18🕊

1.2K 150 32
                                    

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
“GİTME KAL” var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir
Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir
Ne çok severdik seni aklına getir
Arif Damar
.....

Ver bana tüm acılarını
Ben senin yerine ağlarım
Sen yüzüne bir çocuk gülümsemesi yerleştir
Kıskansın gökyüzü


Bir deniz düşünün. O denizi aşıp karşı kıyıya geçmek zorundasınız. Ve suya giriyorsunuz. Yüzmeye başlıyorsunuz. Her şey normal gidiyor ve tam denizin ortasında geldiğinizde ayağınıza kramp giriyor. Batmaya başlıyorsunuz. Çırpındıkça daha derine gidiyorsunuz. Oysa biraz daha ilerleseydiniz kıyıya varmıştınız. Ama şimdi batmaktan başka bir seçeneğiniz yok. Acı çeke çeke uçsuz bucaksız denizin mavilerinde yok oluyorsunuz.

Benim hayatım o denizdi. Jimin'le gülüp eğlenirken meğer ayağıma girecek kramptan habersiz dalmıştım hayallere. Her şeyden habersiz seviyordum onu. Ta ki... Kaybetmek adlı kramp gelene kadar. Elimden bir şey gelmemesi beni en savunmasız bırakan durumdu. Dünyayla bile savaşırdım ama şu duruma parmağımı bile kaldıramıyordum.

Gözlerimi açtığımda yatağımda olduğumu gördüm. Bir kaç kez gözlerimi kapatıp açtım. Puslu görüntü netleşmişti. Kollarımdan destek alarak yatakta doğruldum. Sağıma döndüğümde Taehyung sandalyede uyuyor vaziyetteydi. Kollarını önünde birleştirmiş ve başı omuzuna düşmüştü. Olanları yavaş yavaş hatırlarken en son onun kollarında ağladığımı anımsıyordum. Yağmurda sırılsıklam olmuştuk. Hızla üzerimdeki geceliğe baktım. Sonra Taehyung'a. Kalbim delicesine hızlanırken, yanaklarım kızarmıştı. Onun üzerinde de Jungkook'un kıyafeti vardı. Ellerimle kendimi sararken ona seslendim.

"Taehyung?"
İsmini bile söylerken zorlanmış ve sesim titremişti. Hafif aralık olan ağzı kapanmış ve uyumaya devam etmişti.
"Taehyung!!"
Sesimi biraz daha yükselterek konuşunca gözleri aralandı. Uyanınca fazla mı şirindi? Boş bakışları beni bulunca toparlandı.
"Prenses!! İyi misin? Doktor çağırayım mı?"
Hafifçe bana doğru eğilince istemsizce geriye çekildim. Şu an kalbim patlamak üzereydi. Ben geri çekilince o da eski halini aldı.
"İyiyim de bana ne oldu?"
Merakla konuştum.

"Bir anda bayıldın. Oradan geçen bir doktor yardımcı oldu. Stresten vücudun yorgun düşmüş. Eve gidip dinlensin dedi. Ben de seni buraya getirdim. Uzunca bir süredir uyuyorsun."
Yorgun görünüyordu. Belki uyuyamadığı içindi emin değildim. Gözleri kızarmıştı ve saçları da dağınıktı. Elleriyle saçlarını düzeltmeye çalıştı ama inatçı bukleleri tekrar alnına dökülmüştü.

"Bu zamana kadar bekledin mi?"
Saate baktığımda sabah dokuzu gösteriyordu.
"Uyandığını görmeden gidemedim."
Bakışları başka yere çevrilmişti. Tepkimden korkar gibiydi. Ama ben ona bir şey diyecek halde değildim. Sanırım olsam bile bu gün ona bir şey demek istemiyordum. Boğazımı temizleyip asıl sormak istediğim soruyu sormuştum.
"Kıyafetlerimii..."
Sözlerimi tamamlayamadan gözleri kocaman açılarak bana döndü. Ellerini önünde sallıyordu.
"Hayır hayır. Ben değiştirmedim. Annen halletti o işi."
Derince bir nefes alıp kendime sardığım kolları yatağın üzerine koydum. Yüzü kıpkırmızı olan Taehyung eliyle yanaklarını serinletmeye çalışmak için salladı.

Death of a bird/ Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin