18 / Dünya

883 88 70
                                    

Sena Şenar - Her An Gidebilirim

Sena Şenar - Her An Gidebilirim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ne yapıyorsun?"

Uykunun esir aldığı sesi olduğundan daha kalın çıkarken içimde geri dönüşü olamayacak felaketlerin ardında bıraktıklarına bakarak iç geçiriyorum. Kabullendiğim bu manzara benim evim oluyor. Mirza'dan geriye dönüşüm olmadığını kabulleniyorum. Onu böyle yanı başımda uyurken gördükten sonra; kirpiklerine düşen, yüzünde dans eden güneş ışığını bir kere seçtikten sonra gözlerim, bir daha asla kendim olamayacağımı çok iyi biliyorum.

"Uyuyorum." diye cevaplıyorum onu sesimdeki şekerlemeleri saklamaya ihtiyaç bile duymuyorum. Onun gibi uykuyu üzerimden atamadığım için boğuk çıkan sesimde küçük bir kızın çilek tarlalarında koşturmasına izin veriyorum.

Söylediğime karşılık aheste bir gülüş yayılıyor yüzüne. Ağır ağır aralanan kirpikleri bana yeşilin en güzel tonunu sunarak asla etkisinden kurtulamayacağım bir büyünün altına girmeme sebep oluyor. Yastığın altına soktuğu kolları yüzünden omzunun üzerinden bana bakıyor. Titreyen içime daha fazla eziyet edemeyerek çıplak omzuna bir öpücük bırakıyorum. Bu onu harekete geçirmiş olacak ki yerinde kıpırdanmaya başlıyor ve üçte ikisini kapladığı yatağın içinde dönerek beni kolunun altına alıyor. Başımı göğsüne yaslayıp kalbinin huzurlu atışlarını duyarken bir yandan da saçlarımı seven eli yüzünden gözlerimi huzurla kapatıyorum.

"Sen ne yetenekliymiş öyle."

Başımı sallıyorum gözlerim hala kapalıyken. "Hıhım."

"İnsanları uyurken seyretmek biraz gariptir, biliyorsun."

Sesindeki gülüşe rağmen aralanan göz kapaklarım sahte bir öfkeyi sunuyor izleyicilerine. Elimi göğsüne dayayıp yüzünü görebilmek için doğrulduğumda Mirza da canını acıtmışım gibi yalandan inliyor. Parmaklarımın altındaki teni hiçbir şeyin söndüremeyeceği bir ateş başlatıyor içimde. Kaburgalarıma sıçrıyor, saçlarım tutuşuyor. "İnsanları seyretmiyorum," diyorum içimde harlanan ateşin de bana verdiği yetkiyle. "Sevgilimi seyrediyorum."

Duyduğu kelime kaşlarını eğmesine sebep olurken bunun için onu yumruklamak istiyorum. Çok da içli dışlı olmadığım bir utanç duygusu tarafından ele geçirilirken yanaklarımın da içimdeki ateşten nasip alarak ısındığını hissediyorum. "Hala garip." diyor beni sinirlendirmekten aldığı büyük hazzı saklamayarak.

Elimi göğsüne biraz daha bastırarak tırnaklarımı batırıyorum. "Dünya," diye inliyor acımasızlığım karşısında. Bir yandan da gülüyor olması onu boğmak üzere olduğum gerçeğini değiştirmiyor.

Büyük eli benimkinin üzerine kapanıyor. Hiç zorlanmadan olduğu yerden çekip dudaklarına götürürken ben de çatık kaşlarıma rağmen önceki yerime yerleşiyorum. Omzunu kendime bir yuva belleyip asla evinden uçmak istemeyen bir kuş gibi sığınıyorum ona. Dudakları tek tek parmaklarımı da tutuşturmayı kendine bir görev biliyor. Ateşin değmediği tek bir nokta kalmama gayretinde olmasını zalimce buluyorum.

Son MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin