımasız bir büyünün pençesinde kıvranıyorum. Yedi alemde başka hiçbir şey mavi gözlü bir kızın varlığının üstüne çıkamıyor. Ürkek bir ceylanın seke seke ilerlemesi gibi yüzümü arşınlayan bakışlarının önüne geçemiyor. Görebildiğim, duyabildiğim, hissedebildiğim tek şey Dünya oluyor. Bunca zaman eksiliğini çektiğim şeyin varlığı yüzüme ağır bir yumruk gibi iniyor. Hissetmeme eyleminden mahrum olmadığımı, sadece hissedebileceklerimden uzağa düştüğümü anlıyorum. Anlamak acımasız, ağrısı inkâr edilemez bir kılıç olup boynuma iniyor. Ben yine, yeniden, itirazsızca Dünya'nın yörüngesine girip çekimine yenik düşüyorum.

Üstelik insaftan mahrum bırakılmış bir kalbi gururla taşıyor. Hangimizin önce pes edeceğini merak ederek yaptığımız her sınır ihlaliyle savaşı bir üst seviyeye geçirmekten çekinmiyor. Parçalana parçalana sürdürüyoruz bu oyunu. Avucunu göğsüme dayadığında ciğerlerimdeki bütün havayı bir anda çekmişler gibi şoka giriyorum. Parmaklarının baskısı kalbimin etrafındaki buzları eritirken göğsüm sıkışıyor. Otomatik bir savaşçının yapacağı gibi ben de canımın acısını umursamadan ona uzanıyorum. Bütün her şey birbirimize dolanmak için yaptığımız bir oyunmuş gibi sonunda nefesi nefesime karışırken öylece kalakalıyoruz.

Son MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin