...
Jennie her zaman giydiği ceketini ararken, evin içinde bağırdı "Ceketim nerde Rosé?"
Ses yoktu. Jennie derin bir iç çekip askılıkları karıştırmaya devam etti ve tekrar bağırdı. "Geç kalıyorum Rosé, en azından şu an biraz yardımcı olsan!"
Artık sinirlenmeye başlamıştı, Rosé bir aydır kendisi ile hiç bir şekilde konuşmuyordu. Jennie onu anlamaya çalışıyordu, Rosé bir ay önce kötü bir kaza geçirmişti ve travma etkisinde olmalıydı. Ama Jennie onu çok özlemişti, sevgilisi artık hiç yanına gelmiyor, hiç konuşmuyordu.
Bıkkınlıkla yatak odasına adımladı ve kapıyı açıp boş yatakla konuşmaya başladı "Bıktım artık Rosé, artık konuş benimle."
Bağırdı "Artık sensiz yapamıyorum, görmüyor musun?!"
Gözyaşları akmaya başlarken, kendini sinirden ağladığına ikna etmeye çalışıyordu içten içe. Sinirden ağlıyordu, üzüntüden ve özlemden değil, neden üzülsündü ki sonuçta Rosé buradaydı ve çözeceklerdi. Her şey geçecekti, gözyaşları sinirdeni. "Artık buna bir son vermen gerek!" Diye bağırdı, cevap beklemeyi hiçbir zaman bırakmadı.
Bu sırada yatak odasının kapısı açıldı ve Jisoo, boş yatakla konuşan genç kızı sakince kendine çekip sarıldı. Bu ilk kez olmadığından alışıktı kızın bu hallerine.
Jennie, kafasını arkadaşının omzuna koyup ağlarken Jisoo fısıldadı."O öldü Jennie." Bu tarz olaylar ilk olduğunda Jisoo küçük kıza çok daha nazik ve kibar yaklaşıyordu ama öyle yaklaşması hiçbir şeyi değiştirmez oldu, Jennie o böyle yaklaştıkça daha da çok umuda kapılıp gidiyordu.
Bu saçmalık diye düşünüyordu küçük kız. Sevgilisi asla onu bırakmayacağına söz vermişti ve kimse onu göremese de Jennie onun yatakta uyuduğunu görebiliyordu. Koyu sarı saçlarının bembeyaz yastık kılıflarına nasıl yığıldığını ve huzurlu bir şekilde orada uyuduğunu nasıl unutabilirdi?
Ona sarılan arkadaşını ittirdi ve konuştu "Hepiniz yalancısınız!"
Yatağı işaret ederek bağırdı "O orada, o gitmedi!"
Yere oturdu ve sırtını duvara yaslayıp, dizlerini kendine çekti. Jisoo ona nasıl yaklaşırsa yaklaşsın, gerçekleri her duyduğunda daha da agresifleşiyor ve kimseyle konuşmak istemiyordu. Jisoo ise karşısına geçip konuştu "Nereye gitmeye hazırlandın?" Diye sordu bıkkın bir ses tonuyla.
Jennie kafasını duvara yaslamış, boş gözlerle yere bakarken soğuk ses tonuyla konuştu, şu an Jisoo ile konuşmak istemiyordu."İşe."
Jisoo iç çekti "Senin bir işin yok Jennie." Onun gaddarlığı karşısında küçük kız daha da sinirlendi ve onu duymazdan gelmeye başladı.
Bir süre hiç bir şey söylemedi, baygın bakışlarla yere bakmaya devam etti.
Jisoo "Artık istesen de istemesen de psikiyatra gideceksin ve ben şimdi araştırmaya başlıyorum. Artık bana başka şans tanımıyorsun, başından doktorları dinleyip bunu yapmalıydım. " diyip arka cebinden telefonunu çıkardı.
Jennie gözlerini ona çevirdi ve mızmızlandı. Duymazdan gelme oyununu oynayamazdı, ilaç almak istemiyordu. "Benim duygularımı ilaçlar yönetemez."
Jisoo telefona bakarken kısa bir an gözlerini ağlayan arkadaşına çevirdi, tekrar telefona döndü ve arama motoruna farklı bir şey yazdı "Sende psikoloğa gidersin o zaman, o sana ilaç yazamaz. Sadece konuşursunuz."
"Hayı-"
"İtiraz etme gibi bir şansın yok artık Jennie. Yoksa gerçekten doktorları dinlerim. Annenlerin yanında kalırsın, ya da onlar buraya gelip seni başka bir eve taşırlar."
Jennie sevgilisinin hatıralarını da, hiçbir zaman yanında olmayan ailesini de istemiyordu. Kabul etti.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
colors || jenlisa
FanfictionJennie, ölen sevgilisinin acısını dindirebilmek için gittiği psikoloğa aşık olacağını düşünememişti. ... Genç kızın ses tonu bile mest ediyordu onu, ölen birini bile bu kadar sevmesi ise aşık olunası derecedeydi. Güzel yüzü tüm renklerin birleşimi g...