Bilerek şarkıyı çevirisiyle koydum Lana'nın mükemmelliği ile kutsanalım okurken bari.
...
Jennie oturduğu koltukta bacak bacak üstüne attı. Jisoo, Lalisa ile görüşürken kendisinin burada oturmasından artık eskisi kadar zevk almamaya başlamıştı. Bir an önce Lisa'yı görmek ve onunla sohbet etmek istiyordu. Yeni gelişmeler hakkında onunla konuşmak onun için yaptığı her şeyi gözden geçirmek ve sıradaki adımını belirlemek gibiydi.
Sonunda Jisoo çıktığında, genç kız ayaklandı. Lisa küçük kızı görür görmez gülümsedi ve elini uzattı, Jennie'nin morali bu hafta yaşadıkları yüzünden bozuktu ve elini sıkarken Lisa bunu anlamıştı.
Pastelin en güzel tonları ile döşenmiş odaya adımladı ve içeri girdiğinde aklını yine renklere kaymış olarak buldu. Bu sefer kütüphanenin rengi olan pastel sarıda takılı kalmıştı. Tüm kitapların renkleri birbiri ile uyumsuzdu ama buna rağmen pastel sarı sırıtmamıştı. Jennie bir an yaşadığı her şeyi unuttu ve renklerin güzelliği ile dudaklarının yukarı kıvrılmasına engel olamadı. Lisa da içeri girip karşısındaki koltuğa oturdu. Jennie'nin dikkatinin kendisinde olmadığını fark edince kibarca boğazını temizledi.
Jennie olduğu transtan çıktı ve yaşadıkları tekrar zihnine hücum etti, yine suratı asıldı. Karşısındaki kadının giydiklerini incelemedi veya güzelliğini düşünmedi. İçindeki ses zaten onun bugün kusursuz giyindiğini, ilk kez at kuyruğu yaptığı saçlarının mükemmel göründüğünü ve kokusunun bugün daha hafif olduğunu çığlık atıyordu. Hayır, diye inkar etti genç kız. Onu incelemiyordu.
Lisa, Jennie'nin konuşmayacağını anlayıp lafa girdi "Nasıl gitti bu hafta Jennie?"
Nasıl gitmişti? Bok gibiydi. Koreografi hazırlayabilmiş, iş için gittiği üç yerden de olumlu sonuç almıştı. Şu an hepsi yanıt bekliyordu. Jennie bu hafta sıkı sıkı çalışmış, Jisoo dışında pek kimse ile görüşmemişti. Fakat haftanın ilk günü, kahvaltıda bile zorlanmaya başlamıştı. Rosé yoktu. Dolayısıyla yaptığı her iş de anlamsız ve sıkıcı geliyordu ama en azından verim almamın tatminini yaşayabiliyordu, zaten devam etmesini sağlayan tek şey de buydu.
Sarı saçlarının kusursuzluğu ile sürekli üzerinde olan telaşıyla evin içinde konuşarak dolanan sevgilisi yoktu. İkinci günün akşam yemeğinde ise Jennie sinir krizi geçirmişti. Ve az önce Jisoo ile konuştuğu için bunların hepsini bilen Lalisa'nın, yine de ona gülümseyerek "Bu hafta nasıldı?" demesi sinir bozucuydu.
Bu hafta, 1,5 ay önce dünyanın en mükemmel haftası olabilirdi belki de. Ama Jennie, Rosé olmadan yaptığı hiç bir işten zevk almıyordu.
Ne söyleyeceğini bilmediği için, sadece Lalisa'nın suratına bakmakla yetindi. Bir süre sonra Lisa konuştu. "Pekala madem konuşmak istemiyorsun." dedi sakince. Dediği gibi, gerçekten de Jennie'nin üzerine gitmemek için çok çabalyordu.
Jennie olumlu anlamda kafasını salladı ve fısıltı gibi çıkan sesi ile konuştu, ancak Lalisa'nın anlamadığını düşünüyordu "Zaten biliyorsunuz, lütfen bu hafta hakkında konuşmayalım. Bana yapacağım yeni bir şey söyleyin ve yapayım." dedi. Çünkü bu işler hem sevgilisi olmadan son derece zevksizdi hem de Jennie bunları yapmazsa hayatının tamamen sinir krizlerinden ibaret olacağının farkındaydı. Oyalanması gerekiyordu.
Ama genç kadın itiraz etti "Buraya kötü şeyleri çözmeye geliyoruz, duygularından kaçmaman gerek. Anlatmak istemediğini bildiğim için senden bu haftayı değil, bu hafta yaşadığın kötü şeylerde hissettiklerini dinlemek isterim." Küçük kız bu lafa göz devirmemek için zor tuttu kendini, aynı şeydi işte!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
colors || jenlisa
FanfictionJennie, ölen sevgilisinin acısını dindirebilmek için gittiği psikoloğa aşık olacağını düşünememişti. ... Genç kızın ses tonu bile mest ediyordu onu, ölen birini bile bu kadar sevmesi ise aşık olunası derecedeydi. Güzel yüzü tüm renklerin birleşimi g...