7

2.1K 197 16
                                    

Bu bölüm, tamamen şu an hissettiklerimden oluşuyor...

"Lakin biz samimi siyahları severiz, samimiyetsiz gökkuşaklarını değil"

...

Jennie

Kapıyı kapattıktan sonra derin bir nefes aldım. Kapıyı öyle sert ve hızlı çarpmıştım ki beni engelleyecek zamanı olmamıştı. eğer engellemeyi deneseydi de, onu bir şekilde bağıra çağıra geri iterdim.

Kapıyı kapattığımda hızla suratıma çarpan rüzgar, içime derin bir nefes çekmeme sebep oldu ama bu nefes içimdeki o boşluğun acısını dindiremedi. Özellikle de o alçak gelip, belki de düzene girmek için çırpınan duygularımı yine tek kalemde berbat ettiği içindi bu boşluğun yeniden tazeleşen acısı.

Kalbimde hissettiğim sızı ve içimdeki boşluk deli gibi ağrırken, kendimi çıkmaz sokağın duvarına fırlatılmış gibi hissettim. Güzel bir yolda giderken hemde...

Bir aydır merak etmediğim her şey doldu aklıma; ne yaptığı, nasıl olduğu, beni düşünüp düşünmediği...

Bir aydır aklımın en kuytu köşesine itelediğim tüm sorular, birden saklandıkları yerden çıktılar ve buna kesinlikle hazırlıksız olan bedenimin, bir an yere yığılacağını sanmıştım. 

Onu merak etmekten nefret ediyordum, kötü olmamın en etkili sebebi olmasından nefret ediyordum, ona bu denli değer vermiş olmamdan nefret ediyordum.

Gözlerim yanmaya başladığında, başımı yavaşça olumsuz anlamda salladım. "İyiyim. Ağlamak yok."

Kendi kendimi teselli etmek ister gibi fısıldadım. Sakinleşmem gerekiyordu, ona kızmam ve bağırmam gerekiyordu. Kapıyı açıp, aylardır merak ettiğim her şeyin cevabını alma isteğimi bastırmam gerekiyordu.

Sakin ol. O şimdi gidecek ve her şey yine dakikalar öncesi gibi olacak. Sakin ol. Sakin ol...

Yukarıya doğu bakıp gözyaşlarımı engellemeye çalıştım, elim istemsizce deli gibi sızlayan kalbime gitmişti.

Derin derin nefesler alırken tekrar fısıldadım. "Geçti." Geçmemişti. İçime çektiğim oksijen, zehir gibi göğüsümde sıkışıp battıkça bunu daha iyi anlıyordum.

Asla geçmemiş olmasını, içimdeki ağlak kızın bilmesine gerek yoktu. Kendi zihnimi geçtiğine inandırdığımda ise kapının ardından sesi duyuldu. "Jennie!" Diyordu hem korku hem merak dolu sesiyle.

Yukarı bakan gözlerimdeki yaşlardan biri yanağımdan süzüldü ve dudaklarımdan küçük bir hıçkırık duyuldu. 

İçimdeki acı, duvarları tekmeleme isteği uyandırsa bile her şeyi içime atıp sakin kalmaya çabaladım. Eğer başarabilirsem, kesinlikle her şey olup bittiğinde kendimi tebrik edecektim.

Gözlerimdeki yaşlar hızlanırken, sesi ile içimdeki acı çoğaldı. "Aç kapıyı nolur!"

Artık hıçkırarak ağladığımı fark ettiğimde, kabullenmişlik hissi ile bedenim yere yığıldı. Vücudum sertçe parkeye yığıldığında çıkan ses onu endişelendirmiş olmalıydı. "Jennie!"

Ağzı çıktığı kadar bağırdı ve sesini duymak içimdeki sızıyı arttırdı. 

Dudaklarımdan acınası bir hıçkırık daha döküldü, kapıyı sertçe yumrukladı ve bir küfür savurdu. "Sikeyim!"

Vücudum parkenin soğukluğuna hapsolurken içimdeki acının beni öldürmesini veya bayıltmasını bekledim. 

Ne bayılttı, ne öldürdü. Çoğaldı, çoğaldı ve çoğaldı. Ağzından çıkan her bir harf içime işlerken, hıçkırarak ağlayacak gücüm bile kalmamıştı. Bedenim yavaş yavaş bitiyor, tükeniyordu. 

Aylardır acıdan kaçan, içine atan tarafım birden canlanmış, içine attığı her şeyi tek kalemde yaşamaya çalışıyordu sanki.

Söylediği şeyler, ismimden ve aptal kelimelerden ibaret olsa da yok olduğumu hissediyordum. Aylar  önce, saatlerce konuşarak bana iyi gelen sesi tam anlamı ile şu an yerde kıvranmama sebep oluyordu. 

Kendime bağırmak istedim, içimde olanları kontrol edemediğim için kendime bağırmak hatta ve hatta küfür etmek istedim. Bu halde olmam için suçlayacak kimse yoktu, tamamen kendi hatamla burdaydım. 

Nerde yanlış yaptığımı, nerde kendi ruhumu ona bıraktığımı bile bilmiyordum. Bir sorun vardı, gözlerimin önünde bir sorun vardı ve ne olduğunu çözemeyecek kadar aptaldım. 

İçimde kendi kendime büyüttüğüm hislerim, beni bir anda öldürmeye yetecek kadar güçlüydü. 

Ve hiç bir şey elimde değildi, geç kalınmış ölü bir cesettim resmen. Hiç bir şey için doğru zaman değildi ve her şey şu an yapılmazsa sanki ölebilirdim. 

Kalbimin sızısı ardından bağırdım tüm gücümle, ağzım çıktığı kadar. Yine de pek de yüksek bir ses çıkmadı. "Git burdan!"

Kapıya bir yumruk daha attığında, kelimelerim yetse gitmesi için yalvarırdım. Kocaman bir boşluğa çekiliyordum ve kendi kendimi kurtarıcak her seçenek çok acınasıydı gözümde. 

Kelimelerim, hislerim, duygularım çalınmıştı tamamen. Ağzımdan çıkacak her bir savunmam, başkaları tarafından gömülmüş edilmiş gibiydi. 

Elimden geleni sorguladım, ne yapmak vardı ki elimde? 

Gitmesini isteyecek kadar canım yanıyor, kalmasını isteyecek kadar kaptırıyodum kendimi. 

Dudaklarımdan bir çığlık döküldü istemsizce, gücüm yettiği kadar güçlü bir çığlık attım. 

Kendi ellerimle mahvettiğim hayatıma bir çığlık attım, sonra aynı hayatı düzeltmesi için başkalarına vermeme ve onların da hile yapmasına çığlık attım. 

Gözlerimi kapattım ve kendi kendime fısıldadım, elimden fazlası gelmedi çünkü. Hislerimde boğulurken, yoğun bir çığlık sonrası kısılan sesimle başka hiç bir şey gelmedi elimden. 

Boşluğa çekilirken fısıldadım defalarda kez, sanki son kez sesim çıkıyor gibi hissediyor, bağırmak istiyor olsam da elimden fısıldamak geldi sadece. 

"Geçicek, geçicek, geçicek"

...


E

dit: yine düzenlerken fark ettim, sanırım burada Jennie'nin yaşadığı şeyi birçok kişi anlamamış. Panik atak geçiriyor arkadaşlar <3

colors || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin