''Halbuki en çok okuduğum bir kitabın, en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir...''
----------------------------------------------------------------------------
"Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: 'Dünyada neler gördünüz? ' dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..."
----------------------------------------------------------------------------
"Hiç ayrılmayalım, olmaz mı?"demek vardı, fakat bu pek geniş manalı ve müphemdi. Nasıl ayrılmayalım?
"Bir yuva kuralım!" deseler, bu da pek bayağı kaçacaktı. '...'
Dünyanın geçiciliğinden, gökyüzünün sonsuzluğundan, sulardan '..' bahsederlerken, gözleri birbirine hasretle bakar ve: "Birbirimizden nasıl ayrılacağız?" demek isterlerdi.'...'Dostluktan filan bahsederken, sesleri titriyor gibiydi; yahut onlar böyle zannediyordu.
Fakat böyle zamanlarda hemen birinden biri, bir kahkaha atar ve işi alaya bozardı: içi burkulduğu halde...
'...'
Söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarından geçti ve dişinin en manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı.
Erkek bu bakışı görmedi.
Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler.
Erkek ağzını açtı:
"Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, ... soğuk bir rüzgar esti.
Dişi erkeğin sözlerini işitemedi.
Fakat her ikisi soğuk rüzgarın sesini duydular.
'...'
ikisi de içini çekti.
'...'
Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.----------------------------------------------------------------------------
Kaybedecektim... Yalnız kaldığım günlerde benim yegane dostum olan aklımı... Her şeyden fazla sevip beğendiğim akılcağımızı!
----------------------------------------------------------------------------
Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.
----------------------------------------------------------------------------
Birden değiştiğimi hissettim... O kadar süratle değişmiştim ki, eski benliğimle yeni benliğim arasındaki ayırıcı çizgiyi elimle tutabileceğimi zannediyordum...
----------------------------------------------------------------------------
"Değirmenin içinde çalacağım!" dedi.
"Değirmen geceleri de işliyor, o gürültüde mi?"
Tuhaf tuhaf güldü:
"Korkma!" dedi, "Klarneti o gürültüde de size duyururum.
Nefesim daha o kadar kuvvetten düşmedi."----------------------------------------------------------------------------
İnsan evvela kendi kendinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır.
vicdan azabı dedikleri şey en fazla bir hafta sürer.
Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için ka'fi mazeretler tedarik etmiştir.----------------------------------------------------------------------------
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi ? Atma be
adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana Veya
falana veriyorsun.. Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun.
Siz sevemezsiniz adaşım----------------------------------------------------------------------------
Çok konuşmaz, konuştuğu zaman da içindekilerden bize bir şey sezdirmezdi.
Neler hisseder, neler düşünürdü? Onu bu dünyaya bağlayan şey neydi? Hiçbirimiz bilmezdik.
Acaba birisini sevdiği için mi,
yoksa hiç kimseyi sevmediği için mi,
bu kadar yanık, bu kadar derinden çalıyordu?..----------------------------------------------------------------------------
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki?
Kalbini mi?
Pekâlâ, ikincisine?
Gene mi o?
Üçüncü ve dördüncüye de mi o?...
Atma be kaç tane kalbin var senin?...----------------------------------------------------------------------------
Namuslu olabilmek için başkalarının namusuna dil uzatmanın, kirlenmeden yükselebilmek için temiz alınlara basarak çıkmanın yeterli olduğunu ve daha buna benzer birçok şeyleri gördükçe şaşkınlığı büsbütün artıyordu.
----------------------------------------------------------------------------
Doğru değil mi ama?
Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki?
Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?----------------------------------------------------------------------------
Erkek: "Mademki beraberiz" dedi, "ve birbirimizi seviyoruz, yaşayışımızın herhangi bir yerde olması bizim saadetimizi bozmamalı!"
----------------------------------------------------------------------------
Siz sevemezsiniz adaşım, siz, şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler...Siz sevemezsiniz...
----------------------------------------------------------------------------
Ve öyle şeyler çalıyordu ki adaşım, onları anlatmaya bizim
kullandığımız kelimelerin takati yoktur...
Bazan okşayan, ısıtan bir sabah güneşiydi... Fakat derhal yüzümüzü yırtan, gözümüzü kör eden, içindeki ateşleri kum
tanesi gibi etrafa saçan bir çöl fırtınası oluyor, yahut bağrımıza
işleyen bir bıçak haline geliyordu.----------------------------------------------------------------------------
Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muâşaka
Poesía[Sevilen edebi kitaplardan alıntılar] ''Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur ol...