Sergüzeşt - SAMİPAŞAZADE SEZAİ

24 11 0
                                    

Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı, vücudumuzda kalan son kuvvetin acı bir feryadıdır.

----------------------------------------------------------------------------

-Niçin ağlıyorsun?

- Hiç! Ağlamak esirliğin en büyük hakkıdır.
Biz o özgürlüğe sahibiz.

----------------------------------------------------------------------------

Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o gücün de mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine kaim olan acılı bir sükunet en şiddetli acıların hasıl ettiği göz yaşlarından bile daha yakıcıdır.

----------------------------------------------------------------------------

Zavallı çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz birkaç asırdan beri insanlığın altında inlediği esaret zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir.

----------------------------------------------------------------------------

Çünkü seni seviyordum. Zararı yok. İlk gördüğüm zaman, senin gözlerin kalbimde öldürücü yaralar açmıştı. Zaten yaşayamazdım.

----------------------------------------------------------------------------

Zaten genç kızların büyük bir itina ile gizledikleri sırları ya bir gözyaşı ya bir gülümseyiş açığa çıkarır.

----------------------------------------------------------------------------

Zavallı bellek ! Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşamaya çalışır durur. Hüzün verici bir bakışı senelerce anımsar. Bir sözü, bir gülüşü yıllarca saklar. Etrafından baş dönmesi verecek şekilde büyük bir hızla geçen bütün anı ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır. Bu katlanılması güç çalışma ile bütün kuvvet ve dermanı kaybolunca bize ümit veren gelecek biter. Yaşamımıza arkadaşlık eden geçmiş, unutma denizi içinde yok olur. O zaman, ölüm derecesinde yaralanmış bir asker gibi bizi mezarın kapısında bırakarak işini izler.

----------------------------------------------------------------------------

"Büyük bir şehrin üzerine çöküp de damlara dokunan siyah bir bulutun zulmeti altında kalan sokaklardan kimse geçmez; kiliselerden başka açık bir yer bulunmaz; dört milyon nüfusu olan bir şehrin birdenbire öldüğünü görmek isterseniz aralık ayının bir pazar gününde Londra'ya gidiniz. Karanlık bir duman içinde bir hayal gibi sessiz ve tek tük geçen insanlar o büyük parklara girerek durmadan yağan bir yağmurun altında ölümden bahseden vaizlerini dinleyip de bir sokağın bir ucundan öbür ucuna gidinceye kadar İngiliz hastalığı olan kara sevdaya uğramamaları mümkün müdür?"

----------------------------------------------------------------------------

Umumi terbiye ve ahlak adına örtünmeleri istenen Müslüman kadınlarına milli namusu aşağılar surette laf atmak ve sonra da kalkıp örtünme sebebini soran Avrupalılara 'Kadınların namusuna olan hürmetimiz' cevabını vermek arasında ne büyük bir çelişki olduğunu itiraf etmeliyiz.

----------------------------------------------------------------------------

Bir kalp, sevmek için mutlak servete, asalete mi muhtaçtır? Bence en sahih ikbal, ruhun göründüğü iki güzel göz; en büyük servet,kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan akseden tebessümdür. Güzellikten büyük asalet,kalp saflığından büyük servet mi olur?

----------------------------------------------------------------------------

Zavallı çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz Asya vahşetinin ortaya çıktığı ve birkaç asırdan beri insanlığın boynuna dolanan tutsaklık zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir.

----------------------------------------------------------------------------

Bak beklemeye gücüm kalmadı
Yalnızlık köşesinde yaşlandım
Beklediğim hep yurdun güzel günlere kavuşmasıdır
Oysa yurt bir düşman elinde perişan oldu
Bu vatanda gördüğüm her gün benim
Ah,feryat ile can çekişmesidir

MuâşakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin