Bu aralar gerçekten zor zamanlar geçiriyorum. O yüzden yeni bölüm atamadım. Zaten bu kitap nasıl küçükte olsa bir okuyucu kitlesine sahip oldu anlamıyorum. Hiç okunacağını düşünmemiştim. Neyse...! Sizi seviyorum iyi okumalar..
İkiside kapının kulpuna möl möl bakıyordu. Açmaya hem korkuyor hem de can atıyorlardı. Ama son levelde karşılarına kim çıkacak bilmiyorlardı. Tabi bir tahminleri vardı ama emin olamıyorlardı. Gözlerini kapıdan ayırıp birbirlerine baktılar. Yeşillikler, o alev gözlere bakıyordu doğrudan. Duygularını anlamaya çalışıyordu. Korkuyor muydu? Katsuki hiçbir zaman duygularını belli eden biri olmamıştı. Ve hala belli etmiyordu.
"Korkuyor musun?"
"NE KORKMASI BE!?"
"KORMAM BEN! ASIL SEN KORKUYORSUN...""O zaman girelim mi?"
"...tamam..."
İzuku kapı kulpunu yavaşça çevirdi ve içeri girdiler.
İçeri girdiklerinde bomboş bir oda ile karşılaşacaklarını düşünmemişlerdi. Bir oda büyüklüğündeydi. Duvarların her köşesinde asılı meşaleler, tam karşılarında ise büyük demir bir kapı vardı. Katsuki odada dolaşmaya başladı. Ellerini duvarlarda gezdirdi. Sanki bir şey bulmaya çalışıyormuş gibiydi. Tavana baktı. Ve tavanın yavaş yavaş aşağıya doğru indiğini gördü. Hemen kapıya doğru koşmaya başladı ama çok geçti kapı çoktan kapanmıştı ve açılmıyordu.
Geçen sefer duydukları o tiz sesli kişi yine konuşmaya başlamıştı,
"Evet! Sıradaki düşmanınızın nerede olduğunu merak ediyor olmalısınız! O zaman yanınızdaki kişiye bakmaya ne dersiniz!! HAhaHahaHAahaHaaHhAa... evet doğru birbirinizle dövüşeceksiniz. ÖLÜMÜNE! Kazanan buradan çıkabilecek. Ama dövüşmek istemezseniz ise alçalmakta olan tavan ikinizide ezicek ve ölüceksiniz! Tercih sizin... ACELE EDİN! HAhaHahaHAahaHaaHhAa!!!
Katsuki duyduğu şey üzerine İzuku'nun yakasına yapışmıştı. Bağırıyordu.
"BENİ ÖLDÜR TAMAM MI! HADİ!! VUR BANA!! Hadi... hadi... vursana..."
Ağlamaya başlamıştı. Hiç ağlamadığı kadar ağlıyordu. Ellerini yavaşça İzuku'dan çekti. Ve yere çöküp ağlamaya devam etti.
İzuku fazla zamanlarının kalmadığını biliyordu. Katsuki'yi kurtarmalıydı. Katsuki'nin yanına çömeldi. Alnına bir öpüçük bırakıp geri kalktı. Sırtını duvara yasladı ve elini yumruk yapıp karnına vurmaya başladı. Ağzından kan geliyordu ama umrunda değildi. Eğer onu kurtarabilecekse, eğer sevgilisinin hayatı bağışlanacaksa ölmeye hazırdı.
Katsuki sesleri duyunca ayağa kalktı. İzuku'nun kendine vurmasını engellemek için yanına koştu. Bileklerinden tutup kendine çekti. Ona sıkıca sarıldı ve kulağına fısıldadı.
"Özür dilerim..."
Elinin yanıyla İzuku'nun boynuna vurdu ve onu bayıltı. Ve yine konuşan ses ile kafasınını kaldırdı.
"Vayy be ne fedakarlık ama gerçekten gözlerim sulandı. Bunu yapmak istediğine emin misin? Onu kurtarmak için kendini feda etmeye hazır mısın? Eğer cevabın evet ise merak etme onu sağ sağlam dışarı çıkartacağım. Ama bir şartla... seni kendi silahımla öldüreceğim! Şimdi hazırsan geliyor..."
Katsuki rahat bir nefes verdi. Aşık olduğu çocuğu kurtarmak için yapacağı şey için kesinlikle pişman olmayacaktı. Eğer burada yaşamayı hak eden birisi varsa o kesinlikle İzuku'ydu.
Alçalan taban tekrardan yükseldi. Ve yerde bir oyuk oluştu. Oyuğun içinden bir insan figürü yükseldi.
Ve karşısında duruyordu. Çimentoss. Gözleri siyah bir bandajla bağlıydı ve kollarıyla bacakları tavandan sarkan iplere bağlıydı. İpler hareket edip yer değiştirdikçe Çimentoss da hareket ediyordu. Tıpkı bir kukla gibiydi.
Yavaşça Katsuki'ye doğru gelmeye başlamıştı. Yakınına gelince durdu ve elini çimentodan bir kılıca dönüştürdü. Katsuki gözlerimi kapadı. Ve bekledi. Onu ona saplamasını bekledi.
Ve karnında hissettiği acı ile aniden aniden gözlerini açıp yere çullandı.
Evet! Sonunda yb atabildim çok mutluyum. Umarım beğenirsiniz.<3<3