“Seni tanıyamıyorum artık derken ne kadar da haklıydın. Ben de seni sevdikten sonra kendime hiç rastlamadım.”
=========================================
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
uzaktan seyretmeseydik ruhunu birbirimizin.
Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden
belki bu kadar yakın olamazdık birbirimize.=========================================
"Tanıştığın insanın gözlerine bakacaksın," der babam.
" O gözlerde göreceğin ilk ışığın çekim derecesi, tanışıklığın orada kalması ya da gelişerek sürmesini sağlayan en iyi gösterge olacaktır."=========================================
Beni bu halimle görmesin diye, başımı omzuna gömüyorum Haşim'in. Ondan kaçmak isterken, ona sığınmak gibi bir çelişkiye düştüğümü bile bile. . .
=========================================
"Seni gördüğüm ilk gün beynime yer eden, ilerleyen zaman içinde gelişip olgunlaşan bir düşünce var."
=========================================
Âşık olmak da bir yatkınlık, bir yetenek işi galiba. Ve... bu yeteneğin bende olmadığına inanmaya başlıyorum.
=========================================
Beynimin kıvrımlarına asla çıkmamak üzere yerleştirdiğimi sandığım, gönül verdiğim, üzerine titrediğim doğrularım nerede şimdi?
=========================================
- Sizi böyle görmek ne güzel," diyor Nurgül.
"Bir an bitivereceğini sanmıştım."- "Olur mu hiç?" diyor Haşim.
"Bir fotoğraf şeridi düşünün. Tüm kareleri pırıl pırıl; canlı mı canlı renkleriyle yüzünüze gülüyor.
Bir tek kare karanlıkta kalmış... Onun için tüm fotoğrafları yakmaya değer mi?"=========================================
Hey gidi Piraye hey! İstanbullu, okumuş bir gelin olmanın seni acımasız törelerden uzak tutacağını mı sanıyordun? Anadolu kadınının yazgısı diye dudak büktüğün, yalnızca onların katlanabileceği bir aşağılanma olarak gördüğün 'kuma' gerçeğiyle yüz yüze gelmeyi asla aklına getirmiyordun,değil mi? Büyük yanılgı! Ne ayrıcalığın var onlardan? Hepinizin 'kadın' olmayı bölüştüğünüzün ayrımında değil misin?
=========================================
Hep bir adım önde oldum benden, hep! Senden öcümü aldığımı düşündüğüm anda bile benden öndeydin. İşte gene karşıma geçmiş' Nasıl istersen öyle olsun' diyorsun. 'ama ben de sana öyle bir ceza veririm ki... ' Verdin! Bu yükle yaşamak cezaların en büyüğü değil mi? Senin ölümündeki payımı düşündükçe, nasıl soluk alabilirim ben? Yaşama nasıl umutla bakabilirim artık? Kendinle beraber beni de öldürdün Haşim.
=========================================
"Bir fotoğraf karesi düşünün . Tüm kareleri pırıl pırıl,canlı mı canlı renkleriyle yüzünüze gülüyor.. Bir tek kare karanlıkta kalmış...Onun için tüm fotoğrafları yakmaya değer mi?"
Bu kadar basit demek. Sessiz kalmak, onu onaylamak olacak.Buna dayanamam.
"Ama bir tek kare var ya..."diyorum."Diğerlerini de karaya bulayacak güçteyse eğer, görülecek tek bir fotoğraf kalmaz ortada."=========================================
"Asla! Karşında duran insanı derinlemesine tanımadan, ilgi duyabilirsin ona; hatta sevebilirsin de... Ama paylaşımlar çoğaldıkça, olumsuz yönler su yüzüne çıkmaya başlar."
=========================================
Küçücük bir kum tanesi, bedenine yerleşen. Ya özümseyeceksin ya da irinleşecek derinliklerinde. Sancılı kıvranışlarla atıvereceksin uzaklara. Geldiği yere, belki de bambaşka diyarlara savrulup gidecek. Onun sende kalmasını sağla. Kol kanat ger gurbetten gelmiş konuğuna. Kendinden bil, benimse.
=========================================
Aşk yürek işi! Duygularla sarmalanmış... Beynin güç kazandığı, öne çıktığı yerde yüreğin işlevi geri plana düşüyor. Düşünceler ve mantık ağır basıyor.
=========================================
Beynimin yüreğimden önce hareketlenmesi, düşüncelerimin duygularıma baskın çıkması, bana körkütük aşık olma şansını tanımıyor galiba.
=========================================
Aşkın tanımını yap, deseler; yaşadıklarımdan yola çıkarak, yüzeysel, cılız yürek çarpıntılarıyla sınırlı kalmış deneyimlerimle başarabilir miyim bunu?
=========================================
Gönül ağzına kadar dolu. Sen diyorum İstanbul geliyor aklıma. İstanbul diyorum sen. Sen şehrim kadar güzelsin. Şehrim senin kadar acılı.
=========================================
Kör bir kuyunun dibine vardıktan sonra, yitirilecek hiçbir şey kalmadığı bilinci, umulmadık bir güç veriyor insana.
=========================================
Onu bu hale getiren insana mı yoksa yazgıya mı isyan edeceğimi kestiremiyorum.
=========================================
"Piraye!" diye haykırıyor. "Bana yeniden can verdiğinin farkında mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muâşaka
Poetry[Sevilen edebi kitaplardan alıntılar] ''Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur ol...