•8•

55 6 11
                                    

Wonwoo ile ağaçlarla kaplı bankta oturduğumuz günün üstünden tam olarak bir hafta geçmişti. Vernon ve Seungcheol ilişkilerini herkese duyurmuşlardı, okuldakiler şaşkınlıklarını attıktan sonra yakışıklı çocukları birbirine kaptırdık diye üzülüp yakınmaya başlamışlardı. Chan, sınava daha da odaklanmış canla başla çalışıyordu. Seungkwan ise müzik eğitimi almaya başlamıştı, isteğine kulak vermiş ve hayatının her anında olan müziğe ilgisini arttırmayı seçmişti. Ben... Ben ise hâlâ aynı, tembelliğin kitabını yazmaya devam ediyorum.

Kantinde tek başıma otururken Mingyu karşıma çıkıyor. El sallıyorum, sandalyeyi çekip karşıma oturuyor. "Nasılsın?" Kahvesinden birkaç yudum alıp konuşuyor. "İyiyim, sen?" Tebessüm ediyorum. Bu çocukta beni heyecanlandıran şeyi aramaya başlıyorum. Geçen niye öyle donup geldiğimi düşünürken şu an o duyguların gram olmayışı beni mutlu ediyor, gülüşüm büyüyor. "Mutlu gözüküyorsun, bir sebebi var mı?" Olumsuzca başımı sallıyorum. "Hayır, sadece bugün güzel bir gün." O da gülmeye başlıyor ve zil çalana kadar sohbet ediyoruz.

♧♧♧

"Deliresim var sayende." Duyduğum sesin kime ait olduğuna bakmıyorum, çünkü artık ayırt edebiliyorum dostlarım. Günün her saati duyuyorum bu sesi. "Çok iyi."

Saat akşam 10 ve ben yine yollardayım, geçen keşfettiğim banka gitmek istemiştim ama Wonwoo beni yalnız bırakmıyordu. "Zaten hep yalnızsın. Sanki çok zararım dokunuyor sana, kendi halimde seviyorum seni." Düşüncelerimi okuduğunu düşünüp arkama dönüyorum. "Süper güçlerin mi var? Doğruyu söyle." Kaşlarını çatıp yüzüme bakıyor, sonra ifadesini düzeltip cevap veriyor. "Kırılmayan kalbim var, süper güç sayılırsa eğer..." Uzatmayıp banka gidiyorum. Üzerimde yine Wonwoo'nun montu varken karşımdaki müthiş manzaranın tadını çıkarıyorum. "Mutlu olmak güzel." Wonwoo kollarını dizine yaslamış, elindeki yapraklarla oynarken bana cevap vermiyor. Üzgün mü değil mi anlamak için ayağımla ayağına vuruyorum

"İyi misin?" Yaprakları üst üste koyup şekiller veriyor. "Değilim."

"Neyin var?"

"Hiçbir şeyim yok."

"Nasıl yani?"

"Hiçbir şey işte, mezun olacağım ama bu yaşıma kadar serserilikten başka ne yaptım? Başarım yok, derslerim iyi değil." Sırtını sıvazlarken konuşuyorum. "Ne demek başarım yok? Beni severek en büyük başarıyı elde ettin sen." Gülerek söylediğim cümleye karşı kahkaha atıyor. "Gerçekten çok komik." Yaprakları yırtıp yere atıyor ve hızla yürüyerek karanlığa karışıyor. Başımın üstündeki sokak lambasının yetersiz ışığıyla yapraklara bakıyorum ve gülüşünün acı dolu oluşunu yeni fark ediyorum.

Empati yoksunu oluşum yüzüme tokat gibi çarparken boğazımdaki düğüm sonumu getirircesine acı veriyor.

🍁🍁🍁

don't listen in secret - wonhaoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin