Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür,
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı
....Söylediklerime değil
Söyleyemediklerime bakın
Yoruldum yaşamaktan
Gidiyorum artık
Beni özlerseniz
Krizantem bırakın baş ucuma..
Yaşarken değiştiremediğimiz bir çok şey vardır. Bir yemek yaparsın yaktıktan sonra onu yanmamış gibi yiyemezsin en basitinden. Ya da sevmediğin bir mevsim gelir onun gelmeden gitmesini sağlayamazsın. Düşer yaralanırsın kanayan kanın hiç akmamasını sağlayamazsın. Bir yağmur kopar gökkubbeden mesela yağmuru durduramazsın. Zaman kontrol edemediğimiz saatlerden oluşuyor. Denemesi yoktur. Baştan alalım diyemezsin. Bu hatamı düzeltmem gerek diyerek geçmişe gidemezsin. Bu yüzden derler ki bir söz söylerken iki defa düşün. Ve bir iş yapacaksanız üç defa. Ama biz buna aldırmadan ne kadar boş kelime varsa söylüyoruz. Karşımızdakini ne hale sokacağımızı umursamadan. Sonra ne kadar korkunç iş varsa düşünmeden atlıyoruz denize dalan bir martı gibi. Sonrada pişmanlıktan kahroluyoruz. Diğerleri değil suçlu. Suçlu aynaya baktığımızda gördüğümüz yüzdü. Biz kendimizin düşmanıydık.Açılan kapıda bize bakan Namjoon ses etmeden kenara çekildi ve geçmemiz için bize yer açtı. İçeri geçip ayakkabılarımızı çıkardık. Jimin'in başı yere bakıyordu. Korktuğunu biliyorum Jimin ama merak etme ben seninle olacağım. Oturma odasına girdiğimizde Taehyung beni görünce burukça gülümsedi. Burada bana koşulsuz yardım edecek insan oydu. Ona minnettardım. Ben de ona burukça gülümsedim. Seokjin arkasını bize dönmüş pencereye bakıyordu. Koltuğa oturduk. Namjoon da bizden hemen sonra içeri girmiş Jin'in hemen yanına oturmuştu. Bakışlarını ellerine çevirdi. İnanılmaz gergin bir hava vardı. Jimin'in kaçıp gitmek istediğini tahmin edebiliyordum. Yanına koyduğu elini yavaşça kavradım. Bakışları beni buldu. Gözlerimi yumup açtım. Ben buradayım mesajı veriyordum tekrardan.
Bakışlarımı ondan ayrılıp bu sefer Taehyung'a çevirdim. Ellerimize bakıyordu. Sonra yavaşça beni buldu bakışları. Hızla elimi Jimin'in elinden çektim. Bu gün Taehyung'a karşı bir tuhaftım. Sebebini bilmiyordum ama sanki yapmamam gereken bir şey yapıyor gibiydim. Ona karşı inanılmaz suçlu hissetmiştim.
"Ne için geldiysen hızla anlat ve sonra defol git."
Seokjin'in sinirli sesi yankılandı gergin havanın olduğu odada. Sözleri o kadar soğuktu ki kutuptaki hayvanlar burada olsa onlar bile üşürdü. Jimin'in bakışları hala bize bakmayan Seokjin'e çevrildi.
"Jin!"
Namjoon onu uyarır şekilde konuşunca hızla bize döndü. Gözleri kızarmıştı. Ağladığı için mi yoksa bize sinirlendiği için mi emin değildim.
"Ne? Ne yapmamı bekliyorsunuz. Yollarına gül mü dökseydim?"
Öyle bakıyordu ki Jimin'e nefret akıyordu sanki odaya."Eee anlatsana hadi neyi bekliyorsun?"
Alayla söyledi. Jimin hızla başını öne eğdi. Herkes konuşmasını bekliyordu ama ondan ses çıkmıyordu.
"Baksanıza tek kelime bile edemiyor. Nasıl etsin ki zaten? Katil olduğunu o da iyi biliyor."
Ellerini yumruk yaptı Jimin.
"Ne istiyorsun benden?"
Sonunda ağzından bir kelime çıkmıştı Jimin'in.
"Ne mi? Bir de soruyor musun? Tabiki de onun yerine senin ölmeni istiyorum. Onu hayata geri döndürüp yerine sen ölebilir misin?"
Taehyung ayağa kalkıp sinirle konuştu.
"Seokjin! Konuşmana dikkat et!"
Seokjin de sinirle ayağa kalktı.
"Ne olması gerekiyorsa onu söyledim ben!"
Sinirle sesini yükselterek konuştu. Sonra Jimin'e döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death of a bird/ Park Jimin
FanfictionMinik bir kuş şafak vaktinde son kanat çırpışlarını yaptı, herkesten gizli ve tek başına, sanırım o ölüyordu kimsenin haberi olmadan. *** Leylak getiriyorsun bana güneşli bir gün Onu saçlarından topladığın belli ...