Adsız Bölüm 4

151 6 0
                                    

-Hadi kapat gözlerini. Ben senin yanındayım. 

Bu gece de rahat uyuyacaktım. Ne kadar ifade edemesem de kurtarıcım, kahramanım yanımdaydı. Aklımdan geçen onca kelimeye rağmen ona açıklayamıyordum. O anlıyordu ama biliyordu onu sevdiğimi. Bu da yeterliydi sanırım. Gözlerimi kapadım. Göğsünün sertliğine bayılıyordum. Nefes alışları beni rahatsız etmesin diye yavaş yavaş inip kalkan göğsüne rağmen kalp atışları onu dinlemiyordu ne yazık ki. Heyecanlı olduğu her halinden belliydi. Beraber uyuduğumuz ilk akşam olmamasına rağmen ilk seferki kadar heyecanlıydı. Bu da beni ona daha çok yaklaştırıyordu.Hayallerimiz hiç uymuyor aslında birbirimize. Onun istekleri farklı. El ele sokaklarda dolaşalım, birbirimize deliler gibi aşık olalım, işten eve gelene kadar birbirimizi özleyelim, başka ülkelere beraber seyahat edelim.. Benim ise hayalim holdingin başına geçmek kadar sıradan ve basit hayallerdi. Hiç cafcaflı aşk hikayesi düşünmedim ama bu çocuk beni yine de çok seviyordu. Her zaman söyler; ' değişik ve soğuk kişiliğinin altındaki bana aşık kısmı biliyorum ve bu şekilde sımsıkı sana bağlı kalabiliyorum'. Doğru dürüst kavga bile etmeyiz. O yanımda nöbet tutarken ben de bu şekilde ilişki analizi yaparken rüyalarıma dalıyorum. 

Bana yaklaşan maskeli çocuk, arkamda babam ve Rüzgar buraya gel diye bağırıyor. Bir silah patlıyor ve ben yatakta çığlık atmaya başlıyorum.

-Geçti bitanem, geçti tamam kabus gördün, yanındayım aç gözlerini

Şaşkınlıkla ona bakıyorum. Kapıda korumaların olmamasının ürkütücülüğüyle irkiliyorum. Dışardan vuran güneş ışıkları yüzünden kısık mavi gözlerimle Rüzgar'a bakıyorum.

-Gitmemişsin ?

-Evet gitmedim, yalnız bırakmak istemedim seni.

İyi yapmışsın. diye iç geçiriyorum. Gitmediği için mutluyum. Halimden memnun tavrımı takındığımda Rüzgar da gülümseyerek bana bakıyor.

-Gözlerin şişmiş, uyumalısın.

-Yanında olmak istiyorum.

Yanağına uzanıyorum. İyi olduğumu anlaması için gitmesine ikna etmeye çalışıyorum. Soğuk biri gibi durabilirim ancak ona kıyamıyorum işte.Uzun uğraşlar sonucu gitmesini ikna edebiliyorum.Geçirdikten sonra siyah lenslerimi takıyorum ve çekmeceye koyduğum dosyayı alıyorum.İçinde neler var çok merak etmeme rağmen cesaret bulamıyorum.Rüzgar'a söylememekle hata ettiğimi farkediyorum,telefonu elime alıp 'Herşeyim' diye kayıtlı olan Rüzgar'ı arıyorum.

-Hemen geri dönmelisin

10 dakika içinde kapı çalınca açıyorum ve nefes nefese kaldığını görüyorum.Sımsıkı sarılıyor bana,yüzüme bakıyor kontrol ediyor bir şeyim var mı diye.

-Sana göstermek istediğim bir şey var

Odama çıkınca olayları anlatıyorum,çok kızıyor bana yeşil gözlerinden belli.Dosyayı uzatıyorum çünkü benim hiç cesaretim yok.Kapağını açıyor boş gözlerle incelemeye başlıyor.

-Hiçbir şey anlamadım

Ben elime alıyorum bu sefer.İçinde 2001-5,2005-3,2006-1 şeklinde rakamları görünce anlayamıyorum.Toplam 5 sayfadan oluşan bu dosya sanki önemli olayların tarihlerini not etmiş gibi geliyor ilk başta.İkinci sayfada genellikle erkek isimleri bulunuyor diğer sayfaya geçince ölmüş bir adamın bedenini görünce dehşete kapılıyorum.Çığlığı basmamla Rüzgar dosyayı elimden alıyor,gözlerini kocaman açarak bana bakıyor.Neyle karşı karşıyayız biz böyle?Bu adamın bizimle ne alakası var yoo hayır ağlamamalıyım. Öztürk ailesinin bir bireyi olarak güçlü durmalıyım.Babamın her zaman erkek çocuğu olmasını öğrendiğim zaman bu sözü kendime vermiştim.Erkek gibi güçlü durmam lazım.Karşımda duran Rüzgar'ın benden daha güçsüz durduğunu görüyorum.Dudağımı onun dudağıyla birleştiriyorum.Sımsıkı sarıyor bedenimi, baygın bakışlarıyla bana bakıyor ve daha tutkulu öpmeye başlıyor.Tişörtümü üstümden çıkarınca savunmasız hissediyorum ona karşı kendimi.2. aşkım benim,babamdan sonra sevdiğim adam.Yeşil gözlerindeki kendimi görünce kendimden geçiyorum.Beni hep böyle renkli gör birtanem.Sen herşeyin en iyisini hakediyorsun.

-

Okula geldiğimizde Rüzgar hala söylenmeye devam ediyordu. Çok uyuşukmuşum, çok rahatmışım ben bunları milyon kez duydum zaten. Efe ve Su'yu karşıdan gördüğümde bir şeylerin yolunda olmadığını anladım. Sanırım yine tartışıyorlardı. Bu seferki sorun neydi acaba.

-Sanane Efe !

-Yeter artık Su sana söylediğim her şeyi tweet atmak zorunda değilsin.

İşte bu kadar saçmaydı kavgaları.Böyle bir şey olacağını tahmin etmiştim. Rüzgar hemen araya girdi. 

-Gençler sakin olun.

Dersin olduğu binaya ilerlerken Rüzgar ve ben el ele, Efe önde ve Su da arkadaydı. Tanrım bunlar hala mı çocuk ? Binaya girdiğimizde Efe soldan çıktı. Rüzgar da onu sakinleştirmek için arkasından gitti. Biz de Su ile beraber üst kata çıktık. Su yine söyleniyordu. Tam hararetli bir şekilde konuşurken aniden duraksadı yüzüme baktı. 

-Şey sormayı unuttum sanırım. İyi misin ?

İyiyim deyip kestirip attım. Çünkü ben diğer kızlar gibi önce telefonda saatlerce konuşup ertesi gün de buluştuğunda detayları konuşan conconlardan değilim. Ciddi bir ifade takındığımda Su'yun başka soru sormayacağını düşünmüştüm.Ne kadar düşüncesiz. Tabi ki ardı ardına sorular gelmeye başladı.

-Baban polisi aradı mı ? sen mi arasan ? yardımcı olamaz mıyım sana ?

Neyseki o keskin bakışlarımı fırlattığımda aniden yüzünü dışarı çevirip çenesini kapadı. İçimden bir oh çektim. Efe ve Rüzgar içeri girdiğinde daha da rahatlamıştım. Sanırım Efe sakinleşmişti. Su onlara dönüp ağzında bir şeyler gevelediğinde Efe gözlerini devirdi. Ders başlamıştı. Yine o sıkıcı derslerden biriydi ve holding sahibi de olsam bu üniversiteyi bitirmeliydim. Ders bitiminde Rüzgar, Efe ve Su cafeye gitmek için ısrar ettiler ancak ben çok yorgun olduğuma onları ikna edip eve gidiceğimi söyledim. Su her zamanki cırtlak sesiyle gelmem için konuşuyordu. Omuz silktim. Rüzgar'ın yanağına küçük bir öpücük kondurup arabama doğru ilerledim. Gerçekten düşünceler beni çok yormuştu. Eve geldiğimde anne ve babamın tartıştıklarını duydum. Sessizce kenarda durup kulak kabarttım. 

-Hayır Hakan polise gitmeliyiz!

-Sana son kez söylüyorum bu benim sorunum polislerin değil !

Bir adım daha atıp holden geçtim. Kapıda belirdiğimi gören babam sinirli bakışlarını bu kez bana çevirdi. Keskin ve net bir ifadeyle;

-Kimse bir daha bunun hakkında tek bir söz etmiycek!

deyip üst kata çıktı. Soru soran bakışlarımı anneme çevirdiğimde gözlerini devirdi ve çiçeklerine bakmak amaçlı yanımdan ayrıldı.Bunun açıklama yapmamak için bir kaçış yolu olduğuna emindim. Ben de omuz silkip üst kata odama çıktım. Dosyayı elime aldım ve tekrar incelemeye başladım. O sırada telefonum çalmaya başladı. Gizli numara mı ? Kısa süreli daha önce böyle aranıp aranmadığımı düşündüm ve cevabım olumsuzdu. Şaşkınlığımdan kurtulup telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. 

-A..alo ?

-Bu sefer senin için geleceğim.

Cevap veremeden kapanan telefonun sesini ve devreye giren telesekreteri duydum. Ellerim ve  ayaklarım buz kesmişti.  Parmak uçlarıma kadar irkilmiştim. Bu da neydi böyle ?

KÖTÜLÜĞÜN İÇİNDEKİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin