Sanırım bu hikaye pek tutmayacak, yazmaktan çok keyif aldığım bir kitap olduğu için bi tık üzüldüm :(
Edit: düzenlerken fark ettim neredeyse tamamen kendi psikoloğumun ofisini anlatmışım
...
Jennie, Jisoo'nun zoru ile geldiği psikolog ofisinin bekleme koltuklarında oturmuş, dergi karıştırıyordu.
Üçte olan randevusuna ikide gelmişti. Hep buluşmalara bir saat erken giderdi zaten. Gideceği yere erkenden gider, o alandaki her şeyi incelerdi. Bir restorana gidilecekse bir saat erkenden gider, menüyü ister ve arkadaşları geldiğinde sipariş edeceği yemeğe karar verirdi. Garsonları veya mekandaki insanları izler, haz etmediği her insandan uzak dururdu. Çünkü sevmezdi Jennie kararsızlıkları ve emrivakileri. Ne gerek vardı ki önceden hevesle yapılmış bir planı, küçük sorunlarla mahvetmeye. Bu yüzden her randevuya olduğu gibi, istemediği bu psikolog randevusuna da bir saat erken gelmişti.
Hoş bir ofisti, renk uyumları ve dekorasyonu tatlıydı. Arka fonda çalan müzikler ise insanı gevşetiyordu. Küçük kız o yüzden burada oturarak geçirdiği vakitten hiç sıkılmamıştı.
Ortada kocaman kahverengi bir masa vardı. Masanın üzerinde, dergiler, su, renkli kalemler ve bir kaç blok kağıdı vardı.
Büyük bir yer sayılmazdı yan yana iki tane oda ve bekleme yeri vardı. Bekleme yerinin en köşesinde, psikoloğun randevularını ayarlayan ve isteyenlere ikramlarda bulunan kadının masası vardı.
Psikolog ise muhtemelen içerde bir hasta ile görüşüyordu.
Huzur dolu müzik Jennie'nin kulaklarına dolup, kendini güvende hissetmesine sebep olmuştu. Bir an, keşke hiç psikolog gelip onunla konuşmasa ve o bütün gün burada oturup müzikleri dinlese diye hayal etti.
Rosé yatağından kalksaydı ve onu burda yalnız bırakmayıp gelseydi, bu şarkılara kesinlikle bayılırdı.
Jennie bir süre daha dergiyi karıştırdı ve tekrar masanın üzerine bırakıp, çantasından telefonunu çıkardı. Saat ikiyi elli geçiyordu fakat Jisoo hala yoktu.
Jennie huzursuz hissetmeye başladığında, tuş kilidini açıp arkadaşını aradı. İki kere çaldıktan sonra telefon açıldı.
"Nerdesin Jisoo?"
"Burada." genç kızın sesi kapının önünden duyulduğunda, Jennie gözlerini oraya çevirdi ve telefonu kapattı.
Çantasını yanından alıp, kucağına koydu ve arkadaşına yanına oturması için yer açtı.
Psikoloğun olduğu odadan üç kişi çıktığında Jennie'nin kalbi hızlanmıştı. Acaba o da mı Jisoo ile birlikte girecekti?
Çıkan kişilerden biri fazla büyük olmayan ve okul formalı bir kız çocuğuydu, diğer kişi ise muhtemelen çocuğun babası. Jennie onları görünce biraz olsun rahatladı, adam sadece çocuğun babası olduğu için onunla girmişti.
Psikolog olduğunu düşündüğü kadın ise, uzun boylu ve kaküllüydü. Üzerine beyaz salaş bir elbise giymişti, elbise uzun ve sırt dekolteliydi fakat uzun saçları omuzlarından dökülerek dekolteyi kapatıyordu. Ayakkabıları ise uzun boylu olmasına rağmen yüksek ve kalın topukluydu, krem rengi hoş bir görüntüsü vardı.
Beyaz elbiseli kadın, adamla el sıkıştı ve bekleme koltuklarının en köşesine gidip, randevuları ayarlayan kadınla konuşmaya başladı.
Adam ve çocuk ise kapının önünde durmuş kendi kendilerine muhabbet ediyorlardı.
Beyaz elbiseli kadın saniyeler sonra onlara seslendi "İki hafta sonra, pazartesi aynı saat."
Adam gülümsedi ve kadını başıyla onaylayıp, çocuğun elini tutup ofisten çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
colors || jenlisa
FanfictionJennie, ölen sevgilisinin acısını dindirebilmek için gittiği psikoloğa aşık olacağını düşünememişti. ... Genç kızın ses tonu bile mest ediyordu onu, ölen birini bile bu kadar sevmesi ise aşık olunası derecedeydi. Güzel yüzü tüm renklerin birleşimi g...