•10•

162 8 19
                                    

'son'

*Medyada Wonwoo'nun Lies şarkısı var, dinlemenizi ve anlamına bakmanızı öneririm. İyi okumalar.

Haftalar geçiyor, benden küçük bir umut kırıntısı yok. Ektiğim tohumlar büyümüyor, aldığım çiçekler soluyor. Resimlerim idare eder ama çok emek istiyor ve benim canım sıkılıyor. Odam dağınık, aldığım kitaplar etrafa saçılmış ve çok yavaş okuyorum. Benden olmuyor mu acaba? Annem böyle düşünmemem gerektiğini söylüyor, ben de ona uyuyorum ve denemekten pes etmiyorum. Artık okumadığım kitabı bırakıp dışarı çıkmak için hazırlanıyorum.

Yine aynı yere yürürken Wonwoo karşıma çıkıyor. Ay tepemizde ışıl ışıl parlıyor, biz sessizce yürüyoruz. Keşke seninle arkadaş olabilseydik.

Banka gelince oturup yeni fark ettiğim çantasını açıyor ve içinden yiyecekler çıkarmaya başlıyor. "Gecemiz tatlansın diye düşündüm." Gülümsüyorum. "İyi düşünmüşsün." Bir müddet yüzümde takılı kalsa da kendini toplayıp işine dönüyor. Çıkardığı soğuk elma suyunu açıp dikliyorum. "İçim yanmış."

"Ah, çok güzel mutlu oluyorsun." Yavaşça gülmeye başlıyorum, saniye saniye artıp kahkahaya dönüyor. "Bunlar alkollü mü ya?" Şişeyi eline alıp inceliyor, başını sallayıp, "Hayır ama var yanımda," diyor. Av görmüş kaplan gibi açıyorum gözlerimi, avıma saldırmak için çantasını elime alıyorum. "Ciddi misin? Azıcık içelim ne dersin?" Çantayı elimden kuvvetle çekip alıyor, hiddetle bana bakıp konuşuyor. "Normal içecek bile kafa yaptı, alkol verir miyim sence? Bugün pek iyi durmuyorsun, boşver." Dudaklarımı büzüp omuzlarımı düşürüyorum. Heyecanım sönerken avında başarısız olmuş kaplan olarak olduğum yerde küçülüyorum. "İçmeyeceksek niye yanında?" Bir tane çıkarıyor, üstündeki yazılanları inceliyor. "Kendim için almıştım ama sen içebilirsin, en hafifi olsa da yavaş yavaş iç." Ellerimi çırpıp olduğum yerde bağdaş kuruyorum. Açıp içmeye başlarken elimden çekip alıyor. "Üzülme diye verdim, delirmeden iç. Üzme beni."

"Seni üzüyor muyum?" Elindeki krakeri sorduğum soruyla beraber yemeyi bırakıyor. Titreyen kirpiklerini izlerken verecek cevabı için bekliyorum. "Bilmiyorum. Bazen beni görmezden geliyorsun üzülüyorum ama seni gülümsetince de üzülmeyi unutuyorum." Cipsten iki üç tane alıp ona uzatıyorum. "Seni sevmediğim için?" Uzattığım cipse bakıp gözlerini bana çeviriyor. "İşte o hiç geçmiyor." Havada kalan elimi indirip başımı sallıyorum. Böyle olmak benim tercihim değil, kusura bakma.

"Hiç beni sevmeye çalışmıyorsun, kaçmak çok kolay geliyor değil mi? Ben isterdim ki bir kere dene, Minghao." Son yudumu da içip şişeyi bırakıyorum. Her zaman baktığımın gökdelenin ışıkları teker teker sönmeye başlıyor. Onu izlerken cevap vermediğimi hatırlıyorum. Wonwoo'ya dönünce yüzündeki gülümseme içimde acı bir hise neden oluyor. "Seni seven kişileri ne zaman umursamaya başlayacaksın? Kalbim kırılıyor." Derin bir nefes alıyorum. "Ne yapacağımı bilmiyorum." Wonwoo ayağa kalkıyor, çarptığı boş şişe gürültüyle yere düşüp boş sokakta yankı yapıyor. "Ve öğrenmek istemiyorsun. Empati kurmayı, daha az kırıcı olmayı ya da insanları önemsemeyi öğrenmiyorsun. Hepsinden kaçıyorsun. Nasıl bu kadar kötü oldun sen?"

Son krakeri ağzıma atıp ellerimi dizlerime atıyorum. "Kolay yaşamayı öğrendiğimde kötü oldum. Kötü olunca her şey kolay oluyor, Wonwoo." Cümlemi tamamlayıp ayağa kalkıyorum ve yürümeye başlıyorum.

Arkamdan gelen adım sesleriyle Wonwoo'nun koştuğunu anlıyorum. "Yarın mezuniyetim var." Olduğum yerde dönüyorum, aramızda yaklaşık iki metre varken ikimizde birbirimize yaklaşmıyoruz. "Tebrik ederim." Başını sallıyor.

"Bu kadar mı?"

"Umarım kendine göre birilerini bulup mutlu bir hayat sürer ve üniversite hayatında başarılı olup iyi bir meslek sahibi olursun."

"Hâlâ eksik şeyler olsa da idare eder."

"Seni hiçbir zaman sevmeyeceğim demiştim Wonwoo."

"Sözünde çok iyi duruyormuşsun, kötü bir şekilde öğrendim." Başını eğip gözyaşlarını siliyor. "İlk ve son kez sarılabilir miyim?" Uzunca düşünmemin ardından kollarımı açıyorum, koşarak gelip sarılıyor. Ellerimi sırtına koyup yavaş yavaş vuruyorum. Uzatmayıp ayrılıyor, gülümsüyorum. "Teşekkür ederim." Ve ayrılıyoruz.

♧♧♧

Yeni dönem başlıyor ve benim aklıma Wonwoo geliyor. Birlikte oturduğumuz bankın olduğu sokağa gidiyorum. Bankın yerindeki boşluk gözlerimi sulandırıyor. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken yıllar sonra ağladığımı fark ediyorum. Gülümsemeye başlıyorum. "Her şey için özür dilerim, Wonwoo. Korktum, seni kırma veya zarar verme düşüncesi ruhumu kemirip durdu. Senin sevgine senin gibi karşılık veremeyeceğimi bildiğim için kaçtım, görmezden geldim seni. Umarım, bir gün beni anlarsın." Boşluğa konuşurken sözcüklerimin hiçbirini duymacak oluşu göz yaşlarımın daha da akmasına sebep oluyor. Şu an nerede kim bilir? "Tekrar özür dilerim, Wonwoo. Benim gibi birini sevdiğin için..."

Böyle olduğum için, duygularını anlamak yerine kaçtığım için, sen her gün ısrarla beni severken sana kalbimi kapattığım için, sözlerini duymadığım için ve en önemlisi seni üzdüğümün farkında olmadığım için özür dilerim.

Kalbime birkaç kez vuruyorum. "Üzülmeyi bilir miydin sen?"

Benim de hikâyem burada son buluyor, dostlarım.

🍁🍁🍁

don't listen in secret - wonhaoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin